II. Dünya Savaşı’ndan beri neredeyse her sene Amerikan yönetimi bütçe açığı verdi. Yani, vergilerden elde ettiği gelir, harcamalarından daha azdı ve bu farkı kapamak için borç almak zorunda kaldı.
Amerikan hükümeti, devletinin federe yapısı yüzünden, her eyaletin kendine ait bir bütçesi vardır.
1936
Keynes, Genel Teori kitabında, resesyon durumunda hükümetlerin daha fazla borç alması gerektiğini savunur.
Artan açık
Ülkenin ulusal borcu arttıkça, ödemek zorunda olduğu faiz de artar, yüksek faiz oranları bunu daha da arttırır.
Yüksek borçlanmanın sonuçları
Bütçe açıkları kontrolden çıkarsa, bir ülke için çeşitli ekonomik sorunlara yol açabilir. Bu sorunlardan ilki, artan borçlanmanın ülkenin para birimini zayıflatmasıdır. Borçlu ülkenin kurundan kaçmak oldukça mantıklıdır, çünkü ülke aşırı borçlanırsa daha fazla para basıp enflasyonu şişirerek borcu azaltmaya çalışacaktır. Bunun olma ihtimali, o kura bağlı her şeyin değerini düşürür ve yabancı yatırımcılar da arkalarında bakmadan kaçar.
Bir diğer sonuç ise yatırımcıların aldıkları bu riski telafi için daha fazla getiri beklemeleridir. Bu, hükümetin ödemek zorunda olduğu borcun faizini arttırır ve gelecekte borç almayı daha masraflı hale getirir.
Fakat fazla borçlanmanın uzun vadeli sonuçları en önemli sorunudur. Hükümetin borçlanması fiilen gelecekte vergilerin artması anlamına gelir çünkü alınan borç bir gün illa ödenecektir. Eğer para, gelecek nesillerin refahını arttırmak için kullanılıyorsa, mesela yeni okullara yatırım yapılıyorsa, bir sorun olmaz. Ama para sadece kamu sektörünün cari nakit ihtiyacını kapatmak için kullanılıyorsa sorunlar başlar.
“Gelişmekte olan ülkelerde sık sık gördüğümüz üzere, dizginlenemez hükümet borçlanması ve harcamalar, hiperenflasyon ve ekonomik yıkıma sebep olur. Bu yüzden bütçe açıklarını önemsemeye mecburuz.” Alan Greenspan, Eski Amerikan Merkez Bankası Başkanı
Fikrin özü; Hükümetler borca bağımlıdır
II. Dünya Savaşı’ndan beri neredeyse her sene Amerikan yönetimi bütçe açığı verdi. Yani, vergilerden elde ettiği gelir, harcamalarından daha azdı ve bu farkı kapamak için borç almak zorunda kaldı.
Amerikan hükümeti, devletinin federe yapısı yüzünden, her eyaletin kendine ait bir bütçesi vardır.
1936
Keynes, Genel Teori kitabında, resesyon durumunda hükümetlerin daha fazla borç alması gerektiğini savunur.
Artan açık
Ülkenin ulusal borcu arttıkça, ödemek zorunda olduğu faiz de artar, yüksek faiz oranları bunu daha da arttırır.
Yüksek borçlanmanın sonuçları
Bütçe açıkları kontrolden çıkarsa, bir ülke için çeşitli ekonomik sorunlara yol açabilir. Bu sorunlardan ilki, artan borçlanmanın ülkenin para birimini zayıflatmasıdır. Borçlu ülkenin kurundan kaçmak oldukça mantıklıdır, çünkü ülke aşırı borçlanırsa daha fazla para basıp enflasyonu şişirerek borcu azaltmaya çalışacaktır. Bunun olma ihtimali, o kura bağlı her şeyin değerini düşürür ve yabancı yatırımcılar da arkalarında bakmadan kaçar.
Bir diğer sonuç ise yatırımcıların aldıkları bu riski telafi için daha fazla getiri beklemeleridir. Bu, hükümetin ödemek zorunda olduğu borcun faizini arttırır ve gelecekte borç almayı daha masraflı hale getirir.
Fakat fazla borçlanmanın uzun vadeli sonuçları en önemli sorunudur. Hükümetin borçlanması fiilen gelecekte vergilerin artması anlamına gelir çünkü alınan borç bir gün illa ödenecektir. Eğer para, gelecek nesillerin refahını arttırmak için kullanılıyorsa, mesela yeni okullara yatırım yapılıyorsa, bir sorun olmaz. Ama para sadece kamu sektörünün cari nakit ihtiyacını kapatmak için kullanılıyorsa sorunlar başlar.
“Gelişmekte olan ülkelerde sık sık gördüğümüz üzere, dizginlenemez hükümet borçlanması ve harcamalar, hiperenflasyon ve ekonomik yıkıma sebep olur. Bu yüzden bütçe açıklarını önemsemeye mecburuz.” Alan Greenspan, Eski Amerikan Merkez Bankası Başkanı
Fikrin özü; Hükümetler borca bağımlıdır