Hüseyin Karadeniz ile Sektöründe Büyüyenlerin Konuğu: Sungur Gedik…
KASİAD’da yapılan toplantılarda sık sık bir araya geldiğimiz işadamı Sungur Gedik’le İSTAMONU klasiği olan Sektöründe Büyüyenler sayfasında röportaj yapmak istediğimi söylüyor ve kendisinden aynı güne randevu alıyorum. Bağcılar – Güneşli Evren Mahallesi, Sabia Caddesi’nde bulunan sahibi olduğu Pınarbaşı Et’in satış mağazasında buluşuyoruz Sungur Bey’le…
1 saat süren röportajda tüm sorduklarımıza en ince ayrıntıyı göz ardı etmeden içtenlikle cevap veriyor. Vardığımız kanı şu ki; insan olarak paranın satın alabildiği şeyleri önemseriz mutlaka. Bize hayat tarafından sunulan şeylerin bir gün bizden alınacağını bile bile… Sungur Bey ise maddi şeylerin kendisi olmasına izin vermemiş; onlar elimden alınırsa kendim kalabilmeliyim düşüncesinde…
Zaten, insanları para değiştirmez ise her zaman aynı kalırlar. Erdemli, sağlam adam denir onlar için. Tüm varlığı manevidir. Her yerde aynıdır. Dolayısıyla onu para değil, hayatın kendisi değiştirebilir sadece.
Tüm yaşadıklarından kendisine ders çıkartmış, işinin uzmanı olmayı tevazu sahibi olmakla pekiştirmiş, “Ürettiğiniz sürece varsınız, üretmediğiniz de ise yok olur gidersiniz” diyerek çalışmanın ve üretmenin önemine inanmış biri… Sektöründe Büyüyenlerin bu haftaki konuğu Otel Arif ve Pınarbaşı Et’in Yönetim Kurulu Başkanı Sungur Gedik.
***
Zamanın değiştiremediği nadir insanlardan birisiniz… Kısaca kendinizden söz eder misiniz?
1960 Pınarbaşı Kerte köyü doğumluyum. 13 yaşımdayken ailemle birlikte İstanbul’a göç ettik ve ardından hemen çalışma hayatına atıldım. Askerden geldikten sonra çeşitli otellerde aşçılık yaptım.43 yaşımdayken de Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesisleri’nden emekli oldum. Hayatımın her döneminde ticaretle iç içeydim. Son 20 yıldır da et ve et ürünleri üzerine bir market sahibiyim. Kendimize ait bir yerimiz var. İstanbul’un elit noktalarına beyaz ve kırmızı eti biz tedarik ediyoruz. Bunlar nereler derseniz de; İBB Sosyal Tesisleri, Kadıköy Belediyesi, İETT, Baltalimanı Polis Evi, Hilton Otel’i gibi yerler. Aynı zamanda mağazamızda perakende olarak satış da yapıyoruz.
Ürün tedarik noktanız nereler?
Trakya’dan kuzu alıyoruz. Bize bütün bir şekilde geliyor ve biz onu işleyip satıyoruz. Ayrıca Balıkesir ve Afyon’dan da alımlarımız var.
Ürünlerinizi müşterilerinize nasıl sunuyorsunuz?
Müşteri nasıl istiyorsa biz de o şekilde servisini yapıyoruz. Bütün olarak yolladığımız da oluyor, temizleyip parçaladığımız da.
“Otel Arif, 80 yataklı ve havuzlu”
Kasaplık zor bir meslek midir? En çok nerede zorlanıyorsunuz?
Kasaplık, zor meslekler arasında. Belli bir zinciri var ve o zincirin bir halkası bozulduğu an sorunlar ortaya çıkıyor. Bu zincir, hayvan mezbahaneye girdiği an başlıyor ve eti işlerken de devam ediyor. Kesim yapılacak yerin en az 2 saat soğutulması gerekiyor. Daha sonra et, soğutuculu araçlarla İstanbul’a geliyor. Biz de zincir bozulmadığı sürece 1 hafta muhafaza ediyoruz. Her şey ustalar tarafından yapılıyor ve hiçbir sıkıntı olmuyor. Ayrıca özel dolaplarımızda dinlendirilmiş et servisi de yapıyoruz.
