HÜSEYİN KARADENİZ ile SÜRMANŞET’in bu haftaki konuğu Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı MUHARREM KAŞITOĞLU
Bir memleket değerleri üzerinde daha değerli diyerek yola çıkmamızın arından 5 yıl geçti. İstamonu olarak çalışmalarımızı memleketimizin yetişmiş insan değerlerinin, tüm madenlerin üzerinde paha biçilemez nitelikte olduğunun farkındalığını oluşturmak adına gerçekleştirdik.
Bir madeni bulmaktan daha önemlisi onu değerlendirebilmek, onla değerlenebilmek olduğu için; onlarca iş adamı, bürokrat, siyasetçi konuk oldu şu anda okuduğunuz sayfalara.
Bu haftaki SÜRMANŞET’in konuğu da siyasetten spora, edebiyattan iş dünyasına, sivil toplumdan sosyal hayata kadar yaşamın ortasında bir isim.
Yaklaşık iki buçuk yıldır sadece Beykoz Belediyesinde değil İstanbul genelinde bir elin beş parmağı kadar olan Kastamonulu başkan yardımcılarından biri olarak ön plana çıkıyor kendisi. Bu bildiğimiz kadarıyla tabii ki…
Yaptıkları yapamadıkları, kızdıkları, söyledikleri ve söylemedikleriyle bu hafta Bozkurtlu hemşerimiz Muharrem Kaşıtoğlu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşinin yansımalarını iletiyoruz sizlere.
***
Kastamonu’nun da Beykoz’un da sizin için büyük önem taşıdığını biliyoruz. Hayat serüveninizin başlaması ve hikayenizin İstanbul ile kesişmesi nasıl oldu?
Kastamonu’nun geneline baktığımızda hemşerilerimiz 1960 ve 1970’li yıllarda İstanbul genelinde pek çok geçici işlerde çalışmışlar. Özellikle kış boyu İstanbul’da çalışıp yazları memleketinde birkaç ay durduktan sonra geri dönen insanlar, belli müddet sonra da ailelerini yanına alırmış. Beykoz’daki Kastamonulular tarlalarda çalışmış, zerzevatçılık yapmışlar. Babam da bu şekilde gidip gelirken en sonunda Beykoz’a taşınmaya karar verenlerden. Benim de Kastamonu, Bozkurt Ambarcılar Köyü’nde 1973 yılında başlayan serüvenim böylece 1976 yılından itibaren Beykoz’da devam ediyor.
Yayıncılık ve edebiyata nasıl adım attınız?
Elektronik ardından da kamu yönetimi okuduğum halde, kitapları çok sevdiğimden, çok okuduğumdan yayıncılık sürecinin içinde buldum kendimi. Başlangıçta bir dağıtım şirketi kurduk. Bu şirket çok kısa zamanda Türkiye’nin en önemli dağıtım şirketi haline geldi. Ardından ülkemizin en prestijli yayınevlerinden birini faaliyete geçirdik. Tüm bu çalışmalarımız devam ederken 60’lar Hikaye -70’ler Terane – 80’ler Şahane, Edebiyatımızda Beykoz ve Beykozlu Edebiyatçılar, Yazmış Bulunduk, isimleri ile üç kitabım yayımlandı. Hali hazırda yayınevi faaliyetlerimiz devam ediyor.
40 yıllık Beykozlusunuz… Çocukluğunuzun, gençliğinizin geçtiği, hayatınızı kurduğunuz Beykoz hangi duyguları uyandırıyor sizde?
Beykoz’un benim açımdan çok özellikleri bulunuyor; hayatım tamamen burada şekillendi. Anadolu kültürü fazlasıyla hakim burada. Diğer ilçelerle kıyaslandığında insanların birbirine çok yakın olduğunu ve komşuluk ilişkilerinin hala devam ettiğini görürsünüz. Cenaze, düğün, hasta ziyaretleri gibi paylaşımlarımızda bu sıcaklığın yaşandığına da şahit olursunuz. Karadeniz’in bir mozaiği olan Beykoz’un Kastamonu’ya olan benzerliği, bu vesileyle yabancılık çekmeyişimiz, bizim burayı tutkuyla sevmemize vesile oldu. Yaklaşık 250 bin nüfuslu Beykoz’da 80 bin Kastamonulu yaşıyor. Üsküdar’a kadar Kastamonu söylemine bir atıfta bulunarak ironi yapacak olursak; ‘ Kastamonu’nun en büyük ilçesi Beykoz’ diyebiliriz. Kastamonulular diğer yöre insanlarına göre Beykoz’a çok daha önce göç etmişler. Örneğin; Beykoz’un pek çok köyünün kurucularının Kastamonulu olduğu herkes tarafından bilinmekte.
