Hüseyin Karadeniz ile SÜRMANŞET’in Konuğu: Halim Kanatçı…
Geçtiğimiz hafta işadamlarımız Cemal Şenol ve Hayri Konuk ile Vakıf Bank Yönetim Kurulu Üyesi hemşerimiz Halim Kanatcı’yı ziyaret etmek üzere, bankanın 4. Levent’te bulunan genel müdürlük binasına doğru yola koyulduk.
Danışma tarafından makama çıkmak üzere yönlendirildiğimiz asansörde, bizi karşılayan kişinin Halim Kanatcı olduğunu görünce ise şaşkınlığımı gizleyemeden, “Hoş geldiniz” cümlesinin içerisine sığdırılmış dolu dolu nezaket ve samimiyet karşısında dilimden dökülen “hoş bulduk” cümlesi kendiliğinden vücut buldu adeta…
Memleket insanımızın hangi mevkide olursa olsun mütevazılığından gram yitirmemiş olmasına duyduğum hayranlıkla birlikte, makam odasının önünde bulduk kendimizi. Masasında bulunan Kastamonu çekme helvasıyla tatlanan ağızlara, bir de Halim Bey’in hoş sohbeti eklenince buram buram memleket kokan bir söyleşiye imza atma imkanı bulduk bu sayımızda…
Bu haftaki Hüseyin Karadeniz ile Sürmanşet’in konuğu; Hazerfan Ahmet Çelebi misali kendi geliştirdiği kanatlarla engin bilgi denizine hareket eden, Vakıf Bank Yönetim Kurulu Üyesi Halim Kanatcı…
Takdimimizdir…
İstanbul’a göç serüveniniz nasıl başladı?
1955 yılında Araç’ın Güzlük Köyü’nde doğdum. İlkokulu köyümde bitirdim. Babamın İstanbul’da bahçıvanlık işiyle uğraşması nedeniyle gurbet yolculuğumuz başladı. Eğitimime İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde devam ettim. Burada 5 sene yatılı okudum.
Birçok ünlü isimle aynı okulda eğitim aldınız öyleyse…
Evet. Sayın Başbakanımızla da eğitimimiz aynı döneme tesadüf etti, birlikte 71 ay kadar aynı okulda eğitim gördük. Başbakanımızın bölümü İngilizce, benim bölümüm ise Fransızcaydı. Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, eski Esenler Belediye Başkanı Mehmet Öcalan, eski Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er ve bankamızın şu anki genel müdürü Halil Aydoğan’da birlikte okuduğumuz arkadaşlarımızın arasında ilk aklıma gelenler…
O dönemde geleceğe dair kurduğunuz hayaller var mıydı?
Aslına bakarsanız Türkiye’nin problemleri hep aynıydı. Bu ülkede din adamı zaten yetişiyor, her meslek branşında itikatlı, inançlı ama işini bilen insanların yetişmesi lazım ki bu memleketin geleceğinde söz sahibi olsunlar. Bizim o günkü hayallerimiz bu yöndeydi ve birçoğu gerçekleşti. Bu doğruluda arkadaşlarımız halka hizmet etme yarışı içerisinde oldular.
Peki, sektöre nasıl adım attınız?
Liseyi bitirmemin ardından İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde 1972 yılında üniversiteye başladım. Yine aynı dönemde sektöre atıldım. Çeşitli bankalarda aldığım görevlerin ardından 2000 yılında bankacılığı bırakmıştım. Maltepe Üniversitesi Mütevelli Heyetinde yer aldım. Aynı zamanda orada 4 sene eğitim ve sağlık kurumlarının genel müdürlüğünü yaptım. Daha sonra aile şirketimizde faaliyetlerimi sürdürdüm. Ardından Vakıflar Bankası’nda 2009’da yönetim kurulu üyesi olarak göreve başladım.
Vakıf Bank’ın gelecek hedefi nedir?
Bankamız,1954’te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kurulmuştur. Vakıflar, Osmanlı zamanında kurulan teşekküller arasındadır. Formların idare edilmesi, kaynakların yönetilmesi ile ilgili olarak kurulmuş tam 60 yıllık bir bankayız. 2009 yılında yaklaşık 500 şubesi olan bir bankaydık. O dönemde yaptığımız 5 yıllık planlamalarda; bin şubeyi hedeflemiştik. 2013 yılı bitiminde bireysel ve kurumsal müşterilerine ülke çapında 870’in üzerinde ş
ubenin yanı sıra ileri teknolojiyle desteklenen alternatif dağıtım kanalları aracılığıyla ve 14 bin personelimizle hizmet sunmaktayız. 2013 yılı karımız 1,5 milyar lira (eski parayla 1 buçuk katrilyon) Geçmiş dönemlerde kamu bankalarının ne kadar zarar ettiğini bilirim. Bugün artık bu bankalar sektörde ciddi rol belirleyen bankalardır.