Dinlendirilmiş etin farkı ne?
Et, içerisindeki suyu kaybetmeden tazeliğini koruyarak yumuşuyor. Yumuşadığı için de lezzeti yok olmuyor. Bu şekilde dana pirzola, dana antrkot yapıyoruz.
Talepleri karşılayamadığınız oluyor mu?
Hayır olmuyor. Bizim soğuk odalarımız da mevcut. Etleri çok rahatlıkla saklayabiliyoruz. Bu anlamda bir sıkıntı yaşamıyoruz.
Mesleğinizle ilgili projeleriniz var mı?
Müşterilerin görebileceği ve isteyebileceği bir şekilde yanlarına et pişirme grubu kurmak istiyorum. Bunu uygulayan birkaç firma var ancak onlardan farklı olmak istiyoruz. Bu konuda çalışmalara da başladık, merkezi bir yerde gerçekleştirmek istiyoruz.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı politikaları yeterli buluyor musunuz?
Yeterli değil. Konuşmak güzeldir ama önemli olan icraat. Avrupa’dan 3 sene boyunca ithal et girişi gerçekleşti. Bu yüzden de et fiyatları artış gösterdi. Kastamonu’da, Konya’da, Amasya’da, Eskişehir’de, Balıkesir’de besicilik yapılıyor. Ancak insanlar besiyi, hayvancılığı bilmiyor. Türkiye böyle giderse hayvancılıkta dışa bağımlılıktan kurtulamayacak.
Teşvik edilebilecek ne varsa edilsin diyorsunuz…
Kesinlikle, bu kadar basit. Eğer bir ülke üretmekten vazgeçerse biter, yok olur. Çiftliklerimiz, toprağımız, suyumuz varken neden ekemiyoruz? Ülkemizde bu kadar tarım alanları varken, hayvancılık ve besi alanımız varken, Trakya’da senede 3 kere mahsul ekip alabiliyorken neden oraları imara açıp binalar yapıyoruz. Bu bana göre bir cinayet. Karadeniz fındıktan, Trakya ekmekten vazgeçerse kendi ülkemizde, kendi topraklarımızda kiracı durumuna düşeriz. Bunun olmaması için hepimizin üretmesi gerekir.
Türkiye Turizm sektörüne önemli katkılarda bulunacağınız bir mesleğin de başındasınız. Nasıl başladı bu serüven?
Tekirdağ Marmara Ereğlisi’nde, eniştemle beraber inşa ettiğimiz bir yazlığım vardı. Sonra yatırım amaçlı bir arsa aldık. Temelini attıktan sonra havuzu da olsun dedik ve 80 yataklı bir otel yaptırdık. Aşağı yukarı 5 yıllık bir inşaat süreci vardı. Hiçbir yerden kredi almadan, kendi birkaç mal varlığımızı elden çıkararak yaptık.
Diğer otellerden farkınız ne?
2500 metrekaresi kapalı alan, 500 metrekaresi de açık alan olmak üzere 3000 metrekarelik bir arazi üzerinde ku
ruluyuz. Denize 600 metre mesafesindeyiz. İnsanın kendini evinde hissedeceği bir ortam yaratmayı düşledik ve bunu da başardık. Gelen müşterilerimizin %99’u aile. Yazları çok yoğun oluyor, kışın sakin geçiyor. Nezih bir ortam, tam bir aile yeri… Restoranlarımıza gelen müşterilerimiz istedikleri takdirde yiyeceklerini kendileri pişirme imkanını da sahipler. Fiyatlarımız da uygun. Şuan çift kişi kahvaltı dâhil 80 TL’ye konaklayabiliyor. Yazın da bu rakamlar 130 – 160 TL arası değişiyor. Yılın 12 ayı hizmet veriyoruz. Doğal alanda, sessiz sakin bir gün geçirmek isteyenleri otelimize bekliyoruz.
