Hüseyin Karadeniz ile Sürmanşet’in Konuğu: Ahmet Yazıcı…
“Kurum olarak piyasaya umutsuzluk vaat edersek o zaman işler olumsuz yönde ilerlemeye başlar”
Merkezi Bakırköy’de bulunan İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği’nin toplantısı öncesi bir araya geldik Ahmet Yazıcı ile…
Uzun yıllara dayanan tanışıklığımız, aynı sokaklardan sayısız geçmişliğimiz olmasına rağmen, ilk defa bu denli sohbet etme imkanı bulduk. Memlekete, başkanı olduğu İstanbul Milli Piyango Bayileri Esnaf Odasına ve talihin onu götürdüğü yola kadar her alanda konuştuk bu kısa zaman diliminde…
Başkanlığını üstlendiği odaya bağlı 2 bin esnafın olduğunu öğrendiğimizde ise işinin sanıldığı kadar kolay olmadığı anladık.
Öyle ki; bizler bazen eğlence bazen de makûs talihi yenme çabaları sonucu bekleriz talih kuşunu. Oysa ekmek kapısını umuda açan binlerce kişi sayesinde bir anlık bile olsa gündelik telaşlara mola verip, hayal kurabilme yetisini kazandığımızı düşünmeyiz. Bizler yaşadığımız anı, hatıralarımız arasına eklerken; piyangocu esnafının her yeni gün ekmek derdi için umuda olan yolculuğu yeniden başlar.
Talih kuşunu uçmasını sağlayanların yoluna ışık olan İSTESOB Üyesi ve İstanbul Milli Piyango Bayileri Esnaf Odası Başkanı Ahmet Yazıcı ile sohbetimize konu olan ne varsa bu hafta Hüseyin Karadeniz ile SÜRMANŞET’te…
***
Ahmet Bey, öncelikle bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Merak ediyoruz şans oyunları özellikle de milli piyango size ne ifade ediyor?
Umudu ifade ediyor. Bizler bir bakıma umut satıcılarıyız. İnsanlar, çekilişten sonra büyük ikramiyenin çıkacağını umut ederek hayal kuruyor. Bu da onların bir nebzede olsa gündelik telaşlarından uzaklaşmalarını sağlıyor.
Sizin umuda yolculuğunuz nasıl başladı?
İnebolu’nun Akçay köyünde 1961 yılında doğdum. İstanbul’a geldiğim 1975 yılından 1979’a kadar çeşitli iş kollarında faaliyet gösterdim. Askere gitmeden önce milli piyango bayiliği aldım. Bu işi keyif aldığım için sürdürdüm, geçimimi sağlamak için ise inşaat sektörüne yöneldim. 1986 yılında üye olduğum İstanbul Milli Piyango Bayileri Esnaf Odası’nın,1988 yılından itibaren başkanlığını sürdürüyorum.
Odaya kayıt olmanın şartları nelerdir?
Öncelikle muhakkak esnaf sicil kaydınız almanız gerekiyor. Sonrasında yatıracağınız cüzi bir miktar ile üyeliğiniz sağlanır.
Odaya bağlı kaç bayi var?
İstanbul’da sayısal loto terminal ve milli piyango bayilerinden oluşan üyelerimizin sayısı yaklaşık 2 bin civarında.
Üyelere yönelik yaptığınız çalışmalar bulunuyor mu?
Bizim odamız 5362 sayılı kanunla kurulan, İstanbul Esnaf Odaları ve Türkiye Esnaflar Sanatkârlar Konfederasyonu’na bağlı yasal bir kuruluşudur. Esnafımızın yaşadığı sorunları üst kuruluşlara iletiriz. Sorunları üst kuruluşla ya birlikte ya da kendi gücümüzle çözmeye çalışırız. Bunun dışında gerekli mesleki eğitimleri veririz. Esnafımıza yeni çıkan yasalar hakkında bilgi aktarmak için toplantılar düzenleriz.
Seyyar bayiden alınan milli piyango biletine ikramiye çıkma şansının daha az olduğu yönünde bir algı var. Doğru mu bu?
Bu oluşturulan algı zenginin daha çok zengin olmasının önünü açıyor. Oysa sabit bayiler sattığı biletin birçoğunu, vergi matrahı yükselmesin diye seyyar bayiden alır. Bu bilet 75 yılı aşkın süredir sokakta satılır. Seyyar bayilerin, küçük birikimleri, Milli Piyango Genel Müdürlüğünün gelirini artırmasına büyük destek sağlamıştır. Milli Piyango İdaresi geçtiğimiz yıl 3.250 milyar dolara özelleştirilme girişimi başlattı. Bu rakamda seyyar bayilerin emeği çoktur.
Şu an özelleşmeyle ilgili çalışmalar hangi aşamada? Siz bu sürece nasıl bakıyorsunuz?
İhalesi gerçekleşti. Nisan ayında ihaleyi kazanan holdingle anlaşmanın yapılması bekleniyordu ancak bir sorunla karşılaşılmış olsa gerek, ihaleye giren başka bir holdingle görüşmeler yapılıyor. Biz özelleşme olsun ya da olmasın bu kuruma yatırım yapılması tarafındayız. Milli Piyango İdaresi 10 yılı aşkın süredir, iyi projeler üretemedi. Ciddi projelerin ortaya konulması lazım çünkü esnaf çok mağdur.
Hangi sorunlarla karşı karşıya kalıyorsunuz?
Pirimden, belediyeye, kullanılan malzemeye, şubeye kadar birçok alanda problem yaşanıyor. En büyük sorun da maalesef yasal olmayan, ruhsatsız bilet satanlar. Korsanlar milli piyango biletini şubeden sermayesi olanlarla alıp, yasal olmayan kişilere verir. Onlar da fazlasıyla görüntü kirliliği yapıyor. İstanbul’daki seyyar bayilerimizle ilgili geliştirdiğimiz bir projemiz var onun üzerinde çalışıyoruz. Seyyar bayilere bilet satmaları için bir stant düşünüyoruz.
