Hüseyin Karadeniz ile SÜRMANŞET’in Konuğu: Zafer Karahasan…
Bazı kişiler vardır adının önüne memleketini eklemekten gurur duyan… Memleketiyle anılmaktan, özdeşleşmekten tarifsiz haz duyan.Ve bundan önemlisi memleket sevdasını yüreğinde hapsetmek yerine eyleme dönüştüren, icraatlarına yansıtan…
Söz konusu Kastamonu olunca ilk cümledeki betimlemeye uyan milyonlarca insana rastalamak mümkündür ancak ikinci cümledeki tarife uyan bireylerin eksikliğini duymuştur tarih boyunca Kastamonu…
İşte tam da bu durumda çölde vaha misali karşımıza çıkan ender isimlerdendir bu haftaki röportaj konuğumuz. Konumuz ise tarihe adını altın harflerle yazdırdığı hizmetleri, çocukluğu ve geçmişe dair dağarcığında kalan hatıraları…Kastamonululuğunu “sapına” kadar diye vurgulayacak kadar kararlı, memleket hizmetini kendi donanım “çapına” layık şekilde yerine getirecek kadar yararlı bir Kastamonuluyu ağırladık bu sayımızda.
Derin Diyalog’un bu haftaki konuğu: Kastamonu İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Tahir Zafer Karahasan…
Açıldı, açılacak derken sona gelindi… Bu röportaj yayımlandığında Kastamonu Havalimanına seferler başlamış olacak ve sizin bu işte çok büyük emekleriniz var. Neler söylersiniz?
Adında Kastamonu olan her iş maalesef zor oluyor. Düşünün; Yıl 1959… O zamanlar Türkiye’de havalimanı yokken havalimanınız var Türk Hava Yolları tarifeli sefer düzenlemiş Kastamonu’ya. Tekrar havalimanına kavuşmak için tam 54 yıl beklemişiz.
Anadolu‘da ilk liseyi kurmuşsunuz ama son kurulan üniversitelerdensiniz. 130 yıllık Osmanlı’dan kalma bir limanınız var ama hala devreye sokamamışsınız. Tünelinizi daha yeni devreye sokuyorsunuz. Çok şükür bugün bunlar aşıldı. Kastamonu artık prangalarından kurtuldu. Bundan sonrası için turizmi, sanayisi, sporu ile Kastamonu ve İstanbul ayağı ile hepimize büyük görevler düşüyor.
İmkanı olan herkes elinden geleni yapmalı. Hiç bir şey yapamıyorsa, varsa nifak ve fesadı kalbinden atmalı. En azından bunu yapmalı. Bana göre Kastamonu’nun önü açık.
Bir il için havaalanı ne ifade eder?
Eğer bir ilin havalimanı varsa o il birinci sınıftır. Yoksa ikinci, üçüncü sınıf bir ilsiniz demektir. Havalimanınız varsa siz turizmcinin, sanayicinin portöyünde yer alırsınız. Yatırımcının yüzü size dönük olur. Günümüzde zaman çok önemlidir. Zamanın en önemli ayağı da ulaşımdır.
Havaalanının açılmasında İl Özel İdaresi Sekreteri olarak sizin Kastamonulu olmanızın etkisi nedir?
Haklarını yememek lazım, 1959 yılından bu yana bütün siyasetçiler havalimanının açılması için küçük veya büyük teşebbüslerde bulunmuşlar. Ama kastamonu ayağı etkisiz kalmış. 4 yıl once göreve geldiğimizde Kastamonu’ya havalimanı yapılamayacağıyla ilgili hem DHMİ’nin DPT’nın raporları vardı. DHMİ’nin raporunun son paragrafı aynen şöyleydi: ‘Yapılan incelemeler neticesinde mevcut alanın fiziki yapı ve mania kriterleri yönünden hava trafiğine açılmasının bu şartlarda mümkün olmadığı gözlemlenmiştir. Kastamonu’nun nüfusu ve diğer kriterleri düşünüldüğünde yapılacak olan bir havalimanının rantabl olmadığı gözlemlenmektedir…’ Dönemin yetkili bürokratlarının görevi orada bitmiş ve dosya rafa kaldırılmış.