Zerzevatçı, Paşamandıra, Alibahadır, İncirköy, Rüzgarlıbahçe ve Riva gibi mahallerimiz Kastamonu nüfusunun yoğun olduğu yerler. Ancak büyük bir bölümü eski yerleşimci olduğu için kütüklerini İstanbul’a aldırmışlar.
İlçenin demografik yapısı nasıl?
Beykoz aslına bakarsanız küçük bir Anadolu kasabası gibi. Anadolu’nun tüm renklerine sahip ve biz bu renk mozaiğine aşığız. Karadenizlilerin nüfusça ağırlıkta olduğu bir ilçeyiz. Kastamonululardan sonra, Giresun, Ordu, Trabzon Çankırı ve Çorumlu bölge insanlarımızın varlığı, onlarla bir arada olma duygusu beni buraya bağlayan önemli etkenlerden.
Peki, bu bölgede yönetici koltuğunda oturacağınızı hiç düşünür müydünüz?
Evet, sonuçta siyaset yapan insanların belli hedefleri vardır. Ben Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Beykoz kurucuları arsındayım. Partinin kuruluşundan itibaren çeşitli kademelerde görev aldım.2004 yılında 20. sıra meclis üyesi adayı olduğumda 19 meclis üyesi çıkardık. Ben kıl payı meclise girememiştim. 2009’da meclis listesine 2. sıradan girdim. Hem Beykoz, hem Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi oldum. O dönemde kendime koyduğum hedeflerimin arasında başkan yardımcılığı vardı. Görevinizi ve sorumluluğunuzu üst düzeye taşıdıktan sonra emin olun hakkınız zayi olmuyor. Adım adım gitmek gerektiğini düşünürsek belediye başkan yardımcılığı, meclis üyesi olan herkesin hedeflerinde mutlaka yeri olan durumdur diye düşünüyorum.
Hayatınızın şekillendiği ilçeyi yöneten kadronun içerisinde yer almak nasıl bir duygu?
Beykoz’un tüm sokaklarında tanıdık insan sermayemiz var, bunu parayla pulla elde edemezsiniz. Birçok alanda emek vermemizin işimize avantajları ve katkıları oluyor mutlaka. Bazen de dezavantajları oluyor tabii. Ama her şeye rağmen severek yapıyorum işimi. Dün düşe kalka büyüdüğüm sokakları yönetici olarak yaşamak tarifi mümkün olmayan bir duygu.
Büyükşehir Yasası’yla Beykoz’un köylerinin mahalle statüsüne kavuşmasıyla neler değişti?
Kanun değişmeden önce İstanbul’da en fazla köyü olan ilçelerden bir tanesiydi Beykoz. Toplam yüzölçümü 312 kilometrekare. Yüzde 80 oranında yeşil alana sahip olması Beykoz’u diğer ilçelerden ayıran en önemli özelliği. Köylerin mahalleye dönüşmesi ilk başta dezavantaj gibi görünüyor. Birbirine ve merkeze çok uzak köylerin mahalle olmasıyla birlikte alt yapı ve temizlik başta olmak üzere büyük maliyet gerektiren hizmetler sağmak şart oldu. Köylerimizin nüfusları da düşük. Dolayısıyla ilçeye nüfus bazında baktığımızda gelir açısından çok fazla katkı olmamasına rağmen, Beykoz’un hem oy, hem de ilçe nüfusunun totalde bütünlüğü anlamında faydalı.
2B arazilerin kamaştırılması ve tapuların verilmesi noktasında hangi aşamaya gelindi?
Beykoz’un büyük bir bölümünün sit alan, bir bölümünün askeri alan olması, koruma ve orman alanlarının çokluğu ile birlikte insanlarının belli süre sonra barınma problemini gündeme getirmişti. Yüzde 40 oranında 2B arazilerinin kamulaştırılması gerçekleştirdi ve tapular verildi. Çok başarılı bir süreci tamamladığımızı düşünüyorum.
Tapu süreci tamamen bitti mi?
