İstamonu Yazarlar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Hazin Bir Göç Öyküsü

Hazin Bir Göç Öyküsü

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Son yarım asır boyunca kesintisiz göç veren bir il Kastamonu. İş imkânı sınırlı yöre çocukları sıladan ayrılmış gurbet yollarına düşmüşler birer ikişer. Zamanla bu hazin göç hikâyesi sosyal bir vakaya (yaraya) dönüşmüş, büyük şehirlere özellikle de İstanbul’a doğru büyük bir nüfus hareketliliği yaşanmasına yol açmıştır.
1980’li yıllarda eğitim hayatımın bir bölümünü geçirdiğim ve hatırasını zihnimde tatlı bir lezzet gibi taşıdığım boğaz manzaralı Beyoğlu Fındıklı Lisesinde ki sınıfımızda inanmayacaksınız belki ama benim gibi tam 11 Kastamonulu vardı. O yıllardan sonra göç dalgası daha da hızlandı ve bugün dünya başkentinde Sivaslılardan en kalabalık nüfus bize ait.
Memleketten gurbete ilk açılanlar onu ilk soluklayanlar doğal olarak genç kuşaklardı. Gittiler gitmesine ama yüreklerinin bir parçasını da doğduğu topraklara bırakıp öylece gittiler. Vasiyet bıraktılar sevdikleri topraklarının vazgeçilmezliğini anımsatan:“Eğer bir gün ölürsem buralarda, vasiyetimdir beni de götürsünler doğduğum topraklara.”
Binbir zorlukla iş güç sahibi olanlar doğduğu yerleri istemeyerek de olsa terk ederek doydukları yerleri keşfedip yeni bir dünyanın kapısını araladılar, gemileri yakmışlardı bir kere artık geriye dönmeleri zordu. Köyden kente doğru başlayan modern gelenek sadece kendileri ile sınırlı kalmadı doğal olarak. Araladıkları bu kapının eşiğinden kimler geçmedi ki? Önce eş ve çocuklar, sonra amcaoğulları, teyze çocukları, kardeşler, bacılar, bilumum akraba-i taallukat.
Yıllarca anlata geldiğimiz “Üsküdar’a kadar Kastamonu” bu yeni göç dalgasıyla çoktan aşılmış, atı olan Üsküdar’ı çoktan geçenler Eyüp’e, Gaziosmanpaşa’ya, Fatih’e,  Şişli’ye, Sultanbeyli’ye kısaca şehrin her tarafına ulaştı. Küçücük bir lokantada, fırıncıda, börekçide, yufkacıda, okulda, mahallede, sokakta hemen hemen her yerde memleket insanıyla karşılaşmanız, hal hatır sorup hasret gidermeniz olağan bir durum haline geldi. Tam bir ‘‘İstamonu’’ manzarası.
Kastamonu insanı bugün daha bilinçli örgütleniyor,  sesini,  hakkını daha yüksek sesle savunabiliyor. Çok sayıda hemşerimiz ev, araba, işyeri ve apartman sahibi oldu,  Artık onlar İstanbul’da ses getiren hatırı sayılır büyük organizasyonlara imza atıyor, İstiklal Caddesinde kağnı arabası yürütüyor, Kastamonu adına holdingler kuruyor,  Feshane’de ve diğer büyük salonlarda  “Kastamonu Günleri” düzenliyorlar.
Bugünlere gelinceye kadar ne zorluk çektiniz değil mi hemşeriler? Nice salaş yerlerde üç kuruşa talim ettiniz, üstüne üstlük hemşerilerinizi de buralara yalvar yakar yerleştirmenin uğraşısı içinde oldunuz. Nişantaşı’nda lüks apartman dairelerinin köhne bodrum katlarında kapıcılık, Beyoğlu’nun, Şişli’nin lüks işyerlerinde işçilik yaptınız. Kazandığınız ekmek parasının bir kısmını da baba ocağına gönüllü olarak gönderdiniz.  Her defasında patronun gözünün içine baktınız beni lütfedip sigortalı yapsın diye!  Memleketinizle, çocuklarınızla, taşralığınızla, dilinizle, eğitiminizle alay edildi “Başka İstanbul yok!” diyenlerce.
Bugün ülkemizin değişik vilayetlerine göç edip iş güç tutmuş bir milyonun üzerinde Kastamonulu olduğu tahmin edilmekte. Sadece taşı toprağı altın İstanbul’da Kastamonu’dan daha çok hısım, akraba ve hemşerimiz  var. Şu anki Kastamonu’nun toplam nüfusunun 350 bin civarında olması göç dalgasının büyüklüğünü daha anlaşılır hale getiriyor.
Bir münasebetle İstanbul’a yolu düşen her Kastamonulunun gideceği bir değil yüzlerce kapısı, derdine derman olacak çok sayıda hemşerisi, hasret giderecek akrabaları, komşuları vardır. Bizim gurbet ellerde gözümüz kulağımız İstanbul’u mesken tutmuş hemşeriler öyle değil mi?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!