featured
  1. Haberler
  2. RÖPORTAJ
  3. Sürmanşet’in Konuğu: Fazlı Kılıç

Sürmanşet’in Konuğu: Fazlı Kılıç

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hüseyin Karadeniz ile SÜRMANŞET’in Konuğu: Fazlı Kılıç…

Bir İstanbul baharının kızıla çalan gün batımında, Kağıthane Belediye Başkanlığı’nın rengarenk çiçeğe durmuş bahçesinden içeriye adım atıyoruz. Bir siyasetçiyle röportaja gelmekten ziyade, bir büyüğümüzü ziyarete gelmiş gibiyiz. Muhatabınızı yakinen tanıyınca, kafanızda hiçbir ‘acaba’ barınamıyor haliyle. Sizi kimin, neyin beklediğini biliyor olmanın rahatlığı ve huzuruyla daha bir istekle sarılıyorsunuz işinize…

Fazlı Başkan gerek Kastamonu etkinliklerinde, gerekse Kastamonu TV’deki programlarımızda konuk ettiğimiz İstanbul’daki Kastamonuluların yakından tanıdığı ve sevdiği bir isim…

Genel yayın yönetmenimiz Hüseyin Karadeniz’le olan muhabbetleriyse zaman içerisinde ağabey-kardeş mertebesine ulaşmış. Karadeniz’le birlikte belediye binasının başkanlık katına çıkıyoruz. Randevu saatine henüz 15 dakika var…

İlk olarak Özel Kalem Müdürü Levent Dirice’nin odasına uğruyoruz. Ne çok şey sığdırabiliyor insan isterse; bir çay içimi sohbete…Dirice’nin, randevu vaktimizin geldiğini hatırlatması üzerine Başkan Kılıç’ın odasına doğru yol ilerliyoruz. Fazlı Başkan her zamanki gibi büyük bir samimiyet ve gülen gözlerle karşılıyor bizi.Birçok yönden Kastamonu’yu bizden daha iyi biliyor, Kastamonuluyu bizden daha iyi tanıyor desek, abartmış olmayız her halde. Kağıthane’yi, Kastamonuluları ve özel hayatını konuştuğumuz Fazlı Kılıç Röportajıyla huzurlarınızdayız…

Kağıthane, Kastamonuluların yoğun olarak yaşadığı bir bölge. Kastamonulular tarafından seviliyorsunuz, onlarla ilişkileriniz nasıl?

Öncelikle gayretinizi takdirle karşıladığımı belirtmek isterim. (Yeni ofisimizin Kağıthane Talatpaşa Mahallesinde olmasına atıfta bulunarak) Kağıthane’mize hoş geldiniz. Şahsınızda tüm ekibinizi tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.

Övgüleriniz ve temennileriniz için biz teşekkür ederiz, hoş bulduk.

30 yıldan beri siyasi çalışmaların içerisindeyim. Bu süre zarfında Kastamonulu dostlarımla hep iç içe oldum. İlişkimizin temelini sevgi ve saygı oluşturdu. Onlarla kurduğumuz dostluklar vesilesiyle Kastamonu’nun birçok ilçesine, köyüne, yaylasına gitme imkânım oldu. Neticede bu sevgi-saygı karşılıklı olarak daha da pekişti. Sıcak ve yakın ilişkilerimiz halen devam ediyor.

İlçenizde yaşayanlar için bugüne kadar hiç rastlamadığımız bir tanımınız var sizin; onları vatandaş, halk veya seçmen yerine ‘komşularım’ diye tanımlıyorsunuz. Hangi farklı bakış açısının tezahürüdür bu?

Ben Kağıthane Belediye Başkanı titrimden önce burada yaşayan herkes gibi Kağıthaneliyim… 1960 yılından beri burada yaşıyorum. Memleketten göçüp geldiğimizde ben 2 yaşındaymışım. Hürriyet mahallesine yerleşmişiz. Çocukluğum, gençliğim burada geçti. Talatpaşa mahallesinde, okul bahçesinde top oynadığım günler daha dün gibi hafızamda. Yaşça benden büyüklerimi amcam, teyzem, yaşıtlarımı arkadaşım, küçüklerimi kardeşim, olarak görürüm. Bu içten gelen bir bakış açısıdır.

