Murat Güven ile Derin Diyaloğun Konuğu: Hasan Kuz…
Sevgiyle inşa ettiğimiz İSTAMONU gemisiyle “Gönül Okyanusu’nda yol almaya devam ediyoruz… Bu sayımızda genç yaşta atıldığı iş hayatında edindiği birikimi yastık altında biriktirmek yerine insana harcamayı kendine düstur edinmiş, memleket sevdalısı bir işadamını konuk ediyoruz. Bulunduğu yere gelişini kendisi her ne kadar bir anlamda şanslı olmasına bağlasa da, şansın tek başına bir şey ifade etmediği, şansı değerlendirmenin, bilgi-birikimle, azimle mümkün olduğu bir gerçek.
İstanbul’da dernekçilik alanında yaptığı çalışmalar, ihtiyaç sahibi öğrencilere sağladığı yardım bursları, hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projelerinin yanı sıra, Bozkurt’ta hangi hayra yönelik yapının önünde dursanız, o yapıda Hasan Kuz’un adına rastlarsınız. Her hayır işine, onun ya elinin izi, ya da tecrübeli hayat gözü değmiştir.
***
Murat Güven: Sayın Kuz, yaptığımız söyleşilerde prensip olarak klişe sorular sormaktan ziyade, konuğumuzdan sıra dışı soruların yanıtlarını almayı yeğliyoruz. Ancak sizin hayat hikâyeniz o kadar ilginç ve etkileyici ki, bu sefer bir istisnayla başlayalım istiyoruz. En baştan başlayarak bize yaşam serüveninizi özetler misiniz?
15 Eylül 1951 Kastamonu Bozkurt doğumluyum. Tahsilimi Bozkurt’ta tamamladıktan sonra 1966 yılında çalışmak üzere İstanbul’a geldim. 15 yaşındaydım. 4 yıl berberlik yaptım.
Yapı olarak candan, sevecen ama azimli, hırslı, hesabını bilen iktisatlı bir gençtim. Daha o yaşlarda para biriktirme alışkanlığı edindim. Bulunduğum yere gelmemde bu özelliklerimin büyük katkısı olmuştur elbette ama beni sıra dışı yapan bir özellik var ki bu yaradılıştan gelen bir durum; çok şanslıyımdır. 1967 yılında AP (Adalet Partisi) İlçe teşkilatının gençlik kollarında siyasete atıldım.
1972 yılında askere gittim. Yukarıda sözünü ettiğim şansım sayesinde Bozkurt Askerlik Şubesinde birlikte muayene olduğumuz 80 kişi arasından İstanbul’a, Halıcıoğlu’na düşen tek kişiydim.
ABD hayali
Hep sözünü ettiğiniz hayaliniz bu döneme rastlıyor değil mi? Askerlik ve ABD hayali… Nasıl bir süreçti?
Askerdeyken ABD (Amerika Birleşik Devletleri) hayaline kapıldım. Berberlikle bir yere varılamayacağını görmüş, işadamı olmayı kafama koymuştum. Bunun için “Yeni Dünya” ya gitmeliydim. Beyoğlu ABD Konsolosluğu’na müracaat ettim. Normal şartlarda gidemeyeceğimi görünce iltica istemiyle tekrar müracaat ettim. Maalesef ABD hayalimi gerçekleştiremedim. Bu arada askerlik görevim bitmiş, bende bir var olma, kendi ayakları üstünde durma, ilerleme, yükselme mücadelesi başlamıştı. Neyi, nasıl, ne şekilde yaparsam hedeflediğim yere ulaşabilirim düşüncesi her geçen gün beynimi daha bir kemirir olmuştu.
Kafanızı kurcalayan bu sorulara nasıl yanıt buldunuz?
Aklıma AP’de tanıştığım dönemin AP Erzurum milletvekili Osman Demirci hocam (Allah rahmet eylesin.) geldi. Yanına giderek bana iş bulmasını rica ettim. Osman ağabeyim beni İstanbul’un tekstil merkezi Sultanhamam’da bulunan bir tüccar arkadaşının yanına götürdü, kişisel kredisini ve saygınlığını kullanarak; “Bu çocuğu işe alacaksın” dedi. Tekstil sektörüne adım atışım bu şekilde oldu. Daha sonra ağabeyimin (Oktay Kuz) vasıtasıyla Şişli Bomonti’de Musevi bir işadamının (Leon Kantiyati) yanında çalışmaya başladım. Herkes 8 saat çalışırken ben 16 saat çalışırdım. Azmim, çalışkanlığım ve işverence dürüst bulunmam sayesinde burada kısa sürede işi öğrenerek ustabaşılığa terfi ettim. Sonrasında dokuma sektörünün kralı Hisar İplik’te Alman ustabaşı ile yuvarlak makineleri kurduk ve ben orada ustabaşılığa soyundum.
Gece fabrikada çalışıyor, gündüz ya berberlik yapıyor, ya da kendi adıma ekstra işler yaparak para kazanıyordum.
Evliliğe atılan ilk adım
Bu arada evlenme zamanınız da gelmiş olmalı?
