Hüseyin Karadeniz ile SÜRMANŞET’in Konuğu: Melih Kurtuluş…
Yer: Bayrampaşa…
Bozkurtlu hemşerimiz Erdoğan Öztaş ve ortağı Melih Kurtuluş’la işletmeleri Köfte Time’de bir araya geldik. Koyulaşan sohbetimize sizi dahil etme isteğimiz, Türk radyolarında 20 yıldır sesine aşina olduğumuz Melih’in Sevgi Çemberi’ni SÜRMANŞET’e konuk etmekle sonuçlandı.
Radyoculuğun en güzel günlerinde sayılı radyolar arasında olan Kral FM’de tanıdık O’nu. Samimiyetiyle ailemizin bir ferdi oldu. Sihirli müzik kutusunun ardında saatlerce aynı sesi bekledik. Zaman içinde söylenen kelimeler unutulsa da hissettiğimiz güzel duygular bizimle kaldı ve biz tüm güzellikleriyle hatırladık o günleri…
Yıllarca beraber duygulandık yaptığı programlarda şimdiyse beraber eğleniyoruz…Radyo Seymen’deki yayınlarıyla her geçen gün genişliyor sevgi çemberi…
Bildiğimiz radyocu kimliğinin yanı sıra ticaret erbabı olmasıyla da nam salmış aslına bakarsanız. Ne yardan ne de serden vaz geçerim diyerek birbirinden farklı iki işi birlikte yürütmesi hayatındaki kapıların sayısını arttırmış…
Sürmanşet’in bu haftaki konuğu kitleleri sesiyle birleştiren adam Melih Kurtuluş nam-ı diğer Melih’in Sevgi Çemberi…
***
Melih’in Sevgi Çemberi olarak yıllardır kulaklarımıza aşina bir sessiniz… Radyoculuğa nasıl başladınız?
Ailemden iki büyüğüm Uzan Grubu’nda finans bölümünde çalışıyordu. Ticaret lisesinden mezun olunca beni de muhasebe bölümünde işe alabileceklerini söylediler. Yıl 1994, tabii benim gözüm o dönemde muhasebede değil, radyoculukta. Olurdu olmazdı derken Uzan Grubu bünyesindeki City FM’de işe başladım. İlk gün stüdyoyu gezdim, ertesi gün de yayın verdiler.
Bir günde cihazları kullanmayı nereden öğrendiniz?
İlk görüşmeye gittiğimde yayın yapmayı göstermişlerdi. O zamanlarda kullanılan teknik ekipmanlar şimdiki gibi profesyonel değildi, daha basit cihazlardı. Evde kullanılan müzik setiyle, radyoda kullanılan cihazlar arasında pek fark yoktu.
Liseden sonra radyonun kapısını çalar çalmaz program yapmaya başlıyorsunuz. Nasıl bir özgüvendir bu?
Bu durum benim yetişmemle ilgili. Topkapı’da ayakkabı mağazamız vardı, 8 yaşımda satış yapıyordum.(Gülerek) Hayata tezgâhtarlık yaparak başladığım için o yırtıklık önceden oluşmuştu bende.
2.5 yıldır Seymen Radyo’dayım
Kral FM’e geçişinizin bir hikayesi var mı?
City FM ve Kral FM o dönemde Uzan Grubu’na aitti. İki radyonun stüdyosu yan yanaydı. Çalıştığım radyoda pop yayını yapıyorum, programlarımda da başarılıyımama yüreğim arabesk yayın yapmaktan yana. O yüzden hep Kral FM’de yayın yapma peşindeydim. Hal böyle olunca durumu o zamanki radyolar müdürüne aktardım, arabesk yayın yapmak istediğimi söyledim. Benim arabesk yayın yapabileceğime, orada başarılı olacağıma inanmasa da ısrarlarıma dayanamadı. Tabii peşini bırakmamamdan yılmış olsa gerek deneme yayınına girdim.Arabesk yayın yapabileceğimi gördü. Böylece Kral FM’de yayına başladım.
TMSF devreye girene kadar Kral FM’deydiniz değil mi?