Yurt dışında şubeleriniz var mı?
Vakıf Bank’ın ABD New York ve Kuzey Irak Erbil şubelerinin yanı sıra bir de Bahreyn’de kıyı bankacılığı şubesi var. Ayrıca, Avusturya’da Vakıf Bank International AG (Viyana Şubesi ve Almanya’da Frankurt ve Köln Şubeleri), KKTC’de World Vakıf UBB. Ltd. ve Kıbrıs Vakıflar Bank. Ltd. olmak üzere yurt dışında üç bankada da iştiraki bulunmaktadır. Vakıf Bank’ın diğer iştirakleri arasında; Güneş Sigorta A.Ş., Vakıf Emeklilik A.Ş., Vakıf Finans Factoring Hizmetleri A.Ş., Vakıf Finansal Kiralama A.Ş., Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş., Vakıf B Tipi Menkul Kıymetler Yat. Ort. A.Ş., Vakıf Portföy Yönetimi A.Ş., Vakıf Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Vakıf Pazarlama San. ve Ticaret A.Ş., Taksim Otelcilik A.Ş., Vakıf Enerji ve Madencilik A.Ş., Vakıf Gayrimenkul Değerleme A.Ş. bulunmaktadır.
Özellikle KOBİ’lere ne gibi ayrıcalıklar sunuyorsunuz?
Bankamızda 2010 yılından buyana KOBİ’lerle ilgili olarak daha planlı çalıştığımızı söyleyebilirim. Şuanda KOBİ müdürlüğü var, KOBİ pazarlama müdürlüklerini kurduk. Ondan sonraki süreçte özellikle “KOBİ Dostu” ve “Burası sizin yeriniz” gibi sloganlarla kendi faaliyetlerimizi gösteren önemli diyebileceğim çalışmalarımız olmuştur. KOBİ’lerin özellikle yatırım bankasından veya kuruluşlardan Türkiye’ye satılmış fonlar da vardır. O fonlar Türkiye’deki kaynaklara göre daha ucuzdur. Biz onlara aracılık ediyoruz.
Birçok büyük yatırımda da Vakıf Bank imzası bulunuyor…
Banka olarak içerisinde bulunduğumuz 25 milyar dolarlık projelere imza attık.3.havaalanı projesi, İstanbul İzmir otoyolu, 3. Köprü projesi gibi özelleştirme idaresindeki yatırımlarımızı saymıyorum. 1994’lü yıllardan sonra kamu kendi elinde bulunan özelleştirme mülkiyetindeki mallarına müşteri bulam
ıyordu. Şimdi her şey milletin huzurunda, şeffaf ortamlarda yapılıyor. Bu projeleri finanse ederken kazanan Türkiye’nin milli bankaları, işadamları oluyor. Eğer bu projeler yabancılara vermiş olsaydı. Hem yabancı bankalar hem de yabancı yatırımcılar kazanacaktı. Türkiye’deki kaynaklar transfer edilmiş olacaktı.
Her 7 yılda bir ekonomik kriz yaşanıyor
Türkiye’nin günümüzdeki ekonomik psikolojisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
1980 sonrasında enflasyon yaşamaya başlayan ve ondan sonra bunu alışkanlık haline getirmiş bir
Türkiye var. 2002 yılına kadar yani AK Parti Hükümetine kadar bu durum böyleydi. Özellikle Türkiye’de her 7 yılda bir ekonomik kriz olduğunu bilmek gerekir. Kısaca hatırlatmak gerekirse; 1980 yılında ciddi bir ekonomik kriz yaşandı, dövizde yüzde 300 artış oldu. 1987 yılında yine bir kriz yaşandı; yüzde 25 ithalatınız varsa komisyon veriyordunuz, ihracatınız varsa da prim istiyordunuz. Tansu Çiller’in başbakan olduğu dönemde 1994 yılında 5 Nisan kararları ile döviz yine yüzde 300 artmıştı. 2001 yılına geldiğimizde ise Ana-Sol-M hükümeti hatırlayınız. Döviz 600 lira civarındaydı, 1600 lira olmuştu.2008 yılına kadar gelen krizler daha çok bizim kendi krizlerimizdi.
