1. Haberler
  2. RÖPORTAJ
  3. Sürmanşet’in Konuğu: Sadık Özkan

Sürmanşet’in Konuğu: Sadık Özkan

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hüseyin Karadeniz ile SÜRMANŞET’in Konuğu: Sadık Özkan…

Bayram öncesi Selimpaşa’daki evinde ziyaret ettiğimiz Hacı Sadık Özkan, kendisini “Cumhuriyet çocuğuyum” diyerek özetliyor. Ses tonundaki coşkusu ve 90 yaşına merdiven dayamasına rağmen hafızası halen 20’lik bir gencinki kadar canlı.

İkisi erkek, ikisi kız 4 çocuk babası ve 1923 doğumlu olan Hacı Sadık Özkan, kendisini “Cumhuriyet çocuğuyum” diyerek özetliyor. 29 Ekim’de 90 yaşına girecek.

Sadık Özkan, Seydiler ilçesinin İmrenler köyünde, ikisi erkek, biri kız üç çocuklu ailenin ortancası olarak dünyaya gelmiş. 7 yaşında İstanbulla tanışan Özkan’ın serüveni 14 yaşındayken babasının vefatıyla zorlu bir sürece girmiş.

16 yaşında Kastamonu’ya, askerlik sonrası ise tekrar İstanbul’a dönmek mecburiyeti hâsıl olur. İstanbul’da 26 yıl çalışır, didinir ve 1963 yılında Bayrampaşa’da İmrenler Ticaret ve İnşaat adında bir şirket kurar. Bugün hala lüks konut ve inşaat işleri yapan şirketi, oğulları Akif ve Şerafettin Özkan yönetiyor.

Seydiler’e 2 milyon lira yatırım

2010 yılında dönemin Kastamonu Valisi olan (rahmetli) Mustafa Kara ve yine dönemin Diyanet İşleri Başkanı hemşerimiz Ali Bardakoğlu’nun katıldığı bir törenle Seydiler Hacı Sadık Özkan Kız Kur’an Kursu’nun temelini atar. Memleketi Kastamonu’ya 2 milyon lira yatırım yaparak bölgeye en büyük eğitim kurumunu inşa ettirir. Eski yaptırdığı Kız Kur’an kurslarına ilaveten 2 bin 500 m² kapalı alan üzerine inşa edilen kurs binası 6 katlı ve 105 yatılı kız öğrenciye hizmet veriyor.

Bununla da yetinmeyen Hacı Sadık Özkan, 2013 yılında ise kursun giderleri için “Seyyid-i Zülfikar Vakfını” kurulmasına öncülük ederek öğrencilerin daha iyi eğitim alması için tüm olanaklarını seferber etmiştir.

Hacı Sadık Özkan’ı bizzat kendisinden dinleyelim…

İstanbul Fatih İlkokulu’nda eğitimimi tamamladım. Babam Akif Özkan’ın unlu mamuller üzerine Balat’taki dükkânında, 9 yaşımdayken ona yardım etmeye ve onunla birlikte iş hayatını benimsemeye başlamıştım. O dönemde Harbiye Harp Akademisi, İstanbul Üniversitesi, Çapa Tıp Fakültesi, Çengelköy Kuleli Askeri Lisesi gibi eğitim kurumlarına ürün satışı yapar ve geçimimizi sağlardık.

1937 yılında babam 41 yaşındayken vefat etti. 14 yaşında hayatın gerçek yüzüyle tanıştım. O dönemde; babam sağken paramız çoktu. Amcam benim yaşımın küçük olduğumu söyleyerek yufka dükkânımızı kendisinin işletmesi gerektiğini belirtti ve işyerimizi satın aldı.

Elimizde olan mal, para ve bazı değerli eşyalarımızı, çocukluğun verdiği tecrübesizlik ve art niyetli kişilerin karşımıza çıkmasıyla kaybettik. İyi niyetimin su istimal edildiğini sonradan anladım.

