İstamonu Yazarlar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Atalarınız sizi bekliyor

Atalarınız sizi bekliyor

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Gurbette yaşayan bizlerin, köy hasreti yaz aylarında artar. Memleketin birçok insanı tatil yörelerine, beş yıldızlı otellere giderken, benim gibiler köyün yolunu tutar. Köyde geçirilen on beş günün keyfi, Bodrum’da geçirilebilecek bir aydan daha güzeldir benim gibiler için. Öyle değil mi? Bu sorunun cevabını benim yaşlarımda olanların yarısı “evet” der. Benden büyük olanların büyük bir kısmı “evet” derken, gençlerin büyük bir kısmı da “hayır” der.

Sekiz yaşlarımdaydım. Yaz aylarını köyde dedemin yanında geçiriyordum. O zamanlar patos makinesini günlük kiralardık. Sıra size gelmezse kömüşlerin arkasına koyardık düğeni, sererdik harmanı, dön babam dön. Bizler de düğen taşının üzerinde elimizde kürek beklerdik. Buğday, arpa ve yulaf çuval çuval taşınırdı kalafatlı arabaların üzerinde. Sabah namazı ile başlayan harman işi gece saatlerinde son bulurdu. Hatta o yıllarda Ramazan yaz aylarına denk gelmişti. Oruçta tutulurdu sarı sıcağın altında. Tatil neydi ki? Tatil denildi mi köy gelirdi akla. Köye gidip hasıl görmek. En azından babam öyle yapardı. Bütün yıl İstanbul’da çalışır, on beş günlüğüne köye giderdi. Köye de ağustos başı giderdi ki hasıla yardım edebilsin. Bizler büyüdük. Tarlaları ekmez olduk. Şimdi ise köye gidiyor, eşi dostu görüyor, eşsiz doğanın içinde on beş günde bütün yıl birikmiş olan stresimizi bırakıp geliyoruz. Akrabalarımız, hısımlarımız ve tabi ki köylülerimizi görüyoruz.

Yıllar geçtikçe bizler evlatlarımızla köy arasındaki o bağı yavaş yavaş kopardık. Kopardık ki çocuklarımız köy yerine tatil yerlerine gitmek istiyorlar. Tatili denize, kuma ve eğlenceye bağlıyorlar. Amca oğlu, teyze oğlu ve dahi kardeşler bir araya gelemez oluyor. Birbirinden kopan nesiller hızla artıyor. Akrabalık bağları yavaş yavaş kopuyor. Oysa köy dediğimiz yer bizi bu noktada kenetlendiriyordu. Bayram tatillerini köylerde geçiren nesiller, bayram sabahı namaz sonrasında köyün tamamıyla bayramlaşıyordu. Herkes bir seneyi birbirine anlatıyordu. Tanışmalar, “büyümüşsünler”, “değişmişinler”, “koca avukat olmuşsunlar” ve dahi sarılmalar, kucaklaşmalar birbirini izliyordu. Kimse birbirine yabancılaşmıyordu. Aksine yakınlaşıyordu. Sonra ne mi oldu? Ben de bu sorunun cevabını arıyorum.

Aradığınız mutluluk memleketimizin köyünde öylece durup duruyor aslında. Sadece elinizi uzatıp almanızı bekliyor. Bayram namazında köyünüzün camisindeki ev halısının üstü alnınızı bekliyor. Köyünüzdekilerle omuz omuza durmanın tadı sizi bekliyor. Köy köy bayramlaşarak, hastaların gözleri, büyüklerin elleri sizi bekliyor. Küçük çocuklar, harçlıkları için sizi bekliyor. Çocukken altında toprakla oynadığınız meşe ağacı sizi bekliyor. Evlatlarınıza soyunuzu anlatmak, geçmişinizi öğretmek, vatan sevdasını hissettirmek sizi bekliyor. Velhasıl mezarlıklarda atalarınız “Yasinleri” bekliyor.

Bu bayram ailenize bir iyilik yapın, tatil yörelerine değil memleketinize gidin. Atalarınızı gücendirmeyin.

İyi bayramlar…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!