2008’de yaşanan ekonomik krizin sebebi neydi?
2007-2008 krizleri doğrudan bizim değildi; yaşanan bir dünya kriziydi. Bir nevi birikmiş enerjinin açığa çıkmış haliydi. 2002’de AK Parti’nin iktidar olduktan sonra aldığı tedbirler, döviz rezervlerimizin olması ve ekonomide özellikle mali politikaların doğru yönetilmesiyle kriz olabildiğince az bir hasarla atlatılmıştır. Sayın başbakanımız o günlerde “Teğet geçecek” demişti, herkes gülmüştü. Amerika ve Avrupa bu krizden çok ciddi etkilendi ve kriz bizi gerçekten teğet geçti. Özellikle geçen sene 2013’teki Gezi Olayları’na bir bakın. 2007’nin ardından, 6 yıl sonra 17 Aralık ve 25 Aralık olayları ortaya atıldı. Bunlar algı operasyonudur. Allah’tan Türkiye ekonomisinin en iyi zamanına denk geldi.
Size göre “Algı operasyonu” bertaraf edilebildi mi?
Bir ülkede insanların karnının doymaması en tehlikeli durumdur. Mısır’a, Suriye’ye ya da diğer ülkelere gidin, gittiğinizde siz oradaki insanların karnını doyuramazsanız uygulayacağınız yönetim ne olursa olsun başarılı olamazsınız. Ülkemizde şükürler olsun kişi başına düşen milli gelir 2 bin 500 dolarlardan 10 bin dolara yükseldi, enflasyon oranları tek hanelere indi. Eğer bu böyle olmasaydı; daha önceki yaşamış olduğumuz krizleri yine yaşardık. Ekonomideki mevcut oyuncular, kendi rollerini paylaşmak istemezler. Bu operasyonlar; döviz rezervlerimizin, enflasyon ve faiz oranlarımızın en iyi olduğu zamana denk geldi. Her ne kadar algı operasyonu deseler de milletimiz artık bunu görüyor. Başbakanımızın hakikaten dik duruşuyla, bilgi ve cesareti sayesinde birçok krizler bertaraf edilmiştir.
Biraz da özel hayatınızdan bahsedelim…
1976 yılında evlendim, 38 sene olmuş… 2 çocuğum var. Kızım 1976 yılının Aralık ayında doğdu, özel bir kolejde İngilizce zümre başkanı. Oğlum Eşref ise 1981 doğumlu, 5 yıl kadar bir bankada çalıştı, şimdi aile şirketimiz olan sigortacılık ve aracılık hizmetlerinin başında. Ayrıca, 6 ve 11 yaşlarında torunlarım var.
Boş vakitlerinizde yaptığınız aktiviteleriniz var mı?
Kendime ayırdığım vakitlerde günde 1 saat yürüyüş yapmaya çalışırım. Bazen yüzmeye giderim. Her hafta sonu tüm aile bireyleriyle bir araya geliriz. O buluşma bizim olmazsa olmazımızdır. Bizim olmadığımız zamanlarda da bu geleneğin devam etmesini önemsiyorum.
Memlekete ne sıklıkla giderseniz?
Her yıl bir ya da iki kez çocuklarla mutlaka giderim. Baba ocağı olan evin tadilat ve tamirat işlerini yaptırmıştık. Zaten memleketle bağımızı koparmak mümkün olmuyor. O topraklar sizi çekiyor adeta…
Oradayken hangi hislere kapılırsınız?
Eski günlerimizi ve sadeliği yaşıyoruz. Hemşerilerimizle ve köylülerimizle aynı seviyede oluyoruz. Orada yaşayan arkadaşlarımın birçoğunun işçilikten gelmesi benim için ayrıcalık oluşturmaz. Bir araya geldiğimizde hala eski günleri yâd ederiz. Memleketimiz zor bir coğrafyada yer alsa da taşı, toprağı kıymetli bizim için… Kastamonu Yemen’den tutalım da Çanakkale’ye kadar en fazla şehit vermiş il. Güzlük Köyü Türkiye’de en fazla şehit veren köydür. Benim dedem 4 kişi gitmiş 4’ü de geri gelmemiş. Memleketimize ve onlara çok büyük borcumuz var.