Bir İstanbul baharının kızıla çalan gün batımında, Kağıthane Belediye Başkanlığı’nın rengarenk çiçeğe durmuş bahçesinden içeriye adım atıyoruz. Bir siyasetçiyle röportaja gelmekten ziyade, bir büyüğümüzü ziyarete gelmiş gibiyiz. Muhatabınızı yakinen tanıyınca, kafanızda hiçbir ‘acaba’ barınamıyor haliyle. Sizi kimin, neyin beklediğini biliyor olmanın rahatlığı ve huzuruyla daha bir istekle sarılıyorsunuz işinize…

Fazlı Başkan gerek Kastamonu etkinliklerinde, gerekse Kastamonu TV’deki programlarımızda konuk ettiğimiz İstanbul’daki Kastamonuluların yakından tanıdığı ve sevdiği bir isim…

Genel yayın yönetmenimiz Hüseyin Karadeniz’le olan muhabbetleriyse zaman içerisinde ağabey-kardeş mertebesine ulaşmış. Karadeniz’le birlikte belediye binasının başkanlık katına çıkıyoruz. Randevu saatine henüz 15 dakika var…

İlk olarak Özel Kalem Müdürü Levent Dirice’nin odasına uğruyoruz. Ne çok şey sığdırabiliyor insan isterse; bir çay içimi sohbete…Dirice’nin, randevu vaktimizin geldiğini hatırlatması üzerine Başkan Kılıç’ın odasına doğru yol ilerliyoruz. Fazlı Başkan her zamanki gibi büyük bir samimiyet ve gülen gözlerle karşılıyor bizi.Birçok yönden Kastamonu’yu bizden daha iyi biliyor, Kastamonuluyu bizden daha iyi tanıyor desek, abartmış olmayız her halde. Kağıthane’yi, Kastamonuluları ve özel hayatını konuştuğumuz Fazlı Kılıç Röportajıyla huzurlarınızdayız…

Kağıthane, Kastamonuluların yoğun olarak yaşadığı bir bölge. Kastamonulular tarafından seviliyorsunuz, onlarla ilişkileriniz nasıl?

Öncelikle gayretinizi takdirle karşıladığımı belirtmek isterim. (Yeni ofisimizin Kağıthane Talatpaşa Mahallesinde olmasına atıfta bulunarak) Kağıthane’mize hoş geldiniz. Şahsınızda tüm ekibinizi tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.

Övgüleriniz ve temennileriniz için biz teşekkür ederiz, hoş bulduk.

30 yıldan beri siyasi çalışmaların içerisindeyim. Bu süre zarfında Kastamonulu dostlarımla hep iç içe oldum. İlişkimizin temelini sevgi ve saygı oluşturdu. Onlarla kurduğumuz dostluklar vesilesiyle Kastamonu’nun birçok ilçesine, köyüne, yaylasına gitme imkânım oldu. Neticede bu sevgi-saygı karşılıklı olarak daha da pekişti. Sıcak ve yakın ilişkilerimiz halen devam ediyor.

İlçenizde yaşayanlar için bugüne kadar hiç rastlamadığımız bir tanımınız var sizin; onları vatandaş, halk veya seçmen yerine ‘komşularım’ diye tanımlıyorsunuz. Hangi farklı bakış açısının tezahürüdür bu?

Ben Kağıthane Belediye Başkanı titrimden önce burada yaşayan herkes gibi Kağıthaneliyim… 1960 yılından beri burada yaşıyorum. Memleketten göçüp geldiğimizde ben 2 yaşındaymışım. Hürriyet mahallesine yerleşmişiz. Çocukluğum, gençliğim burada geçti. Talatpaşa mahallesinde, okul bahçesinde top oynadığım günler daha dün gibi hafızamda. Yaşça benden büyüklerimi amcam, teyzem, yaşıtlarımı arkadaşım, küçüklerimi kardeşim, olarak görürüm. Bu içten gelen bir bakış açısıdır.

