HÂKÎ: Kastamonu’da doğdu. İlk dönem Osmanlı şairlerindendir. Çandarlı İsmail Bey döneminde yaşadı. Divanı halk arasında meşhurdur.
HALÎMÎ: Kastamonu’da doğup yetişen şairlerdendir. Öğrenimini bitirdikten ya da yarıda bıraktıktan sonra İran’a gider. Dönüşünde Trabzon valisi olan Yavuz Sultan Selim’in musahibi ve hocası olur. Padişahla birlikte Mısır seferine katılır. Şam’da ölen şairin cenazesinde Yavuz Sultan Selim bizzat hazır bulunur. Hoş sohbet, Arap ve Fars edebiyatlarını iyi bilen Halîmî, muamma çözmede ustaydı. Nazik gazelleri ve güzel şiirleri bulunan şair, şiirlerini kimseye göstermeyip sakladığından dolayı şair olarak devrinde pek tanınmamıştır.
Matla:
Ol mihr-i ruh ki halkı yakan hüsnü tâbdır
Germ olmasın mı yer yüzünün âfitâbıdır
HAMDÎ: Kastamonu’da doğan şair, fakih, bilge ve dindar kişiler zümresindendir. Latifî’nin dedisidir. Fatih dönemi şairlerindendir. Zamanında çok tanınıp okunmuş ama sonradan unutulmuştur. Şiirleriyle tanına ilk Hamdî budur. Çok sayıda kaside ve gazeli ile mürettep divanı vardır.25
Matlâ:
Pertevinden yüzüne kimse nigâh eyleyemez
Nazara ol eseri mihr ile mâh eyleyemez
HARÎRÎ: Kastamonu’da doğdu. Dönemin önde gelenlerinden ve söz sultanlarının da en önemlilerindendir. İyi bir inşâ ustası, tarih düşürücü ve sanatın her alanında mükemmel ve iyi yetişmiş biridir. Zor muammâların çözülmesinde, Arapça ve Farsça karmaşık, anlaşılması güç muhayyel beyitlerin anlaşılmasında büyük maharet sahibidir. Kanuni’nin fetihlerini de yazan Harîrî’nin gazel söylemede pek o kadar mahareti ve yeteneği yoktu.
HASÎB: Kastamonu’da doğmuş ve Hüseyin Ferdi adlı bir şair tarafından yetiştirilmiştir. Divan kâtibi, Mısır muhasebecisi ve Baltacı Mehmed Paşa’nın vezirliği sırasında baş mukataacı oldu. Ali Paşa’nın Petervaradin sonucunu önceden fal yoluyla söylediği için Bozcaada’da hapsedildi. Söylediklerinin çıkması üzerine serbest bırakılıp görev verildi. Mora defterdarı iken öldü. Görevinden alınıp yerine Ördek İsmail efendi getirilince, vezir Ali Paşa’ya kızgınlığının ifadesi olan sert bir kaside yazmıştır. Aşağıdaki beyit bu kasideden alınmıştır:
Beni kaz avlayup Ördek Efendi yerime geçmiş
Gönül şir-pençe-i şâhin ki gam da bestedir hâlâ
İZZÎ: Kastamonuludur. Asıl adı Numan olup Şeyh Abdülaziz-zâde Efendi’nin oğludur. Medine’ye gitmiş ve orada otuz yaşlarındayken ölmüştür.
KIYÂSÎ: Kastamonu’da doğmuş olup Âşık Çelebi, Hasan Çelebi ve Âlî’ye göre asıl adı Kıyas, Riyâzî’ye göre ise İbrahim’dir. İstanbul’da öğrenimine başlamışsa da tamamlayamamıştır. Önce sipahi olan Kıyâsî, Saçlı Emir’in ölümünden sonra mülazım olmuştur. Naiblik, müderrislik ve kadılık görevlerinde de bulunmuş olup çeşitli şiirleri bulunmaktadır.
Matlâ:
Hâkin gubârıyım senin ey gonca-leb nigâr
Anma beni ki hâtırına gelmeye gubâr
LATÎFÎ: 1490 yılında kendi ifadesiyle “cennete benzeyen yöre” olarak tasvir ettiği Kastamonu’da ddoğdu. Asıl adı Abdüllatif olduğu için Latîfî mahlasını kullanmıştır.Öğrenimini gördükten sonra kâtip ve muhasip olmuş, bazı imaretlerde görev yapmıştır. III.Murad devri başlarında Mısır’da ölmüştür.
Latîfî Anadolu sahasında ikinci örnek olan şairler tezkiresini yazmıştır. Bu eser, türürnün en başarılı örneklerinden birisi olarak görülmektedir. Tezkiresinde kendine de yer vermiş, şiir ve şair hakkındaki görüşlerini açıklamıştır. Latîfî’nin bunların dışında divanı ve çeşitli eserleri de bulunmaktadır.
Beyt:
Gele bir dem dala toprak dehânım
Çürüye sebzeler gibi lisânım
LÂYİHÎ: Kastamonu’da doğmuş ve öğrenimini tamamlayarak danışmend olmuştur. Ticaret hayatına atılmış ve gemiyle Hindistan’a giderken boğularak ölmüştür.
MAHVÎ: Kastamonu’da doğan Mahvî, köylü olmasına rağmen iyi bir öğrenim görerek kendisini yetiştirmiştir. Mülazım zümresinden olup oğlu ile karşılıklı şiir söyleşirdi. Âşıkane söylediği şiirleriyle tanınmıştır.
MUSTAFA: Tosya’da doğmuştur. Küçük Mustafa Efendi sanıyla tanınmıştır. Doğduğu şehrin adı Tusiyye’den geldiği için bazı şiirlerinde Tûsî mahlasını kullanmıştır. Arapzâde Efendi’den mülazım olan Mustafa, Semâniye medresesinde de müderrislik görevinde bulunmuştur. Dönemin tanınmış şairlerindendir. Enteresan ve az görülen ilmî olayları ve acayip latifeleri bir kitapta toplamıştır.
Devamı var…