Kentsel dönüşüm başta olmak üzere yeni binaların tapularını verdik. Tapudan sonra imar sorunu var. Kentsel dönüşüm ve yeni binalar yapılması için imar planı önemli bir projemiz. Bunda da son aşamaya geldik. 1.etap planları bitirdik. Beykoz’un 2.planı da onay aşamasında. Belediye Başkanımız Sayın Yücel Çelikbilek, olağanüstü bir gayret göstererek, siyasi ağırlığını ve ilişkilerini de kullanarak imar problemini ortadan kaldırdı.
Beykoz için sizin ideal hedefleriniz var mı?
Beykoz’la çok yakından ve eskiye dayanan bir ilgim var. İki dönem de meclis üyeliğim var. Daha çok kültürel anlamda hayatını kazanmış emek vermiş ve halen oradan ekmek yiyen biri olarak, bu ilçenin ciddi kültürel değerleri ve dokusu tarihi geçmişinin olduğunu biliyorum. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ‘İstanbul Araştırmaları Bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamlamış biri olarak ta, yaşadığım kenti anlamak, bilmek oraya katkı sunmanın çok önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Zaten yaşam felsefemi de bunun üzerine inşa eden bir insanım. Kısaca her alanda Beykoz’un bir marka haline gelmesi noktasında elimden ne gelirse yaparım. Bugün de sayın başkanımız ve kadrosuyla bunun için ekip halinde mücadele ediyoruz.
Hem alaylı hem de okullusunuz. Bu kapsamda üniversitelerin gerçek hayatla bağlantısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üniversitelerin çoğunun yeterli nitelikte olduklarını düşünmüyorum. Çükü eğitim kadrolarında yeterli akademisyenler yok. İlkokul mezunu çok kitap okuyan birinin, üniversite mezunu çoğu kişiden daha önde olduğunu görmüşümdür. Ancak üniversite okumak, o ortamı yaşamak insan hayatına önemli kazanımlar sağlıyor. Yeni ve özgün projeler ortaya koymanıza katkıda bulunmasının yanı sıra aldığınız eğitim size projelerle gelen insanları daha kolay anlamanıza ve destek olabilmenize katkıda bulunuyor. Ama her şeyden önce kişinin kendini eğitmesi her zaman çok önemli.
Beykoz’da yaşamasaydınız İstanbul’da tercih edeceğiniz ikinci ilçe neresi olurdu?
Boğazda oluşu, Beykoz’la komşu olması ve iç içe geçen bir kültürünün olması sebebiyle; valide sultanlar şehri, Osmanlının önemli yerleşim noktalarından bir tanesi olan Üsküdar’ı tercih ederdim.
Aynı zamanda Beykoz Belediyespor başkanısınız, orada hangi faaliyetlerin içerisindesiniz?
Eczacıbaşı’ndan sonra en çok yaş grubuyla mücadele eden spor kulübü biziz. Özellikle kız çocuklarının spor yapmasına olanak sağlayan branşlara öncelik veriyoruz. Futbol dışında 13 branşımız, bin kadar lisanslı sporcumuz var.
Sivil toplum kuruluşları içerisinde de aktif görevler alıyorsunuz. Sizce günümüz hemşeri dernekleri yeterince güncel mi?
Hali hazırda birçok sivil toplum kuruluşunda çalışmalarım devam ediyor. Gerek Beykoz’da bulunan hemşeri dernekleri gerekse İstanbul’da bulunan çoğu Kastamonu derneğinin niteliklerinden uzaklaştığını söyleyebilirim. Beykoz’da 300’ün üzerinde sivil toplum kuruluşu var. Çoğu tabela derneği dediğimiz tanımlamaya uyan nitelikte. Yıl boyunca bir tane bile faaliyet yapmayan derneklerimizin yanı sıra işini iyi yapanlar da az sayıda var. Kastamonu özeline indiğimizde ise çatı derneklerimiz Kastamonuluları bir araya getirebilmekten, özgün projeler etrafında toplamaktan uzak politikalar üretiyorlar. Bu şartlarda net olarak söylüyorum ki; Kastamonuluların hak ettiği yere taşıma sırasında bir projeyi ortaya koymalarını beklemek hayalcilikten öte bir şey değil.
Kastamonu’ya ne sıklıkta gidersiniz?
Annem ve babamın senenin 9 ayını köyde geçirmesi dolayısıyla, programlar dışında yılda 2-3 kez giderim.
