Süleyman Soylu; 31 Ağustos 2016 tarihinden bugüne kadar İçişleri Bakanı olarak görev yapan, gözü pek, korkusuz ve kişiliği asla tartışılmayacak kadar değerli bir isim şüphesiz.
Aynı zamanda birçok Kastamonu programına katılmış, Kastamonululara dair duygu ve söylemleri ile de gönüllerimizde ayrı bir yer etmiş kişiler arasındadır Sayın Soylu,
Mesela; geçtiğimiz yıl 31 Mart Yerel Seçimleri öncesi Fatih Kas-Der Şubesinin organize ettiği bir programda, “Birileri vicdan aramaya kalksa Kastamonulu kardeşlerimize baksa yeter.” diyebilmiştir.
Devamında ise “Kastamonu ve Kastamonulular; yüksünmeyen, korkmayan, cepheden geri durmayan; tarihin, maneviyatın, kültürün, doğanın bize büyük bir mirasıdır. Hatta sadece Kastamonu kentimiz değil insanları da öyledir.” diyen de kendisidir.
Yetmedi; “Ülkemin kahraman memleketlerinden biri ve en çok şehit veren illerimiz arasında Kastamonu gelir” ifadesini kullanan da Süleyman Soylu’dur.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ ya ait olan bu ve buna benzer sözleri hemen her siyasetçiden duydu bu kulaklar. Ancak Sayın Soylu burada çok daha önemlidir. Çünkü son 40 yılda kesintisiz görevde en uzun kalabilmiş İçişleri Bakanı unvanı kendisindedir.
Buraya kadar her şey güzel, ancak aksayan ve halen kanıksayamadığımız gerçeklerle yüz yüze bırakılıyoruz. Her Valiler Kararnamesinin ardından boynumuzun bükük kalmasından, hele hele son 20 yıldır neden Kastamonu nüfusuna kayıtlı vali olmadığını sorgulamaktan yorulduk gerçekten.
Bu konuda sizin siyasetçileriniz baskı uygulamıyor, lobi faaliyetleriniz çok aksak, talep etmiyorlar gibi söylem ve eylemlere başvurmayacaklardır eminim.
Daha dün emekliliğe ayrılmış olan Saim Eskioğlu, Nazım Madenoğlu, Mehmet Demirezen ve Nevzat Sinan gibi devlete 30 yılı aşkın süre hizmette bulunmuş isimlerin bugün vali olarak atanan diğerlerinden eksiği nedir Allah aşkına? Bu emekli olmuş isimleri bizim vali olarak görmek hakkımız değil miydi?
Makam beğenmemezlik değil bizimkisi; olması gerekeni tartışıyoruz. Sadece gönüllerinize havale ediyor, böylesi değerlerimizin baş tacı edilmesi konusunda duyarlı davranılmasını istiyoruz. Kamuda görev yapan insanların adı üzerinde, kamuya yararlı olması gerekir.
İbn-i Haldun’un “Coğrafya Kaderdir” sözü sanki biz Kastamonulular için söylenmiş. Coğrafyanın kader olması, kaderi kabullenip mücadele edemeyenlere özgüdür. Yani yaşayacaklarınıza az ya da çok etkisi vardır. İstemediğiniz halde karşınıza çıkan gerçekler, mücadele etmek zorunda olduğunuz koşulları oluşturmaktadır.
Devlet görevlerinde ödül, ancak emsallerinden üstün başarıları olanlar için meşrudur. Ama devlet de bunu görmek ve değerlendirmekle yükümlüdür. Tamam, etkili ve yetkili yerlerden kimse destek olup bir üst basamağa çıkması için alın teri dökmemiş olabilir ama biz bu değerlerimizi yok sayacak kadar görmez olamayız. Geçmişte yaşadıklarımızı bugün yaşamamalıyız.
Cenap Şahabettin “Yüksek tepelerde hem kuşa hem arsalana rastlanır, biri oraya uçarak biri ise tırmanarak çıkmıştır” der. Devlet denilen yapı da zaten kamu için çalışmalı değil mi? O zaman kamu adına gerekenleri gereğinden fazlasıyla yapmış kamu görevlilerinin kamudaki yeri ve yetkisi yeniden tanımlanmalı değil mi? Liyakat, liyakat (yeterlilik, yeterlilik) diye bas bas bağırıyoruz.
Bizim çocuğumuz, bizim ağabeyimiz, bizim kardeşimiz ne yapmış; Lİ-YA-KAT…
Onur duyacağımız bir kamu görevi yapmış olmalarına rağmen makamlarda olmamalarının bir izahatı bulunmalı.
Siyaset anlayışımızın simetrisi yok bizim…
Kastamonu tarihte büyük kahramanlar yetiştirmiştir; ama büyük siyasiler demek zor. Çünkü siyasi olmak, kahraman olmak, devlet adamı olmak farklı geometrileri olan şeyler. Nice kahramanlar siyaset vadisinde heba edildi. Bizim iddialarımız, ideallerimiz ile siyaset anlayışımız da simetri bulunmadığından tarihe yarı yolda ölen bir karınca gibi geçiyor. Kabul…
Biz Kastamonu olarak özgün bir kentiz. İstanbul’daki Kastamonulular da özgün kimliklerini koruyorlar. Sadeyiz, samimiyiz. Beklentilerimizi iletiriz ve sonucunu bekleriz. Saygılıyız, sorun olmayız, sorun çıkarmayız. Ama hak ettiklerimizi de sıkılmadan yüksek sesle söylemekten çekinmeyiz; 9 yıldır olduğu gibi…
Bizim gazete olarak yayın hayatına başladığımızdan bu yana ilkesel bir duruşumuz oldu ve bunu da sürdürmekte kararlıyız. Biz tek tek kişiler üzerinden yürümek yerine değerler üzerinden yürümeyi erdemli bir duruş olarak gördük.
Bu konuda bize kızanlar olacaksa da eyvallah der, sinemize çekeriz; tarihe bırakırız tartılmayı.
GEL DE HAYIFLANMA
“Kendi açımdan değerlendirmem gerekirse; bu meslek beni 35 yılı aşkın süredir yeterince tatmin etti. Bundan yana hiçbir eksikliğim, ezikliğim yok. Ancak içinden geldiğim Kastamonu camiası açısından baktığımda büyük bir eksiklik yaşanıyor. Vali; elinde yetkiyi bulundurur, atamaları imzalar, atamalar gerçekleştirir. Yetkili eşitler arasında kendi hemşerisini tercih etme inisiyatifini de kullanabilir. Kartopu misali bu büyüme Kastamonuluların her kurumda çoğalmasını sağlayabilirdi. Vali olabilecek kapasitede, sicilde, çalışkanlıkta, verimlilikte benim kefil olacağım en az 10 kişi var. Bunun hiç olmazsa 2’si, 3’ü neden vali olmasın?
Sözün özü bu olsa gerek…
“Siyasi iradeye etki edecek gücümüz var. Kendimi bu olayın dışında tutarak söylüyorum, temennim arkadaşlarımızın valilik makamına gelebilmeleri yönünde. Benim böyle bir heves ve iştiyakım kalmadı. Çünkü umuyorsunuz, bekliyorsunuz, duyumlar alıyorsunuz ancak bir türlü gerçekleşmiyor. Ve bu durumun sürekli yaşanması heves bırakmıyor.”