Çocukluk döneminizin Kâğıthane’si nasıldı?

O zamanlar TV, internet gibi insanları meşgul eden şeyler yoktu. Komşuluk ilişkileri üst düzeydeydi. Yoğun bir dayanışma içerisindeydik. Mesela evlerde su yoktu. Sokaktaki çeşmeden su getirirken komşunun suyunu da getirirdik. Komşumuz kömür alınca taşımasına yardım ederdik. Komşu büyüklerimizin bir ihtiyacı olduğunda bakkala bizi gönderirlerdi. ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’ özdeyişinin tam manasıyla yaşandığı dönemlerdi.

O günleri özlüyor musunuz?

O günleri seviyorum. Bu günleri de seviyorum. Her yaşanmışlık kendi döneminde güzel… Ama o günlerde insanlar birbirlerine karşı daha anlayışlıydı. Sokak aralarında top oynarken komşumuzun duvarına kale çizgisi çizerdik. Duvarına sürekli şut çektiğimiz komşumuz bundan rahatsız olmaz, anlayışla karşılardı. Hatta yorulduğumuz zaman su verirdi. Şimdi o günleri düşününce komşu çocuğunun sesinden rahatsız olanlara çocuk sesinden daha güzel bir şey olmadığını hatırlatıyoruz.

Kağıthane, farklı kültür, sosyal statü ve mezhepsel farklılıkların iç içe yaşandığı bir ilçe. Nurtepe’de yaşayan avamla Levent’te yaşayan elit kesimi nasıl aynı potada eritebiliyorsunuz?

Geçmiş dönemlerde farklı kesimler arasında oluşturulmuş duvarları bir bir yıkarak ortak paydalar oluşturuyoruz, insan odaklı dengeler kuruyoruz. Biz her kesime aynı mesafedeyiz. Telefonumuz 7/24 açık. Başkanlık makamı 2 kamerayla internetten canlı yayında. Dünyanın her hangi bir yerinde web sitemize girerek burada olan her şeyi izleme imkanı sunuyoruz. Yani şeffaf bir anlayış ortaya koyuyoruz. Bu da beraberinde güveni, sevgiyi, saygıyı getiriyor.

Hep böyle sakin misinizdir? Öfkelendiğiniz, kızdığınız zamanlar da olur mu?

İnsanız neticede… Bunlar insan olmanın gereği, duygularımız var. Üzülüyoruz, mutlu oluyoruz, zaman zaman öfkelendiğimiz, kızdığımız da olabilir ama doğrusu böyle bir durumda sonradan çok üzülürüm.(Gülümseyerek) O yüzden çeşitli yerlere öfkelenmenin kötü bir davranış biçimi olduğunu anlatan yazılar koyuyoruz. Sürekli doğru mesajlar veren, düzgün bir yaşam tarzına sahip insan profili çiziyorsunuz.

Hayatınız boyunca hiç mi kötü bir alışkanlığınız olmadı? Sigara içtiniz mi mesela?

Hayır. Hiç içmedim. Rahmetli babam çok sigara içerdi. Sigara içmemesi konusunda ona telkinlerde bulunurdum. Hayatımda, hatırladığım hiçbir kötü alışkanlığım olmadı. Öyle ki çocukluğumuzda bize elimizdeki otobüs biletini bile sokağa atmamamız öğretildi. Biraz geleneklerimizden, biraz yetiştiriliş tarzımızdan diyelim…

Mesleki veya özel hayatınızda aldığınız bir karardan dolayı derin pişmanlık duyduğunuz oldu mu?

Hayır. Gerek aldığım eğitim, gerek 26 yıl severek yaptığım mesleğim (Mali müşavirlik), gerekse özel hayatımda, aldığım hiçbir karardan pişmanlık duymadım. Siyasi hayatımda da sonradan pişmanlık duyduğum bir durum olmadı.

