Hüseyin Karadeniz

Allah’a satılmış adam… SATI ERGÜN’ÜN ARDINDAN (1)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

1938 yılında Seydiler’in Sabuncular köyünde dünyaya gelmiş Satı Ergun.

Kendisinden önce beş kardeşi doğum esnasında vefat ettiğinden, babası bir dilekte bulunmuş ve “Allah’ım bana çocuklar verdin, vefat ettiler” Bu çocuğu sana (Satı)yorum” diyerek kalbinden geçirmiş. Böylece adı Satı olmuş. Hatta annesi o doğduğunda bir saat türbenin başında bırakmışlar onu çıplak şekilde.

1945 senesinde 7 yaşındayken İstanbul Beşiktaş’a gelir Satı Ergun. Yufka ve Baklava salonlarında çıraklık yapmaya başlar. İlkokul ve orta okula devam eder. Kahvehane de yatar, kahvehane de ders çalışır. Nihayet Galatarasay Lisesini kazanır. 20 gün kadar okula devam eder. Fakat mesleğinde baba yalnızdır. Bırak Lise’yi bana destek ol der ve babasını kıramaz, eğitim hayatını sonlandırmak zorunda kalır.

Fidan Pastanesi adında işyerleri olur. Dayısıyla ortak çalışırlar. Bir yıl sonra dayı ayrılır ortaklıktan, Baba köye gider. Tek başına kalır Satı Ergün. Bu arada Küçükpazar’da küçük gaz sobalı bir oda tutar, o dönemde büyük zenginliktir bu.  Pastaneciliğin yanında, muz satmaya başlar. Ardından müteahhitlik işine başlar. Sonra düğün salonu açar. Bir gün BJK Başkanı merhum Süleyman Seba arar, “Rıza Çalımbay’ın düğününü sen yapacaksın” der. Salon bitmemiştir henüz ama kıramaz Seba’yı tamam der.

“ÇOK EZİLDİM”

Satı Ergun ağabey ile 2010 yılında tanıştım. O günden sonra beni her gördüğünde “La ben seni çok seviyan Hüseyin ağa” demesi kulaklarımda halen.  Merhum Satı Abi’nin  “Ben çok ezildim. Niye ezildim biliyor musun? Birlik yoktu, beraberlik yoktu. Kastamonu’dan gelmişsin İstanbul’a, etrafında eşin yok dostun yok. Bir yer edinmeye çalışıyorsun. İtiliyorsun, kakılıyorsun. Resmi dairede işin oluyor, yapamıyorsun. O zamanlar Kastamonulu ‘Kastamonuluyum’ demeye kimliğini çıkarmaya korkardı. Hastanelere, belediyelere giderdim, bir bakardım herkes Karadenizli, doğu kökenli. Bir tane Kastamonulu yok. Aslında hâlâ o perdeyi tam olarak yırtmış değiliz. Ama yırtıyoruz ben sana söyleyeyim. Bunun mücadelesini veriyoruz ya” demesi anlaşılır cinsten.

ARMUDUN SAPI, ÜZÜMÜN ÇÖPÜ

Oysa bugün durumumuza bakıyorum da öyle zenginiz ki, öyle güçlüyüz ki, farkında değiliz. Biz halen Armudun sapı, üzümün çöpü, sen kel, ben kör, diyerek, böylesi bir zenginliğin yoksulluğa dönüşmesi ve dönüştürülmesi için büyük beceri sergiliyoruz. Maşallah biz de bu konuda hayli başarılıyız diğer konularda olduğu gibi. Yazacak çok şey var. Birkaç yazı devam edeceğim bu konuya. Ez cümle. İbretlik bir yaşam hikayesi Satı ağabeyinin hayatı.  Seydiler ve Kastamonu’da yatırımları, yalnızlıkları. Çırpınışları. İlçesi Seydiler kalkınsın diye fabrika kurmaya kalkınca 17 köy muhtarının nasıl karşısına diktirildiğine kadar yazacağız.  Kalkınma Vakfı, Kas-Der derken, koskoca 78 yılda değişmeyenler, değiştirilmeyenler, İstemezukcüleri ve beceriksizliklerini…

Ruhun şad olsun Satı ağabey, bende seni çok seviyorum.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!