Son zamanlarda Kastamonu’da bir takım gelişmeler oldu. Örneğin Kastamonu Havalimanı açıldı, 100 yılı aşan tarihiyle İnebolu Limanı faaliyete geçti. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Havalimanının açılması, limanının faaliyete geçmesi Kastamonu’yu yükseltecektir. Evet, son yıllarda Kastamonu ile ilgili çok güzel şeyler duyuyoruz bunu görmezden gelmek nankörlüktür. Ama bunlar yeterli değil. Son yapılanlar, yıllar öncesi yapılması gereken, geç kalmış faaliyetler. Kastamonu, Anadolu’da en merkezi yerlerden biri. Anadolu’nun göbeğinde gibi. Karadeniz’in bütün illerine yakın. Kastamonu için Ankara’nın arka bahçesi diyebiliriz. Türkiye’de Kastamonu, Sivas’tan sonra en çok göç veren illerden biri. Bu insanları orada tutmak, göç edenleri geri göndermek gerekiyor. Bunun için de oralarda yatırımlara ağırlık vermek gerekiyor. Kastamonu’da imkânlar da var, yapılması gerekenler de…
“Kastamonu’ya yatırım yaparım”
Kastamonu’ya yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?
Tekirdağ Marmara Ereğlisi’nde ki otelimize başlamadan önce Pınarbaşı’na yapmayı düşünmüştüm. Pınarbaşı Belediyesi ile bana bir yer vermeleri için görüşmelerim olmuştu. Ancak o an için yerlerinin olmadıklarını söylemişlerdi. Ama başka bir yatırım yaparsam bundan sonra Kastamonu’ya yaparım.
Görev aldığınız dernek ya da sosyal oluşumlar var mı?
KASİAD’ın son genel kurulunda yönetim kurul üyesi oldum. İşim sebebiyle yoğun emek harcayamasam da toplantılara katılmaya çalışıyorum. Uzun yıllar bir siyasi parti de Gençlik Kolları üyesiydim. Daha sonra üyeliğim iptal oldu bende yenilemedim. Şuan hiçbir partiye üye değilim. Ama siyasetten kopmadım az çok ilgileniyorum.
Ailenizden bahsedelim biraz…
Evliyim 4 kız 1 erkek olmak üzere 5 çocuğum var. Büyük kızım üniversiteyi bitirdi ama 2 üniversite daha okuyor. Bu sene mezun olursa 3 üniversite bitirmiş olacak. Bir diğer kızım Karabük Üniversite’nde mimarlık okuyor. Diğer kızım lise 2’de. Küçük kızım da anaokuluna gidiyor. Oğlum Arif’te ilkokul 3.sınıfta.
Çocuklarınızla ilgili gelecek planlarınız var mı?
Bizim zamanımızda bugünkü kadar geniş imkânlar yoktu, maddi sıkıntılarımız çoktu. İstediğim tek şey; hem iyi bir eğitim alsınlar hem de iyi bir Atatürkçü olsunlar. Çocuklarımı yetiştirirken aşılamak istediğim tek şey budur. Kızlarım zaten okuyor, oğlum da okursa onun ticaretle uğraşmasını isterim.
Geriye dönüp baktığınızda “keşke” dediğiniz anlar oldu mu?
Pişman olduğum şeyler var tabiki de. Ama geriye bakıp bunları düşünürsem önüme bakamam. Ben onlara bir çizik atıyorum ve devam ediyorum. Ayakta durursanız, işinizi yapar saygı görürsünüz. Ayakta durabilmek için mücadele ediyorum.
Gençlere vermek istediğiniz mesaj var mı?
Hiçbir zaman pes etmemeliler, her zaman eksiği kendilerinde aramalılar. Eğer insanlar eksiği kendilerinde ararlarsa elbet başarılı olurlar. Bir de ne olursa olsun çalışsınlar. İnsanlarımız son zamanlarda oturarak para kazanabileceklerini sanıyorlar. Kimse kimseye otururken para vermez, bu rüyadan uyansınlar. Hiçbir şey üretmezseniz bir gün yok olup gidersiniz.
Hemşerilerinize neler söylemek istersiniz?
Hemşerilerimi çok seviyorum. Onlar memleketlerine sık sık gidip gelsinler, örgütlensinler. Önümüzde yerel seçimler var, eğer adaylarımız varsa mutlaka onlara destek çıksınlar.