Uzan Grubu’nun mal varlığına TMSF 2004 yılında el koyduktan 18 ay kadar daha yayın yaptık. Sonra devletin alacaklarına istinaden gruba ait tüm varlıkların satışına karar verildi. Radyolarda buna dâhildi. Yeniden yapılandırma sebebiyle tüm ekip tazminatlarımızı aldık ve işten ayrıldık. Daha sonra zaten hepimiz Şahin Özer’e ait olan Radyo İlaç’a geçtik, orada 2-2 buçuk yıl çalıştık.
Oradaki çalışmanız neden bitti?
Şahin ağabey çok sevdiğim biridir, bu vesileyle kendisine de teşekkür ederim. Herkesin herşeyi çok iyi yapma şansı yoktur, bu her sektör için geçerli. Şahin Özer de iyi bir prodüktördür, iyi bir müzik yapımcısıdır ama iyi bir radyo sahibi olamadı.
Pop ve arabesk yayınların sonrasında şimdi Radyo Seymen’de oyun havaları çalıyorsunuz… Nasıl hazırlanıyorsunuz yayınlara?
Yaklaşık 2 buçuk yıldır Radyo Seymen’de yayın yapıyorum. 20 yıllık radyocuyum, bu güne kadar stüdyoya bunu konuşayım, şu şarkıyı çalayım diye plan yaparak girmedim. Yapacağım yayın tamamen benim o günkü ruh halimle alakalı olmuştur.
Radyo Seymen’in kısa sürede geniş kitlelere ulaşmasını neye bağlıyorsunuz?
Seymen, samimibir yayın anlayışına sahip, tüm programcılar içinden geldiği gibi davranıyor dinleyici de bunun farkında. Bu başarıda radyonun sahibi Mustafa Ödübek’in (05 Mustafa) sektörün içinden olması ve tecrübesinin büyük etkisi var. Şu andaTRT FM’den sonra Türkiye’nin en çok karasal yayın yapan uydusuna sahibiz.
Radyoculuk iyi kazandıran bir meslek midir? ‘Keşke hiç başlamasaydım’ dediğiniz oldu mu?
İlk zamanlar fazla para kazanmıyorduk. Ancak sonrasında bulunduğumuz radyonun marka olması sebebiyle birçok etkinlikte sunum yaptık, ekstralarla iyi kazanımlar elde ettik. Özel radyoların yayın hayatına başladığı dönemde tanınan programcılar olarak şanslıydık. Aynı dönemde mesleğe başlayıp bizim kadar şanslı olamayan arkadaşlarımız da oldu. Belki bizden daha iyi program yapan insanlar bu sektörde yok oldu. Allah bize nasip etti; ismimizi duyurmayı başardık, iyi paralar da kazandık. Radyoculuğun ivme kazanması ve ismimizi iyi duyurmamız sayesinde önümüze başka kapılar da açıldı. Ben radyocu olduğum için hiç pişman olmadım.
Radyoculuk bir AŞK’tır
İnsan olmanın fıtratından olsa gerek değişken bir ruh haline sahibiz. Dinleyicilerinizin ilgisinden bunaldığınız oluyor mu?
Bunalmaktan değil de, bazen olmadık zamanlarda öyle çok ilgiyle karşılaşıyorsun ki ister istemez zorlanıyorsun. Kötü manada bunalmaktan bahsetmiyorum ancak yayında sürekli güldüğümüz zaman insanlar sizin bir derdiniz olmadığını düşünüyor. Ancak bizimde bazı sıkıntılarımız olabiliyor. Mesela; hasta olabilirsiniz, hastanız olabilir ya da bir sıkıntınız olabilir bu durumun anlayışla karşılanmasını isterim.
Radyoculukta 20 yılı geride bırakmış biri olarak, hayatına yön vermek isteyen gençlere hangi tavsiyelerde bulunursunuz?
