13 Temmuz 2015 Pazartesi günüydü. Yine gözler Yunanistan ve Avrupa Birliği (AB) liderlerinde, kulaklarımız ise sonuna kadar açık ‘Yunanistan Zirvesi’nden çıkan sonuca kilitlenmiş durumdaydı. Bekliyorduk…
Biliyorsunuz geçen haftaki yazımda bu konuya uzun uzun değinmiş ve hatta Yunanistan ile ilgili son durumun ne olacağı ile ilgili birkaç senaryo oluşturmuştum. Birinci senaryoda Çipras’ın sözünün arkasında duracağını ve hiçbir şekilde kemer sıkma politikasına ‘Evet’ demeyeceğini ve bunun Yunanistan ve diğer AB ülkeleri açısından doğurabileceklerini yazmıştım. İkinci senaryo da ise Çipras’ın halkının verdiği ‘Hayır’ cevabının arkasında durmayacağını, kemer sıkma politikasına devam kararı alabileceğini ve yine bunun sonuçlarının neler olabileceği konusunda bilgilendirmeler yapmıştım. Bu iki senaryoyu verdikten hemen sonra ise, asıl yapılması gerekenin ortak bir çözüm noktasında bir araya gelinmesi olduğunu bunun hem Yunanistan hem de AB ülkeleri açısından en doğru yol olacağını özellikle vurgulamıştım.
Ortak bir çözümle 35 milyar Euro’luk borçlanma hakkı
Görünen o ki aklın yolu bir oldu ve Çipras ile AB ülkeleri ortak çözüm önerisinde buluştu. Bu çözüm önerisine göre, Yunanistan önce kendisine düşen görevi yerine getirip, kamu varlıklarından 50 milyar Euro’luk bir fon oluşturacak; varlıkların özelleştirilmesi ve bunun sonucunda kâra geçilmesi ile birlikte, bu fonun 25 milyar Euro’luk kısmı Yunanistan bankalarına ‘can suyu’ şeklinde sermaye olarak konulacak. Yine paranın 12.5 milyar Euro’su yatırım için kullanılırken, geri kalan 12,5 milyar Euro’sunu ise Yunanistan, borç kapatmada kullanacak. Tüm bunların karşılığı olarak Yunanistan, AB’den 35 milyar Euro’luk büyüme paketi ve borç yapılandırması hakkı kazanacak.
Ey Çipras, sana, halkına ve parlamentona güvenmiyoruz!
Aslına bakacak olursanız buraya kadar her şey yolunda gözüküyor. Fakat bunların olabilmesi için AB ülkelerinin bir şartı daha var ki bu en can alıcı nokta. Çünkü bu hem Çipras’ı hem Yunan Parlamentosu’nu hem de Çipras’a oy veren halkı yakından ilgilendiriyor. Bu şarta gelince, Yunanistan’da oluşacak fonun merkezi yine Yunanistan’da olacak ama fonun yönetimi AB olacak. Yani tabir yerinde ise Avrupa Birliği diyor ki: “Ey Çipras biz sana da Yunan Parlamentosu’na da Yunan Halkı’na da güvenmiyoruz.” Çipras’ın seçim kampanyaları boyunca sürekli üstünde durduğu ve asla kabul edemeyeceklerini söylediği, Yunan halkının ise, kendisine sıcak bakmasına sağladığı en önemli konuda Çipras geri adım atmış olacak ve bizler bu geri adımın sonuçlarını izleyerek göreceğiz.
Diğer taraftan tüm olumsuzluklarına rağmen Yunanistan için en doğru yol buymuş gibi gözüküyor. Çünkü ne Çipras’ın ne de AB liderlerinin Yunanistan’ı göz göre göre daha da derinleşecek bir ‘Ekonomik Buhran’ın içine sokmaya hakkı yok. Çünkü bir ülkenin krize girmesi demek bunun izinin yıllarca sürmesi, hem o ülkeden hem de o ülke vatandaşlarının hayatlarından çalması anlamına geliyor. Belki bu konuda biraz hafızalarımızı tazelememiz gerekebilir…
Hatırla! 2000 yılındaki krizin yaralarının kapanması yıllar sürdü
Hatırlayanlar bilecektir, Türkiye’de 2000 yılının başında büyük bir kriz yaşandı. Yaşanan bu kriz Türkiye açısından kapanması yıllar süren yaralar açtı ki Türkiye gerçekten krizle baş etmekte özverili ve büyük bir performans sergiledi. Türkiye’de yaşanan büyük kriz sonucunda sadece 2000 ve 2001 yıllarında BDDK kararı ile 13 bankaya el konuldu, kişi başına düşen milli gelirimiz 2000 yılında 2 bin 986 dolar iken krizin etkisi ile birlikte bu tutar 2 bin 123 dolara geriledi.
Ancak Türkiye yılmadı. Gerçekten büyük ekonomik reform paketlerini layıkıyla uyguladı. O zamandan bu zamana Türkiye’nin kişi başına düşen milli geliri 10 bin 537 dolara çıktı, 2015 yılı sonunda ise 11 bin dolar civarında; Cumhuriyet’in 100’üncü yılı olacak 2023 yılında ise, 25 bin 76 dolar olacağı hedefleniyor. Bu verilere baktığımızda krizle birlikte kişi başı milli gelirimizin yani refahımızın düştüğünü ama bu gelirin alınan ekonomik önlem paketleri ile birlikte her sene artış gösterebildiğini görüyoruz. Peki sürekli halkının refah seviyesinin düştüğünden şikayet eden Yunanistan’da durum nedir?
– Yunanistan’da kişi başına düşen milli gelir 24 bin 389 Euro yani yaklaşık olarak 26 bin 865 dolar. (Bizim 2023 hedefimizin üstünde, dolayısıyla onlar olmayanı yiyor, biz ise olanı idareli kullanıyoruz.)
– Yunanistan’da asgari ücret 684 Euro, Türkiye’de ise 300 Euro.
– Yunanistan’da ev sahibi olma oranı yüzde 75.8, Türkiye’de ise, yüzde 67.5
Ağustos Böceği misali saltanatın sürmeyeceği görülmeliydi
Bu oranlarla Yunanistan’ı değerlendirdiğimizde halkının refah seviyesinin bizden kötü olmadığını görüyoruz. Fakat üretimin olmadığı bir ülke olarak bu tutarları değerlendirdiğimizde dışarıdan borçlanma yoluyla elde edilmiş bir refahın; 242 milyar Euro milli gelire karşı, 421 milyar Euro borcu olan ve 7 kere temerrüde düşmüş bir Yunanistan’ın halkının halen sürdürmekte oldukları saltanatlarının zaten sürekli olamayacağını da görmeleri gerekiyordu. Dolayısıyla Yunanistan halkı, ‘Ağustos Böceği’ olmayı bırakmalı ve en kısa zamanda karıncaya dönüşmeli. Çünkü çalışmadan, üretmeden hibe devri Yunanistan için bitmiş görünüyor.
Son olarak ise Çipras’ın ağır bir görevinin olduğunu yineliyor ve Avrupa Birliği liderleri ile yaptığı anlaşmayı halkına kabul ettirebilmesi konusunda kendisine ekstra bir başarı diliyorum. Çünkü halkına verdiği sözler bu değildi ve bu anlaşmayı halkına kabul ettirmesi gerçekten zor olacaktır. Eee ne diyelim : “Düşünmeden konuşmanın cezası, konuştuktan sonra düşünmeye mahkum olmaktır”. Hz. Ali…