Peki, siz ne yaptınız?
DHMİ’den geniş katılımlı bir heyet istedim, onları misafir ettim. Onlara dedim ki; bana Ankara’da masa başında bahaneler içeren rapor yazm
ayacaksınız. Buraya havalimanı yapılması için gerekenleri yazacaksınız. Bu işi burada tutanağa, protokole bağlayacağız. Bu işi sizinle birlikte yapacağız. Bana dediler ki; ‘Sayın genel sekreter, siz böyle bir projenin ne kadar zam
anda, ne kadar maliyetle yapılabileceğini biliyor musunuz? Bu işin maliyeti 100 milyon lira. Sizin böyle bir paranız var mı?’ ‘Biz yaparız’ dedim; yaptık…
Şuana kadar harcadığınız para ne kadar?
Harcadığımız para değil, yaptığımız yatırım diyelim… Havalimanı için 2 yılda toplam 100 milyon liralık yatırım yapıldı. Bunun 85 milyon lirasını İl Özel İdaresi olarak biz karşıladık. Alanı, Annex kriterleri gereği 103 hektardan 140 hektara genişlettik. Kazı ve doldu gibi birçok şeyi kendi makine parkımız, iş makinelerimiz, malzemelerimiz ve personelimizle hallederek maliyeti 80 milyon Dolar’dan 11 milyon Dolar’a düşürdük. Karayollarıyla yaptığımız protokolle kavşaktan havalimanına kadar olan yolu ortaklaşa yaptık.
Gelinen noktada nasıl bir havaalanına sahip olduk?
Pistin yapısı, teknik donanımı, altyapı ve üstyapısıyla çağdaş, yüksek teknolojiye sahip bir butik havalimanımız oldu.
Kastamonu Havaalanı sizin için duygusal anlamda ne ifade ediyor?
Ben 300 yıllık Kastamonuluyum… Benim babamın babası ve dedemin babası Osmanlı’da kadı imiş. Bize Kadıgiller Kadızadeler derler. Biz çok eski Kastamonuluyuz. Kim yaparsa yapsın, Kastamonu’ya yapılan her yatırım, her güzel iş bana onur verir, gurur verir.
Nereye gidersem gideyim Ilgaz Dağı’nı aştıktan kendimi evime gelmiş gibi hissederim.
54 yıldır bekleyen yatırımı yapmış olmak benim için ayrı bir anlam ifade ediyor. Kendimi bildim bile uçarım. Hep hayal ederdim Kastamonu’da havalimanı olmasını, ülkenin her yerine uçak kalkmasını. Çocukluğumda THK uçakları burada uçuş yapardı, birkaç kez binmişliğim oldu. Lisedeyken pilot olmak istemiş, sonra çeşitli sebeplerden vazgeçmiştim. Havalimanı konusunda bu kadar ısrarcı olmamda belki bunun da etkisi vardır. Bu hizmetin bana nasip olmasından bir Kastamonulu olarak gururluyum, bahtiyarım. Bunun manevi hazzı hiçbir şeyde yoktur. Bunu laf olsun diye söylemiyorum.
Kastamonu’ya borcumu bu şekilde ödediğimi düşünüyorum.
Gelinen noktada, başardım mı diyorsunuz?
Benim için gurur projesiydi. Ben makine mühendisiyim. Bu projede sadece genel sekreter olarak değil, olarak değil işini iyi yapan bir mühendis olarak teknik bilgimi, performansımı, çalışma işin içinde fiilen bulunarak ortaya koydum.
Yapılan bütün çalışmalarda alandaydım. Günde 3 kez, Cumartesi, Pazar gittiğim oldu. Öyle zamanlar oldu ki gece yarısına kadar projektör kurup çalıştık. Kışın karları temizleyip çalıştık. Kolay değil 1 buçuk milyon metreküp dolgunun yer değiştirilip, serilip, sıkıştırılması… Kastamonu’nun yetiştirdiği bir mühendis, hatta bir şantiye şefi gibi görev yaptım. Bundan da son derece mutluyum, huzurluyum.
Proje toplam ne kadar sürede bitirilmiş oldu?