Başarılı bulunan belediye başkanları arasındasınız. Belediyecilik anlamında bazı ilklere de imza attınız ancak bu hizmetleri anlatırken sıradanmış, herkes yapabilirmiş edasıyla anlatıyorsunuz. Tevazuun bu kadarı fazla değil midir?

Bu kişilikle ilgili bir durumdur. Hayatımın her evresinde böyleydim ayrıca komşularımız, seçmenlerimiz bize onlara hizmet edelim diye oy verdi. Bu bizim asli görevimiz, kendimizi anlatmayı doğru bulmuyoruz.

Sizde edindiğimiz bir izlenim de, sanki birazdan Mevlana’dan beyit, Yunus’tan şiir okuyacakmışsınız gibi olmanız. Manevi yönünüz de çok gelişmiş olmalı…

Hizmet kavramının benimsenmesinde elbette manevi dünyamıza yön verenlere olan hayranlık ve bağlılık önemli rol oynamaktadır. Belki birazdan size beyit veya şiir okumayacağızdır ama meselenin esası önemlidir. Bizi seçen insanlara başkanlık mı yapacağız, hizmet mi edeceğiz. Bizler bu toplumun hizmetkarıyız…

Dilerseniz biraz da özel hayatınızdan söz edelim. Kaç çocuğunuz var?

İkisi kız, ikisi erkek, 4 çocuğum var. En büyüğü 27, en küçüğü 13 yaşında. 2 çocuğum üniversite tahsilini tamamladı, biri bu yıl üniversiteye başladı, en küçüğü de ortaokula devam ediyor. Çocuklarımızın iyi yetişmesini, ülkeye ve topluma faydalı bireyler olmasını isteriz, anne babalar olarak onların iyi yetişmesiyle mükellefiz.

Eşinize ve çocuklarınıza kul hakkı olarak borçlandığınızı düşünüyor musunuz?

Elbette. Ev işleriyle, çocuklarımızla benim birçok özel işlerimle eşim ilgileniyor. Çocuklar önce Allah’a sonra hanıma emanet… Eşime ve çocuklarıma yeterince zaman ayırmadığımı biliyorum. Sabahın erken saatlerinde çıkıp gece yarısı eve dönüyorum ancak tek tesellim; hizmet etme düşüncesiyle onları ihmal ediyor olmam…

Gençlik yıllarınızda faal futbol hayatınız olduğunu biliyoruz… Sportif faaliyetleriniz devam ediyor mu?

Öğrencilik hayatımda futbol ve basketbol oynadım. Yakın zamana kadar halı saha maçlarımız oluyordu. Spor, kitleleri birbirine yakınlaştıran, sevgiyi, saygıyı artıran zihnen ve bedenen zindelik kazandıran çok önemli bir olgudur. Belediye olarak da sporu teşvik ediyor, destek veriyoruz.

Siyaset size ne kazandırdı, ne kaybettirdi?

Siyaseti hep hizmet aracı olarak düşündüm. Hizmet etme anlamında siyaset beni manevi olarak tatmin etti. Bunu kazanç olarak görüyorum. Kayba gelince, özel hayatınızdan feragat ediyorsunuz. Siyasetçinin özel hayatı olmaz. Siz artık topluma mal oluyorsunuz. Her şeye rağmen geriye dönüp baktığım zaman ‘değerdi’ diyorum.

Ülkemizde güzel şeyler oluyor dediniz; doğrudur ancak ülkemizin bir kaos ortamına sürüklendiği de iddia ediliyor. En son Hatay Reyhanlı’da yaşanan hain saldırıda onlarca vatandaşımız hayatını kaybetti. Çözüm süreciyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Türkiye nereye gidiyor?