İktidar partisine mensup bir siyasetçi olarak Kastamonu merkezin Milliyetçi Hareket Partisi gibi uzun yıllar süren bir tercihinden vaz geçerek AK Parti’ye yönelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Havaalanının açılış gününde dönemin başbakanı, cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan eşi Emine hanım ile Kastamonu’ya gelmişti. Üsküdar belediyesinin verdiği bir iftar programı sonrası valilik ziyaretinin ardından Pendik belediye başkan yardımcımız Cevat Yaman’la beraber cumhurbaşkanımızın yanına gittik. Henüz yerel seçimler yapılmamıştı. ‘Kastamonu’ya AK Parti bayrağını Allah’ın izniyle dikeceğiz’ demiştik. Onlarda gerçekten çok yürekten inşallah demişlerdi. Allah nasip etti, çok az oy farkla da olsa AK Parti Kastamonu merkezi kazandı. Kastamonu’da 20 yıllık bir geleneğin değişmesi çok zordu, bunu başarmak ise çok önemli. Yıllardır dile getiriyorum iktidar partisine mensup biri olarak değil, Türkiye’nin siyasi gerçeklerinden yola çıkarak söylüyorum; memleketimin iktidar partisine mensup bir belediye tarafından yönetilmesi büyük önem taşıyor. Çünkü bu durum gerek milletvekili listelerine yansımada, gerek hizmet noktasında dezavantaj olarak karşımıza çıkıyordu. ‘Siz önce Kastamonu’yu kazanın gelin’ diyenler oldu bize.
Elhamdülillah belediyeyi kazandık, ardından Kastamonu tarihinde görülmemiş bir şey oldu, AK Parti 3milletvekili çıkardı. Bu durum sonrası partinin Kastamonu’ya ve Kastamonu insanına karşı vefa borcu oldu. İstanbul’da siyaseten partinin saflarında mücadele eden hemşerilerimize de katkısı olduğunu düşünüyorum.
Kastamonu Belediye Başkanı Tahsin Babaş’ın çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Tahsin Babaş MHP’nin 20 yıllık belediye iktidarını sonlandırmak açısından doğru bir seçim olduğunu kazanarak gösterdik. Uzun yıllar belediyecilik tecrübesinin yanı sıra her zaman vatandaş ile iç içeydi. Gerçekten gayretli biri. Kastamonu çok uzun yıllar hizmet anlamında kaybetti. Bu açığın kapatılması kolay değil, her insanın harcı da değil. Ancak Tahsin Bey İktidar partisinin mensubu belediye başkanı olmanın avantajlarını maksimum ölçüde kullanma şansına sahip. Ülkenin bütçesi çok büyük. Milletvekillerimizle beraber gerçekleşecek oluşumdan o bütçeden Kastamonu’nun hak ettiği yeri alması için çalışılmalıdır. Bunun da bayraktarı tabi belediye başkanımız olacak. Yani Tahsin Babaş’ın vizyonunu bundan sonra görme şansı bulacağız. Seçimi kazandı bir başarı elde etti ama 2014’te aldığı Kastamonu’yu nereye taşıyacak bunu hep beraber göreceğiz.
Kastamonuspor’un 2. Lige yükselmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
50 yıl aradan sonra şampiyon olması bizim açımızdan büyük sükse yaptı, motive olduk. Halbuki 3. Ligden sadece 2. Lige çıktık baktığımızda. Kastamonu çapında bir şehrin geldiği nokta için çok büyük değil 2. Lig., bizim için yeterli bir nokta da değil ama 50 yıldan sonra gelmesi ayrı bir kıymet verdi. Ben 2.ligde kalacağımıza inanmıyorum. Bu takımın taşınacağına inanıyorum. Bu kente ve bu kentin insanlarında potansiyel var çünkü.
Kastamonu 172 kilometre ile Batı Karadeniz’in en uzun sahil şeridine sahip il olmasının yanı sıra birçok kültürel değere sahip. Ancak bunun ekonomiye dönüşü mümkün olmuyor bir türlü. Sizce eksiklikleri giderme noktasında neler yapılabilir?