Ön çalışmayı da hesaba katarsak toplam 2 buçuk yıl sürdü.
Peki, bu yatırımın getirisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Kastamonu Havalimanının rantabl olacağını ümit ediyor ve bekliyorum. Küçük çaplı bir araştırma yaptırdık. Kastamonu’dan günde
51 şehirlerarası otobüs kalkıyor. Bu otobüsler yüzde 51 doluluk oranıyla çalışsa, bu yüzde 50’nin yüzde 10’u havayolunu tercih etse uçak zaten doluyor. Buna kendi aracıyla yolculuk edenleri ve hava ulaşımı yok diye yolculuğunu erteleyenleri de kattığımız zaman havalimanının kârlı bir yatırıma dönüşeceğine ve Kastamonuluların buna destek vereceğine inanıyorum.
Kastamonu’nun geleceğini yakından ilgilendiren bir diğer proje de Ilgaz Dağı Tüneli… Tünelin belirlenenden daha kısa sürede bitirilmesi öngörülüyor. Nedir son durum?
Evet, böyle bir öngörü var ama verilen sürede bile bitse bu çok önemli ve büyük bir başarıdır. Türkiye’nin başkenti ile üstün vasıflı duble karayoluyla bağlanıyoruz. Bu yol 243 km’dir. En önemli etabı da Ilgaz Dağı’dır. Tünel açıldığında Ankara bize çok yaklaşıyor. Aramızda 2 saatlik bir mesafe kalıyor . Doğamızla , turizmimizle 5 buçuk milyonluk Başkent’in arka bahçesi oluyoruz. İnsanlar sabah kahvaltıya, kışın kaymaya, yazın yüzmeye Kastamonu’ya gelecek.
Ve İnebolu Limanı…
Kastamonu – İnebolu yolu da yapıldığı zaman Ankara civarı sanayiinin denize açıldığı en yakın liman İnebolu Limanı olacaktır. Kastamonu, çok önemli bir kent olma yolunda adım adım ilerlemektedir. Havalimanı, Ilgaz Dağı Tüneli ve İnebolu Limanı’yla ayaklarındaki prangaları kesmiştir. Allah ömür verdiği verdiği sürece göreceğiz, Kastamonu’yu çok iyi bir gelecek beklemektedir.
Ulaştırma Bakanının bizzat açıkladığına göre ufukta Kastamonu’ya demiryolu görünmüyor… Kastamonu’nun demiryoluna ihtiyacı yok demek midir bu?
Demriyolu farklı bir konu… Demiryolunu diğer ulaşım araçlarından ayıran en önemli faktörlerden birincisi demiryolunun mutlaka bir ağa bağlanmasıdır. Aksi halde o demiryolu rantabl değildir.
Kastamonu’nun bulunduğu coğrafi konum itibariyle bu demiryolu ağını bağlama fiziki zorluğu ve maliyeti vardır. Demiryolunun olabilmesi için sizin ağır bir sanayiniz olmalıdır. Madenle ilgili ciddi bir taşımanız olmalıdır. Kastamonu, demiryolu için potansiyellerini tam olarak ortaya çıkarmış değil. Küre’de Eti Bakır, Devrekani’de krom ve mermer ocakları, Azdavay’da taşkömürü, Ağlı’da mermer ocakları var. Hanönü’nde bakır rezervi bulundu. Bunlar aktif hale gelirse, İnebolu Lim
anı’da aktifleşirse, Ilgaz Dağı eteklerinden İnebolu’ya uzanan, Hanönü civarından, Taşköprü güzergâhından başlayan ağlar yapılabilir. Bunlar Kastamonu için yeterlidir.
Demiryoluna gerek yok demek midir bu?
Biz toplanma, aktarma noktası değil, açılma noktasıyız. Coğrafi olarak deniz bağlantılarından uzak bir yerde olsanız ağa bağlanma zorunluluğunuz vardır. Biz uç noktada açılma noktasıyız. Bizim için ticaretteki ulaşım yolunun açılması demek, Ankara’dan itibaren bu güzergâhta üretilen her şeyin deniz yolu ile Türkiye’ye ve dünyaya açılması demektir. Ben Kastamonu’ya demiryolu yerine başka yatırımların gelmesini isterim. Yapılan projeler ekonomik, ayağı yere basan, sürdürülebilir, rantabl projeler olmalıdır. Şu aşamada Kastamonu’ya demiryolunun gelmesi gereksizdir.