1975 yılında İlişili Aşçı Sabri lakaplı Sabri beyin kızıyla nişanlandım.
Hayatımda yeni bir sayfa açılmıştı. MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) ekolünün önemli isimleri arasında bulunan Ümit Şafak, Hasan Doğan (Allah rahmet eylesin), Cumhur bey, Recep Akbaş ve şu anda ismini hatırlayamadığım birçok siyasi isimle bu dönemde tanıştım. Nişanlımı ikna ederek Küçükpazar’daki bir binalarını Abana-Bozkurt Derneği merkezi haline getirdik. Sonra aynı yerde Kastamonu Yüksek Tahsil Cemiyeti’ni Sayın Bakanım Murat Başesgioğlu, Mustafa Tığlı (Allah rahmet eylesin), Av. Eyüp Ulusoy ve daha birçok arkadaşımla birlikte faaliyete geçirdik. Bu arada Gülsüm hanımla evlenmiştim. 1 yıl sonra oğlum Fatih Mehmet dünyaya geldi.
Şirketleşme aşamanız hangi tarihte başladı?
1979 yılının 11. Ayında Pakeller Kollektif Şirketi’ni kurdum. Kastamonu, Zonguldak, Bartın başta olmak üzere Anadolu’nun birçok yerine manifatura ürünleri satmaya başladım. Artık çok para kazanan, ama yılsonunda kazancının zekâtını vermeyi ihmal etmeyen bir Hasan Kuz vardı. Malımın ve kazancımın zekâtını verme alışkanlığı o günden bugüne devam etmiştir.
STK’larla ilgili çalışmalarınızdan da söz eder misiniz?
1994 yılında Bozkurt belediye başkanı Engin Canbaz’ın önderliğinde Hüseyin Erol başkanlığında Elvan Şener, (Bizlere dernekçiliği ve mikrofonda konuşmayı, kendini ifade etmeyi öğreten kişidir.) Oktay Kuz, Salih Usta, A. Sami Ünal, Mustafa Özcan ve Selahattin Kale’den oluşan kadroyla Bozkurt Derneğini kurduk. İstanbul’daki Bozkurtluları bir araya getirebilme adına atılan büyük bir adımdı bu. 2004 yılında derneğimiz bünyesinde Burs Komisyonu’nu oluşturduk. Bu komisyonda sorumluluğu üzerime alarak yaptığım hizmetlerde çok şükür büyük başarılar elde ettim. Birçok çocuğumuzun okumasına katkı sağladık. Sonrasında Sami Demirel’in beni ikna etmesi suretiyle Şaban Yüksel’in genel başkanlığı döneminde Kas-Der (Kastamonulular Dayanışma Derneği) yönetiminde yer aldım. O dönemle ilgili söyleyebileceğim; bugün hala Şaban Yüksel döneminin başarıları yakalanamamıştır. Sonraki yıllarda Bozkurt Derneği başkanlığına seçildim. Bozkurt belediye başkanımızla iyi ilişkiler kurarak birlikte önemli hizmetlere imza attık. Bunlardan birkaçı; Bozkurt Devlet Hastanesi’ne Diyaliz Ünitesi kurulması, köy hizmetlerine Kato alımı ve burslu öğrenci sayısının 25’ten 88’e çıkarılmasıdır.
Bugün KASİAD (Kastamonu İşadamları Derneği), TEKSTİLKENT ve GÜSİAD (Güngören Sanayici ve İşadamları Derneği) yönetim kurulu üyesiyim. Hayatım insana hizmetle ve hemşerilerime yardımcı olabilme gayretiyle geçti.
Bugünkü STK’ları nasıl buluyorsunuz?
İyiye doğru gittiğini düşünüyorum. Dernekçiliğin tahsilli ve yetişmiş kişilerin ellerine verilmesi gerektiğine inanıyorum.
İstanbul’da 400 civarında Kastamonu Derneği var. Kastamonu dernekçiliğinde bölünme, parçalanma olduğundan şikâyet ediliyor, siz nasıl görüyorsunuz, bölünerek çoğalıyor muyuz?
Ben buna katılmıyorum. Evet, çok fazla derneğimiz var ama bunların çoğu köy derneği. Onlar da faaliyetlerini sürdürmeliler. Ben her hangi bir ilçenin bir köyü konusunda fikir sahibi olamayabilirim, onların sorunlarını bilemeyebilirim, ama o köy dernekleri bu sorunları yerinde görüp çözüm üretebilir. Bizim bakmamız gereken yer tavandır. Köy dernekleri ilçe federasyonu bünyesinde yer almalıdır. Hatta bana göre İstanbul ilçe federasyonlarını kurmak gerekir. Ben Bozkurt federasyonunu kurmak için çok uğraş verdim, ama benim kendi derneğim de dâhil olmak üzere köy derneklerimiz federasyondan korktular. Bunun sebebi dernekçiliği amatörce yapmakla ilgili bir durumdur.
“Bizdeki asıl sorun cehalettir”
Kastamonu dernekçiliğinden ümitliyim mi diyorsunuz?