“Çankırı’dan üzüm ve arpa aldım Kastamonu’da sattım”

Hal böyle olunca, 16 yaşımda memleketim Seydiler’e dönmek zorunda kaldım. Elimde kalan birkaç kuruş parayla eşim İsmete Hanımla evlendim. 1943 yılında babamın adını verdiğim ilk oğlum Akif dünyaya geldi. 4 yıl süren askerlik döneminin ardından köyüme geldim. O yıl eşimden aldığım beşi birlik altınları Kastamonu’da bozdurarak Çankırı’ya gitmeye karar verdim. Bu kararımda Cuma namazı için köyümüze gelen birkaç arkadaşımın görüşleri etkili olmuştu. Çankırı’dan aldığım arpa ve üzümü Devrekâni başta olmak üzere Seydiler, Küre ve İnebolu pazarlarında satarak ticaret hayatında yeniden bir kazanım elde etmeye başladım. Ancak araç sayısının azlığı ve ulaşım ağının bugünkü kadar düzenli olmaması omzundaki yükü daha da fazla hissetmeme sebep olmuştu. Ama kendimi işime o kadar çok kaptırmışım ki o kadar ağır yükün altına girdiğimin farkında bile değildim.

“Hedefim büyüktü”

3 yıl bu şekilde tüccarlık yaptım. Hedefim büyüktü ve yeniden İstanbul’a gelmeye karar verdim. 1950 yılında Balat’ta kestane satıcılığı yapmaya başladım. Mangalın başında kestane kavurup satardım. Benim yaptığım işi o zamanlar hiç kimse yapamazdı ve şuanda yapamazlar. Bir çuval (50 kg) kestaneyi taşır, kavurur ve satardım. 3 yıl boyunca yaptım bu işi. Sonra çorbacı dükkânıyla kesişişti yolum ve çorba dükkânı açmaya karar verdim. 1953 yılında da küçük oğlum Şerafettin dünyaya geldi.

‘Şekerci Sadık’ İmrenler İnşaatı kurdu

Takvimler 1956 yılını gösterdiğinde Bayrampaşa’da şekerci dükkânı açmaya karar verdim. Oğlum Akif’te bana yardımcı oluyordu. 7 yıl boyunca ‘Şekerci Sadık’ olarak anıldım. Kazandıklarımla ek iş yapmaya yönelik yatırım arayışlarına gittim. 1963 yılında da inşaat işleriyle ilgili yatırımlar yapmaya başladım. 5 yılda özellikle Bayrampaşa’da hatırı sayılır işler başardım ve kazandım da! 1968 ve 1984 yılları arasında arsa ve parsel işlerinde güven veren konumda biri olarak anılmaya başladım. Oğullarım Akif ve Şerafettin de bu işi benden alarak daha iyi yerlere taşıdılar. İki oğlumun başarılı ve gayretli çalışmaları sonucunda bugün İstanbul’da halen İmren Ticaret İnşaat, inşaat işleriyle sektörde var olan bir konumda. 1974 yılından itibaren rahatsızlıklarım sebebiyle işlerimi oğullarıma yavaş yavaş aktarmaya başlamıştım. Sıkça Hac ve Umre ibadeti gerçekleştirdim. Eğitime ve maneviyata yatırım yapmak çok ulvi bir şeydi. Bizde çocuklarımla böyle yaptık.

Cumhuriyet Gazetesi’ne de konu olan unutamadığı anısı

1932 yılında Cumhuriyet Gazetesi’ne de konu olan anısını bize de aktaran Hacı Sadık Özkan o günü şöyle anlatıyor; “Babam Çengelköy’e mal göndermemi istedi. Sabah yola koyulduk ve Ortaköy’den Çengelköy’e doğru küçük bir sandal ile denize açıldık. Boğazın ortalarına doğru bir yerde akıntıya kapıldık, sürüklendik. Elemanlar malları Çengelköy’e çıkardılar ben sandalda kaldım. Malları bıraktıktan sonra sandala geri döndüler. Sandalcı, sandalın yelkenlerini açtı. Yelkenlerin etkisiyle sandal ile deniz arasında iki-üç parmaklık bir mesafe kaldı, yüreğim ağzıma geldi, korktum. O korkuyla sandalın orta kısmına doğru uzandım. Biraz zaman geçtikten sonra bir baktımki sandal alabora oldu olacak. Allah tarafından arkadaşların birinin ayağına bir ip bağlanmış. Çengelköy’den bizi görmüşler, bütün sandallar bize doğru geldi. O gelenler bizi sandalla Çengelköy Karakolu’na aktardılar”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!