Sohbet esnasında Annenizin Vanlı olduğunu söylediniz… Annenizle babanız nasıl tanışmışlar?
Her ikisi de Sinop Kız Meslek Lisesi’nde öğretmendi. Orada tanışıyor ve evleniyorlar ama onun enteresan bir hikayesi var… Babam okulu bitirince kurada görev yeri olarak Muğla- Bodrum’u çekiyor, Annem ise Sinop’u…
O zamanlar becayiş (karşılıklı yer değiştirme) uygulaması var… Babam Kastamonu’ya yakın olsun diye bir arkadaşıyla becayişe giriyor ve Sinop’a geliyor. Annem de memleketine yakın olsun diye becayişe girerek Diyarbakır’a gitmek istiyor ancak anneannesi bun karşı çıkıyor; ‘İnsanın çektiği her kurada bir hayır vardır, sen kaderine razı ol’ diyor ve annemin de Sinop’a gelmesiyle kader ağlarını örüyor…
Ben kadere çok inanırım.
(Gülümseyerek) O zaman siz bir bakıma Vanlı sayılırsınız…
Tabiri mazur görün ama ben sapına kadar Kastamonuluyum… Bütün genlerimle kendimi öyle hissediyorum.
Aradaki kültürel farklılıkların sizin gelişiminize katkısı olduğunu düşünüyor musunuz?
Kültür, sonu olmayan bir süreçtir. Gözlemlediğim, yaşadığım kültürlerin mutlaka katkısı olmuştur.
Van ile ilgili çocukluğunuza dair neler hatırlıyorsunuz?
Benim annem büyük bir sülale olan Günerler aşiretinden… Çocukluğumda annemin kucağında feribotla Van – Tatvan arası yolculuk ederdik.
Babam doğasever, avcı bir adamdı, beni ava götürürdü.
Dayılarımın bende çok büyük bir etkisi vardır. Oradaki insanlar da çok yürekli çok mert insanlardır. Doğuda yaşayan insanların sağduyulu olanları bu topraklara çok bağlıdır. Terör örgütüyle o insanları birbirinden ayırmak gerekir. Orada bencillik diye bir şey yoktur. Benim 4 dayım, 4 teyzem vardı. Yazın uzun süren akşam yemekleri yenirdi çok özlediğim bir kültür. Lise son sınıfa kadar yaz tatillerimin yarısını Van’da geçirirdim. Anneannem rahmetli olup ailenin büyük bir kısmı İstanbul’a göçtükten sonar epey uzun süredir gitmedim. Van’ı severim, Doğu’nun incisidir.
Tahir Zafer Karahasan kimdir?
- 1966 Yılında Kastamonu’da doğdu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi’nde tamamladı.
- 1983 yılında başladığı Üniversite eğitimini, 1987 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden mezun oldu.
- Mezuniyet sonrası Daimler Benz- Otomarsan A.Ş ‘de Makine Mühendisi olarak çalıştı.
- 1987 yılında DSİ 23.Bölge Müdürlüğü’ne mühendis olarak atandı.
- 1990-1991 yılında Yedek Subay olarak askerliğini yaptı. Tekrar döndüğü DSİ’de 1992-1997 yıllarında Başmühendis, 1997-2000 yılları arasında Şube Müdürlüğü yaptı.
- 2001-2003 yıllarında DSİ 13.Bölge Müdürlüğü Antalya’da Başmühendis olarak çalıştı
- 2003 yılında DSİ 23. Bölge Müdürlüğüne Makine İmalat ve Donatım Şube Müdürü olarak atandı.
- 2004 yılında DSİ Genel Müdürlüğü tarafından Makine İşletme Eğitimi için İtalya’ya (Lecce) gönderildi.
- 2009 Yılında İçişleri Bakanlığı tarafından Kastamonu İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğine asaleten atandı.
- Orta derecede İngilizce bilen Tahir Zafer Karahasan, 2 çocuk babasıdır.