Çalışmayı sadece para kazanmak amacıyla yapılan bir eylem olarak görmemek gerekir. Yaptığınız işi sevgiyle, aşkla yapmanız gerek. Eğer böyle olursa başarı ve para ardından gelir. Radyoculuğu seçecek arkadaşlar popüler olmak, çok para kazanmak için bu mesleği seçmesinler yoksa hayal kırıklığı yaşarlar. Gerçekten radyocu olmak isteyen gençler teorik bilginin yanı sıra pratikte de kendilerini geliştirmeli. İnsan ilişkilerini gözlemlemeli. Radyo yayıncılığını meslek olarak gören biri, ne kadar çalışırsa çalışsın eksik kalır. Çünkü işten önce radyoculuk bir aşktır, sevgidir. Stüdyoya girdiğin zaman önünde bir mikrofonla kendi başına konuşuyorsun, normal şartlarda dışarıdan gören biri deli der. Ancak sen bunu yapıyorsun, üretken olmak zorundasın, pozitif olmak zorundasın. Negatif olsan bile bunu depresif değil de iyi bir şekilde hissettirmek durumundasın.
Hem Amasya Hem Kastamonuluyum
Birçok etkinliğe katılıyor böylece birçok şehir ve insan tanıyorsunuz. Kastamonu sizin için ne ifade ediyor?
Kastamonu’nun coğrafyasını ve insanını gerçekten çok seviyorum. Geçtiğimiz hafta Bozkurt’ta Göynük Dağı Yayla Şenliği’nin sunumunu yaptım. İşten ziyade gezme amaçlı da her yıl muhakkak giderim. Ortağım Erdoğan Öztaş’ta Kastamonulu ve benim hayatımdaki en büyük kazanımlardan biri.Her şeyden önce ağabey- kardeş gibiyiz. Birbirimizin tüm sırrına vakıf durumdayız.
Ticarete nasıl atıldınız?
Zaten radyoculuğa başlamadan önce de ticaretle uğraşıyordum. Yaklaşık 14 yıl önce Erdoğan’la ortak olduk ve hala yolumuza birlikte devam ediyoruz.
Aslen nerelisiniz?
1976 İstanbul doğumluyum. Aslen Yugoslav göçmeniyiz.(Gülerek) Ama artık 05 Mustafa ve Erdoğan Öztaş sayesinde kütüğü Amasya ve Kastamonu’ya bölüştürdüm.
Evli misiniz?
Evet, evliyim.2 çocuğum var. Oğlum 11 yaşında 6. sınıfa gidiyor, kızım da 5 yaşında anaokuluna gidiyor.
Çocuklarınızın gelecekte yapmasını istediğiniz bir meslek var mı? İlgileri hangi yönde, sizin gibi radyocu olurlar mı dersiniz?
Bir baba olarak çocuklarımın doktor olmasını çok istiyorum. Çocuklarım da okumak için şimdilik hevesliler, inşallah Rabbim bunu daim eder. Doktor olmayı oğlumda çok istiyor. Ancak onun dışında siyasete de merakı var. Arapça ve İngilizce öğreniyor, ileride ülkenin geleceğinde söz sahibi olmak istiyor. Bu tamamen onun isteği ve düşüncesi ben asla yönlendirmedim.
İstamonu’yu tebrik ediyorum
İstanbul’da yaşamak, bu şehri anlatmak size hangi duyguları hissettiriyor?
Türkiye’de 81 vilayetten biri gibi görünen İstanbul, birçok ülkeden daha fazla nüfusa ve ekonomiye sahip. Birçok etnik ve kültürel yapıyı bir arada barındırıyor. Şehir dışına çıkmadan bu zenginliklerden faydalanabiliyoruz. Her ne kadar İstanbul’da yaşamak avantaj olsa da dezavantajları da var. Kazanmak için fırsatın olduğu gibi bir o kadar da harcamak için sebebin oluyor.
Son olarak Gazete İstamonu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
İstamonu’nun varlığını görüştüğüm Kastamonular sebebiyle daha önceden biliyorum. Haber seçimi, görüntü kalitesi açısından incelediğimde yerel gazetelerin üzerinde ve ulusal yayın yapan birçok gazeteye eş değer nitelikte. Ayrıca her sayıda röportaja yer vermeniz, gazetenin ciddiyetinin, kendi kimliğine ve prensiplerine verdiği değerin bir göstergesidir. Tüm bunlar işinizi sevgi ve saygıyla yapmanızın bir örneğidir. Bu vesileyle sizi tebrik eder, başarılarınızın devamını dilerim.
Röportaj: Hüseyin KaradenizSürmanşet’in,Konuğu:,Melih,Kurtuluş