Sahil ilçeler başta olmak üzere Kastamonu’nun birçok ilçe belediye başkanıyla çok sık görüşüyoruz. İdarede yaşanan koordine eksikliği ilçelerimizin turizm anlamında ön plana çıkmasına engel oluyor. Bu güne kadar gelen birkaç vali dışında Kastamonu’nun potansiyelini açığa çıkaran valilerimiz olmadı. Ülkeyi 2002 yılından beri yöneten AK Parti’ye belediyenin mensup olmaması da dezavantajları beraberinde getirdi. Ben Beykoz Belediye Başkanımız Sayın Yücel Çelikbilek’in de desteği ile Kastamonu’nun bilinmesi, anlaşılması ve turizm potansiyelinin artırılması açısından kıymetli olduğunu düşündüğüm bir proje başlatmayı planlıyorum. Beykoz Belediyesi olarak kültür gezileri kapsamında inşallah Beykozluları Kastamonu’ya getireceğiz. Bu somut proje ile Kastamonu’yu gören herkes muhakkak çevresine de bu zenginlerden bahsedecektir.
Kastamonu, merkez belediyeyi ve 3 milletvekilini iktidara kazandırdı. İktidar gerçekten de Kastamonu’ya olan vefa borcunun şartlarını yerine getiriyor mu?
Getiriyor, daha çok beklentimiz var ama. Kastamonu gibi kıymetli, önemli ilden bir bakanımızın olmasını istiyoruz doğal olarak. Ancak haklarımızı elde edebilmemiz için AK Parti’de siyaset yapan tüm hemşerilerimizle birlikte mücadele etmemiz gerekiyor.
Kendinizi siyaseten nasıl tanımlarsınız?
Bana göre iki tür siyasetçi var. Biri halkın içinde olmayan verdiği sözü yerine getirmeyen türden. Maalesef ülkemizde bu kategoride çok siyasetçi var. Bir de gerçekten hep halkın içinde olan verdiği sözleri ya da yanına gelen vatandaşın sorunlarını maksimum ölçüde çözmeye çalışan siyasetçi modeli, ben bu modeli temsil ettiğimi düşünüyorum. Mahalle ziyaretlerimizde insanların sarılmasından, tokalaşmasından onların gönlünde yer edindiğimizi anlıyoruz.
Oturduğunuz koltuktan Kastamonu’ya bakış açınız nedir? Talepleri karşılama noktasında kendinizi yeterli buluyor musunuz?
Siyaset insanlara hizmet etme noktasından baktığımızda en kestirme ve en etkili yollardan bir tanesi. Biz burada bu makamı işgal ediyoruz. Hz. Peygamber’in makamını. Bu makamda bizim çok ciddi sorumluluklarımız var, belli bir hassasiyetler üzerinden yürümek zorundasınız. Dolayısıyla makamların örselenmemesi, imkânsız şeylerin istenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Makul çerçevede insanlara hizmet etmek için bu koltukta oturduğumuz bir gerçek.
Yörecilik biz kabul etsek te, etmesek te var olan bir durum. Ben bulunduğum her platformda Kastamonulu olduğumu, Kastamonu’da doğmamın benim açımdan büyük bir avantaj, nimet ve kıymet olduğunu yürekten söylüyorum. Beykoz’da benim 10 özelliğimi sorsalar 100 kişiden 99’u kesin Kastamonulu olduğumu söyleyecektir. Kastamonu sevdalısı biri olarak tüm hemşerilerimizle birlikte yol yürümek benim en büyük mutluluk kaynağım. Kastamonu kökenli belediye başkanları benim kadar Kastamonululara ve Kastamonu’ya duyarlı davransa inanın gözle görülür bir iyileşme olur. Bu konuda mütevazı değilim. Çömez sayılabilecek bir yerel yöneticiyim ancak yaptıklarımız somut olarak ortada. Allah için Belediye başkanımız Yücel Çelikbilek te Kastamonuluları çok seviyor. Kastamonulular da onu çok seviyor. Elimizden gelenin daima fazlasını yapmak için uğraş veriyoruz. Görev sürem boyunca ‘Bu adam vatandaşa hizmet etme açısından mücadele etti ve çalıştı, elinden geleni yaptı, hoş bir sada bıraktı’ denmesi en büyük dileğim en büyük amacım. Belediye başkan yardımcısı olduğum 26 ay boyunca 2 rekat hacet namazı kılmadan koltuğuma oturmadım. Bu koltuklarda bizim de korunmaya ihtiyacımız var. Bu sebeple benim de insanlardan beklediğim öncelikle anlayış ve dua.