Devlet politikalarından memnun musunuz?
Hükümetin Milli Piyango İdaresiyle fevkalade diyalogları olmasına rağmen, şans oyunlarına soğuk baktığını biliyoruz. İstanbul’da hiçbir yerel yönetimle sıkıntı yaşamıyoruz. Ancak Ankara’da bu bürokrasiyi fazlasıyla hissediyoruz. Uzaktan bakıyorlar, takip ediyorlar, vazgeçmiyorlar ama işin ucundan da tutmuyorlar. Daha önce sorunlarımızı bakanlarla görüşebilirken şimdi müsteşarlarla bile zor bir araya gelebiliyoruz. Şans oyunlarından toplanan paralarla hastaneden okula kadar birçok yatırım yapıldı. Ya bu kurum bakanlığa bağlanmayacak eğer bağlıysa da sorunları çözüme kavuşturulacak. İlk başta da belirttiğim gibi biz umut satıyoruz. Şans oyunları oynayanlar aslında umut satın alıyorlar. Eğer kurum olarak piyasaya umutsuzluk vadederseniz o zaman bu işler olumsuz yönde ilerlemeye başlar.
Beklentiniz nedir?
Devletin bu kurum hakkında kamuoyunu doğru şekilde bilgilendirmesi lazım. Buraya emek veren binlerce kişi var. Büyük bir istihdam söz konusu. Öncelikle tanıtım konusunda eksiklik yaşanıyor. Çoğu kişinin bu yüzden ikramiyeyle, çekilişlerle ilgisi yok. Bilgili ve kurumu gerçek anlamda temsil edecek kişilere ihtiyaç duyuluyor. Devletin bu konuda eğitim vermesi gerekir. Sayısal loto terminallerinin malzeme ihtiyacına da çözüm bulunmalı.
Esnaf odası başkanı olmak size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?
İstanbul gibi bir metropolde eğer bir esnaf odası başkanıysanız vaktinizin çoğunu bu kuruma ayırmak zorundasınız. Çünkü işler ve problemler çok. Bu büyük şehirde esnaflarımızı aileleriyle birlikte hesap ettiğimizde; düşünmemiz gereken 400 binin üzerinde kişi var. Her birinin ayrı ayrı problemleri bulunuyor. Onlarla ilgilenmek için yönetim kurulu üyelerimizle birlikte yoğun mesai harcıyoruz.
Bu yoğunluk arasında çocuklarınıza, sportif ya da sanatsal faaliyetlere vakit bulabiliyor musunuz?
2’si kız, 2’si erkek 4 çocuğum var. Oğlumun biri fiziksel engelli. Onun dışındakiler evli. Bu arada 4 de torunum var. En değerli vakitler onlarla birlikte geçiyor. Kendim için ise yaptığım en iyi şey, fırsat buldukça sportif aktiviteler içerisinde yer almam. Üye olduğum bir spor salonu var, boş zamanlarımda muhakkak oraya giderim. Bir de insanlarla sohbet etmeyi çok seviyorum. Yeni insanlar tanımak, farklı kültürleri öğrenmek benim için çok önemli.
Kastamonu denilince aklınıza gelen ilk şey nedir?
Kurtuluş ve Atatürk… Milli mücadele döneminde bu vatanın kurtuluşunda bizim memleketimizin katkısı çoktur. Kastamonu’ya her gittiğimde yaşadığımız bu şanlı tarih beni gururlandırır ve duygulanmamı sağlar.
İstanbul’daki Kastamonu birlikteliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hep bireysel başarılarımızla ön plandayız. Toplumsal olarak hareket edemiyoruz. Bu düşünce yapısının değişmesi lazım. Ekonomik kazanç elde etmeyi düşündüğümüz kadar, mensubu olduğumuz topluma katkı sunmayı da düşünmeliyiz. Özellikle ciddi yerlere gelmiş iş adamlarımız var, onlar hemşerilerini daha çok kucaklamalı. Maalesef bilgi birikimini, ekonomik gücünü siyasi görüş fark etmeksizin aktarabilen çok az insanımız var.
Bizim bu bireyselliğimiz de geçmişe dayanıyor aslında. Kastamonu savaş görmüş ancak işgal altında kalmamış. Mücadele etmişiz ama verimli topraklarımız bizi aç bırakmamış. İşgal görmediğimiz için de birbirimize sarılmasını beceremiyoruz. Dağınık yapıda, birey olarak etkinlik sağlıyoruz. İstanbul’daki Kastamonulular olarak tek yumruk olsak bu büyük gücün karşısında kimse duramazdı. Misal; İstamonu çok kaliteli bir gazete, şahsınız büyük bir özveri gösteriyorsunuz. Bizler bu gazetenin daha iyi yerlerde olmasını istiyoruz. Ama yaşanan eksiklikler ya da aksamalar sizin bireysel çabalarınızla değil, tüm Kastamonuluların birlikteliğiyle çözülmeli.
Son olarak bu noktada gençlerimize bir öneriniz var mı?
Boş vakitlerinde muhakkak bir sivil toplum kuruluşunda, sosyal alanda ya da siyasi parti teşkilatında yer alsınlar. Bu yerler bireyselliğin geri plana atılmasını sağlar. ‘Sen doğruluktan ayrılma eğri belasını bulur’ atasözünde de belirtildiği gibi gençlerimiz dürüstlükten taviz vermesinler her ne olursa olsun doğru yoldan asla ayrılmasınlar.