Sizce Kastamonu birlikteliği nasıl olmalı?
Kastamonu için görev yaptığını belirten tüm sivil toplum kuruluşları birbiriyle irtibat içerisinde olmalı. İmkân varsa ki olmalı; iş ve işçi arayan kişiler bu kurumlar vasıtasıyla birbirlerini bulabilmeli. STK’lar insan kaynakları sayfamız olmalı. İhtiyaç duyulan her alanda cevap verebilmeliler.
Hemşerilerinize tavsiyeleriniz var mı?
Geçmişten günümüze baktığımızda eğitim seviyemizde ciddi artışlar yaşandı. Eskiden okuyan kişi parmakla gösterilecek kadar azdı. Fakat yönetici olarak ta yer almamız lazım. Bir ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak istemeseniz o zaman sizleri kim yönetirse mahkûm kalırsınız, eleştirmeye hakkınız yoktur. Çocuklarımıza bu konuda örnek olmalıyız. Son yıllarda siyasete kalite ve güven geldi. Yerel yönetimlerde veya ülke yönetiminde artık bu işi mektebinden almak lazım.
Sizce iyi bir yönetici nasıl olmalı?
Zaman, zaman elinizde olamayan nedenlerden dolayı hemen her ülkede krizler olabilir. Televizyona baktığınızda dakikalarla, hatta saniyelerle dünyadan etkilenebiliyorsunuz. Ekonomi değişkendir, etkilenen bir araçtır. Herkes işinin patronu gibi çalışmalı. Yönetici olanlarda, insan ilişkileri birinci sırada gelmeli. Bir insan ne kadar zeki ve akıllı yönetici olsa da; insan ilişkileri iyi değilse, bilgilerin çok fazla önemi olmuyor. İlişkileri iyi olmayan insan iyi bir yönetici olamaz.
İstamonu olması gerekenin üzerinde
Yatırım yapacaklara hangi önerilerde bulunursunuz?
Herkesin bildiği işte yatırım yapması lazım, yoksa elinizdeki avucunuzdaki yok olur gider.
Tavsiye ve kulaktan dolma söylemlerle yatırımdan kaçınılmalıdır. Pazar ve tüketici araştırması yapılmadan bir işyeri açmanın doğru olmayacağı kanaatindeyim. Herkes kendi bildiği işte ve bildiği konuda yatırım yapmalı. Yatırım yaptığı zamanda bunu bir proje olarak görmeli. Yapacağı yatırımı da orta ve uzun vadeli düşünmeli. Olabildiğince kısa vadeli yatırımdan kaçınmak lazım.
Son olarak Gazete İstamonu hakkındaki düşünceleriniz nedir?
İstamonu’yla birçok yerde karşılaştım. Gazetemiz profesyonelce hazırlanmış, içeriği dolu dolu, olması gerekenin çok üzerinde bir donanıma sahip. İş dünyasındaki birçok ismi daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz. İSTAMONU Kastamonu’yla, İstanbul arasında köprü olmaktan öte, insanlar arasında da bir köprü vazifesi görüyor.
9 soru 9 cevap
Kastamonu? Memleketim
Para? Banka
Ekonomi? Arz talebin buluştuğu yer
Maneviyat? İnanç
Sevgi? İnsan
İstanbul? Dünyanın başkentlerinden birisi.
Emek? İşçi
Vakıfbank? Vakıflar
Bayrak? Vatan
Halim KANATCI Kimdir ?
İstanbul İTİA İşletme Bölümü’nden 1976 yılında mezun olan Halim Kanatcı, Garanti Bankası’nda 13 yılı yönetici olmak üzere 24 yıl, Finansbank ve Toprakbank’ta da 3 yıl Şube Müdürü olarak görev yapmıştır. İstanbul Marmara Eğitim Sağlık Kurumları A.Ş.’de Genel Müdür ve T.C. Maltepe Üniversitesi’nde Mütevelli Heyeti üyeliği görevlerinden sonra İstanbul/Maltepe Belediyesi’nde 2004-2009 yılları arasında Başkan Yardımcılığı görevini de üstlenen Halim Kanatcı, 28.04.2009 tarihinde Başbakanlık Makamı tarafından T. Vakıflar Bankası T.A.O. Yönetim Kurulu Üyesi olarak atanmıştır.