Geçen haftanın devamı…
FÂHİR: Kastamonu’da doğdu. Asıl adı Ahmet’tir. Öğrenimini tamamladıktan sonra müderrislik yaptı. Râmiz’in tespitlerine göre döneminde şiir ve inşâsıyla tanınmıştır.
FERİDE HANIM: Baharzâde kerimesi Kastamonulu olup 1837 de doğmuştur. Babasından Arapça ve Farsça dersleri almış, hat sanatıyla uğraşmıştır. İcazet aldıktan sonra 8-10 kadar Kur’an ve bir o kadar da Muhammediye yazmıştır. 16 yaşında Kastamonulu Ali Ârif Efendi ile evlenmiş, eşinin rahatsızlanarak dört yıl sonra ölümüyle kendini okumaya ve ilmî çalışmalara adamıştır.1903 yılında 68 yaşındayken Kastamonu’da ölmüştür.
Matlâ:
Fikr idüp baht-ı siyâhım katî yandım bu gece
Cevr-i dil-dâr ile cânımdan usandım bu gece
DERVİŞ AHMED: Derviş Ahmed ya da Ahmed el-Garbî mahlasıyla şiirler yazmış olup Tosyalı olduğu rivayet edilmektedir.12.yy.da yaşadığı divanındaki bazı kayıtlardan anlaşılmaktadır. 16 yaşında taundan vefat eden oğlu için hece ve aruzla mersiyeler yazmıştır. Bu mersiyelerden eşinin oğlundan önce öldüğü, bir kızıyla bir oğlunun kaldığını ve sıkıntı içinde yaşadıklarını anlıyoruz. Bâki ve Nâbi’nin birer gazelini tahmis etmiş olan bu şâirin aruzla yazdığı şiirler oldukça başarılıdır.
İZZET EFENDİ: Tosyalı, mârifet sahibi bir zattır. Eğitimini İstanbul’da almış, şehzadelere hat sanatı hocalığı yapmıştır. Ârifâne ve mutasavvıfâne şiirleri bulunmaktadır. Hüner ve zerafet sahibi bir kişi olan şair, neyzenlikle de tanınmıştır. Avamil Mu’ribi ve Keşfü’l-İrab gibi eserleride bulunan şair, mûsiki sanatında “tarz-ı cedîd” adlı bir makamın da mucididir. Aynı makamın peşrevi de kendisinindir.
Matlâ:
İzzetâ dem de geçer gam da geçer âlemde
Vaktini hoş geçirip şöylece eğlenmelidir
Diğer:
Terk eyle mâsivâyı gözet sırr-ı vahdeti
Benlik hayâlin eyleme zinhâr sen sen ol
FERRUHÎ: Kanuni döneminde yaşayan Ferruhî, Kastamonu’da doğdu. Halinden memnun, güleç yüzlü bir mizaca sahip olan şair, görmüş geçirmiş, feleğin sillesini yemiş, laubali, tuhaf bir kişiliğe sahipti. Halk arasında tanınmış bazı matla ve kıtaları bulunmaktadır.
Matlâ:
Âlemin çün güzerânüzre durur ayş-ı demi
Beni mesrûr u melûl etmeye zevk u elemi
FUÂDÎ: 1560 yılında Kastamonu’da doğmuştur. Asıl adı Ömer olduğu için Ömer Fuâdî olarak da bilinmektedir. Şiirlerinde Fuâdî mahlasını kullanmıştır. Şeyh Şa’bân-ı Veli’nin müntesiplerinden Himmet Dede’nin oğludur. Çocukluk yıllarını Şa’bân-ı Velî’nin sohbetlerine katılarak geçirmiştir. İlk tahsilini Kur’an mektebinde yaptıktan sonra medreseye devam etmiş, Arapça ve Farsça’yı bu dillerde ilmî, edebî ve tasavvufî eserler verecek düzeyde öğrenmiştir.
Önceleri müfti müsevvitliği yaptıktan sonra Abdülbâki Efendi’ye intisap etmiş, onun vefatıyla da seyr u sülûkunu Muhiddin Efendi’den tamamlamıştır. On yedi yıllık müridlik hayatının sonunda Şa’baniyye tekkesine şeyh olmuştur. Bu süreçte pek çok hizmetlerde bulunan şair 1636 yılında vefat etmiştir.
Sanatında öğretici unsurları ön planda tutan Fuâdî, nazım ve nesir otuza yakın esere imza atmıştır. Şa’bâniliğin tanınmasında çok önemli bir yeri olan sanatçı, âşıkâne söylediği şiirleriyle de devrinde ses getirmiştir. Eserlerinde daha çok mutasavvıf kimliğini ön plana çıkaran sanatçı, Kasîde-i Pendiyye gibi şiirlerinde, devrin aksaklıklarını, bozulan ve yozlaşan yönleri, sebep-sonuç ilişkisi içinde sorgulamakta herhangi bir sakınca görmemiştir.
Halvetîlik içinde yetişip yoğrulan Fuâdî’nin şiirlerindeki en önemli yapı tasavvufi söyleme dayanmaktadır. O, hayal unsurlarından çok reel dünyadan aldığı kesitlerle meramını anlatma yoluna gitmiş, bunda başarılı da olmuştur. Şiirlerindeki akıcı söyleyiş bizlere, asırların gerisindeki Yunus’u çağrıştıracak derecededir. Bu türden beğendiği şiirleri, eserlerinin çoğunda yer almaktadır.
Matlâ:
Gitti cismim geldi bir can yerine
Gitti cânım geldi cânân yerine
Diğer:
Mûra basma seni mârân ısırır
Körpe incitme ki arslan ısırır
Kıblenin ehlini tekfîr etme
Kâ’be hakkı seni kaplan ısırır
Gülü bülbülden ayırma zinhar
Elini hâr-ı gülistân ısırır
FÜNÛNÎ: Kastamonu’da doğan şair, başkalarına ait şiirleri çalmakla tanındı. Kendisine ait mesnevilerin de olduğu bilinmektedir.
Devamı var…