Türkiye’de öteden beri var olan ayrılıkçı ifadeler ve eylemlerden ülkenin her kesimi zarar görüyor. Yıllardır sağ-sol, Alevi-Sünni, laik-anti laik, Türk-Kürt gibi kutuplaşmalar oluşturuldu. Bana göre bunlar dış dünyanın Türkiye üzerinde oynadığı oyunların sonuçlarıdır. Biz 76 milyon vatandaş, bir ve kardeşiz, bunu ortaya koymamız lazım. Tüm ayrılıkçı düşünceleri ortadan kaldırmamız lazım. Problemlerimizi çözmemiz lazım. 30 yıldan beri bu ülkenin 400 milyar doları yok olmuşsa, 40 bin insanı hayatını kaybetmişse bu büyük problemdir. Bu açıdan çözüm süreci son derece önemli. Hepimizin bu sürece destek vermesi lazım… Hatay’daki olay son derece üzücüdür. Bu olayların tekrar yaşanmamasını dilerim. Ülkemizi güzel günlerin beklediğine inanıyorum. Ülkemiz hızla güçleniyor, büyüyor. Güçlü bir Türkiye’yi bozmaya, sarsmaya çalışan, kötü ve karanlık emeller taşıyanlar bu emellerine ulaşamayacaklardır.

Geniş çevrelerce beğenilen, patenti belediyenize ait olan, atık kağıttan ağaç üretimi projeniz var. Nasıl bir proje, neyi amaçlıyorsunuz?

Dünyanın her yerinde ağaçtan kağıt üretilirken biz çevreye dikkat çekmek için kağıttan ağaç üretmeye karar verdik. Atık kağıtlardan yapılan kağıt hamurlarının içerisine mazı çamı tohumu konularak atık kağıttan ağaç üretmeye başladık. Proje kapsamında kalemlik, saksı, toprak ve kağıt tohumdan set oluşturduk. 100 bin mazı çamı tohumuyla birlikte verilecek olan kalemlik, saksı, toprak seti ilk olarak okullarda düzenlenen çevre seminerleriyle birlikte öğrencilere, daha sonra da esnaf ve vatandaşlara dağıttık. Oluşturduğumuz bu çalışmayla birlikte 100 bin mazı çamı tohumundan 300 bin fidanın kök salmasını bekliyoruz. Amacımız, çocuklardan başlayarak çevre bilinci oluşturmak.

(Başkan Kılıç’ın masasındaki ISO 9001 flamasına gözümüz takılıyor, soruyoruz) Belediyelere kalite belgesi hangi kriterlere göre verilir, hangi kalite belgelerine sahipsiniz?

Belediyemiz toplam kalite olarak ISO 9001-2008 belgesi standartlarına sahip. Ayrıca müdürlüklerimizin birçoğu kendi özel alanlarında ISO belgelerine sahip. Mesela İşletme Müdürlüğümüz, Sosyal Tesislerimiz 9001-22000 belgesine sahip. Gıda çevre ve temizlik alanlarında en üst kalite belgesine sahibiz. Yakında belediye olarak uluslararası en üst kalite belgesini alacağız.

Kalite belgelerinizi her geçen gün yenilerini eklerken, gelecek seçimlerde siyasi hayatınıza bir dönem daha eklemeyi düşünüyor musunuz?

(Gülümseyerek) Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler…

 

Son olarak Kastamonululara bir mesajınız olacak mı?

Hem Kastamonulu komşularıma, hem de Kastamonu’da tanıştığım dostlarıma sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Buradaki Kastamonu STK’larıyla sürekli yakın temas halindeyiz. Kastamonu’nun, tarihiyle, kültürüyle, turizm potansiyeliyle çok özel bir kent olduğunu düşünüyorum. Ekonomik anlamda çok daha iyi yerlerde olması gerektiğine inanıyorum. Ülkemizde güzel şeyler oluyor. Bu güzel hizmetleri yapanlarla 30 yıldır birlikte hareket ediyoruz. Olumlu yönde kat edilen mesafelerin bir yerlerinde bulunmak, emek sahibi olmak güzel bir duygu.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!