Evet, bazı sıkıntılar olacaktır ama ilerleyen bir sistem vardır. Tabanla bütünleşerek başarıya ulaşmak mümkündür. İstanbul’da 1 milyondan fazla Kastamonulu nüfus, 400 dernek ve 4 büyük çatı var. Bunlar arasında zaman zaman sıkıntılar yaşanabilir. Ancak bunlar aşılmaz şeyler değildir.
Bizdeki asıl sorun cehalettir. Yetişmiş insan sayımızın az olmasıdır. Siyasi görüşlerin dernek yönetiminde yer bulmasıdır. Bir derneğin içine siyasi görüş girdiği zaman, siyasi tandanslı bir yönetim şekli oluşturulduğu zaman hemşeri dernekçiliğinin aslına ihanet edilmiş olur.
Tekstil alanında önemli bir yerdesiniz. Biraz da ticari faaliyetinizden söz edelim mi?
1,5 yıldır bir yapı değişikliğine gittik. İş ortağımdan ayrılarak, HASELLER TEKSTİL’i kurdum. Pamuklu gurubu olan gabardin, poplin gibi ürünlerin yerine Denim grubu (Kot) ürünleri pazarlıyoruz.
Konsept değiştirme ihtiyacı nasıl doğdu?
Enteresan bir gözlemden doğdu bu değişiklik; 60 yaşında olan benim gardırobumda 4 tane takım elbisem varken, 8 tane Blue Jean’ im (Kot pantolon) var. Çocuklarım da öyle, tanıdıklarım da öyle. Demek ki Pazar bu yönde büyümeye devam edecek öngörüsüyle konsept değişikliğine gittik.
Daha çok iç pazara mı, dış pazara mı hitap ediyorsunuz?
% 70 iç Pazar, % 30 dış Pazar, ama bizim sattığımız aracı da dışa pazarladığı için, neredeyse tamamını dış pazara çalışıyoruz demekte yanlış olmaz.
Gerek STK’larda gerekse şahsi yardımlarda bulunarak hayırsever bir işadamı olduğunuz sizi tanıyan herkesçe bilinen bir özelliğiniz. Daha fazla insana hizmet etme gayretinde gibisiniz. Sözü bozkurt belediye başkanlığı adaylığınıza getirmek istiyoruz; Aday mısınız?
Doğrudur. Bu konuyu birçok kere deklare ettim. Benim birlikte hareket ettiğim bir arkadaş grubum var. Önemli meselelerde birbirimize danışırız, meseleyi masaya yatırarak tartışırız. Bu konuyla ilgili de konuşup tartıştık ve olumlu karar çıktı. Bazı çekincelerim, tereddütlerim yok değil ama buna rağmen aday olma fikrim ve kararım devam ediyor.
Belediye başkanlığına aday olma fikri nasıl hâsıl oldu?
Engin ağabey (Canbaz) 30 yıldır bu görevde. Hizmet etmeye doymuş artık. Dinamik, fikir üreten, ürettiği fikirleri uygulayan bir isme ihtiyaç var. Bir de Bozkurt’ta gözlemlediğim ve üzüldüğüm bir durum var; ilçe merkezinde köylü ile kasabalı ayrıştırılmış. Alış-veriş yaptıkları marketten tutun da, gittikleri kahvehaneler bile farklı. Bu insanların tekrar kaynaştırılmaları gerekir.
Hangi partiden aday olacaksınız?
AK Partiden aday olacağım. Bizim için önemli olan hizmettir. Yoksa benim belediye başkanlığından ticari veya statü anlamında bir beklentim yoktur. Devam eden bir ticari hayattan kazanmakta olduğum gelirin yanı sıra sahibi olduğum mülklerden kira gelirlerim mevcuttur. Bunun anlamı, ben burada ki kurulu düzenimi göz ardı edip memleketime hizmet için gidiyorum demektir. Dernekçiliğe yoğunlaştığım dönemde işlerimden uzak kalarak çok büyük maddi zarara uğrayan bir işadamı olarak bu hizmet aşkının bana maddi anlamda getireceği külfetin farkındayım, ama her şeye rağmen 31 yıllık iş, siyaset ve STK tecrübemi ilçem Bozkurt’ta hemşerilerimin hizmetine sunma arzusundayım.
Son olarak Gazete İSTAMONU ile ilgili neler söylersiniz?
Gazetenizin yayın hayatına başlamasını sevinçle, heyecanla karşıladım. Çok faydalı buluyorum. İstanbul’daki Kastamonulular olarak kendimizi ifade edebileceğimiz, sesimizi duyurabileceğimiz, duygularımızı yansıtabileceğimiz bir platform olarak görüyorum. Yaşadığımız yüzyılın medyanın ve teknolojinin asrı olduğunu düşünüyorum. Gazetenizi içerik ve tasarım olarak başarılı buluyorum. Gayretlerinizin amacına ulaşmasını diliyor, bu amaç uğrunda sahsıma düşen görevleri yerine getireceğimi de taahhüt ediyorum. Başarı dileklerimle…
Bu yazı içeriğinin tüm hakları www.istamonu.com ve GAZETE İSTAMONU’ya aittir. İzinsiz yayınlayanlar hakkında hukuki işlem başlatılacaktır.