Yoğun temponuz içerisinde bir gününüz nasıl geçiyor? Kendinize ve ailenize vakit ayırma şansı bulabiliyor musunuz?
Hafta içi her gün saat 8.30’da mesaimiz başlıyor, zaman mefhumu olmaksızın çalışıyoruz. Hafta boyunca mesai bitimi ve hafta sonları katılmamız gereken etkinlikler ve toplantılar oluyor. Eve çoğunlukla yatmaya gidiyoruz. Yusuf Taha, Ömer Salih, Faruk Etka adında üç oğlum var. Çocuklar uyumadan evde olabilirsem onlarla kısa da olsa sohbet etme imkanı buluyorum. Eğer uyuyorlarsa da kitap okumaya çalışıyorum ama bu sefer de yorgunluktan uyuya kalıyorum. Bir şeyler kaderinizde varsa yaşıyorsunuz. Ben bu şartlar çerçevesinde elimden gelenin en iyisini yaptığımı düşünüyorum.
Eşinizin bu duruma tepkisi ne oluyor peki?
Siyasete atılmadan önce de yoğun bir iş hayatı içerisindeydim. Bu yoğunluğun daha da artacağını bildiği için eşim siyasette var olmamı istemedi, tabi belediye başkan yardımcısı olmamı da hiç istemedi. Ancak tüm girişimlerimde desteğini esirgemedi. Bu vesileyle kendisine de çok teşekkür ediyorum.
Kendinizle barışık mısınız?
Yok, ben çok stresli bir hayatı olan adamım. Kendime çok kez kızdığım zamanlar oluyor. Hayır demeyi hiç bilmiyorum mesela. Evet demekte sorumluluk ister, insanı yorar, yıpratır. Bunun yüzünden sağlığımla ilgili problemler yaşıyorum zaman zaman. Gerektiğinde hayır diyemediğim için kendime kızıyorum.
Sizi en çok ne duygulandırır, ağlar mısınız?
Kova burcuyum. Zaten duygusal bir adamım yani burucumun bütün özelliklerini bu anlamda taşıyorum. Belediyede de sosyal müdürlükler bana bağlı. Burada engelli, yardıma muhtaç, ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızla bir aradayız. Ağlamak için öyle çaba harcamama gerek yok günlük hayatımın içinde bu var.
Nelere gülersiniz?
Mizahı çok severim. Mizah kitaplarını, çizgi romanlarını okumayı çok severim. Eğlenceli her şey beni güldürüyor. Mizah da hayatımın ayrılmaz bir parçası.
Gazete İstamonu sizin için neyi ifade ediyor, ilk baştan itibaren sizde uyandırdığı hissiyatı öğrenebilir miyim?
Gazetenin tasarımı ve içeriği bir yana ismi gerçekten mükemmel. Bu da maça 5-0 galip başlamanıza sebep oldu. İstanbul’da Kastamonu’ ya dair işler yapan yayın organını bu kadar güzel anlatan başka bir isim olamaz, gerçekten çok çarpıcı. Öte yandan İstamonu dendiğinde Donkişot ile bütünleştirdiğim Hüseyin Karadeniz geliyor aklıma. Donkişot ta kahraman, iyi niyetli bir adamdır. İnsanların sevgisini ve sempatisini kazanmıştır. Allah senin de önünü muhakkak açacaktır.
Son olarak İstanbul ve Kastamonu’daki hemşerilerimize neler söylemek istersiniz?
Yaklaşan Ramazan Bayramı vesilesiyle tüm hemşerilerimizin ve vatandaşlarımızın ramazan ayının ve bayramının mübarek olmasını niyaz ediyorum. Diğer yöre insanları çok vasat adamlarına bile sahip çıkarken, bizler gerçekten kendini belli bir düzeyde yetiştirmiş, belli bir noktaya taşınmış, derdi Kastamonu olan memleket sevdalısı insanların bile paçalarından aşağı çekmeye çalışıyoruz. Bugün talep ettiğiniz şahsi bir işin yerine getirilememesi sonucu hizmet aşkıyla yanan birini lütfen kötü biri olarak ilan etmeyelim.
10 soru 10 cevap
Maatba?
Kitap
Beykoz?
Huzur
Aile?
İhmal
Deniz?
Keyif
Spor?
Olmazsa olmaz
İstanbul?
Aşk
Para?
İhtiyaç
Emek?
Kutsal
Kastamonu?
Herşey
Makam?
Araç