Kimi gün olur, kendi kendinizle boğuşma gereği duyarsınız. Nedeni de yaptığınız iş ile ilgili bir ayrıntıyı kaçırmış olmak ya da gereken değeri verme konusunda yavaş davranmış olduğunuzdur.
Oysa size söz söyleme hakkını vermek için yıllarca çırpınıp duran sağlam yapılar vardır karşınızda ve sizin gözlerinizin içine bakmaktadırlar.
Biz, değer üretmeyen yapılara şu ya da bu nedenle alkış tutmayı laf olsun cinsinden öne çıkaran olmaktan çok, değer üreten her kim olursa onları alkışlamayı erdemli bir görev sayan anlayışla yürümeye çalışıyoruz ve böyle davranmakta da inatçı olacağız.
Bu ülke, kim ne derse desin kendi iç işleyişi ile kimi kurum ve kuruluşların sessiz özverileri üzerinde büyümüştür. Birileri bunu davullu zurnalı reklamlarla anlatırlar, kimileri de sessiz sessiz köşelerinde oturup işlerine devam ederler ve kendilerini anlayacak sağlıklı gözlerin kendilerine yönelmesini beklerler.
20 yıl önce ve kim bilir ne kaygılarla, ne korkularla kurulmuş olan Kastamonulu İş Adamları oluşumu, bağırıp çağırmadan bugün, İstanbul’un sayılı motorize güçlerinden biri durumuna gelmiştir.
Burada, bu oluşumun neler yaptığını anlatmaya kalkışmayacağız. Bir gün, olabildiğince çok Kastamonulunun önünde söyleşme fırsatı yaratarak, kendilerinin anlatmasına alan açmaya çalışacağız.
Ama sorun, dişiyle tırnağıyla; Kastamonulu olma onurundan asla ödün vermeden ve hala yüreklerinde Kastamonu heyecanı dopdolu olarak yoluna devam eden bu oluşumun ve bu oluşumun yürekli birer parçası olan paydaşlarının hak ettikleri ilgi ve değeri ne kadar sunabildiğimizle ilgilidir.
Biz, “bizim” demenin anlamından uzak durduğumuz kadar “bizim” demenin tadını da bilmiyor gibi durmamalıyız. Yüreklice “bizim” diyebildiğimizde üretilecek yerel yararın, şu an olandan çok daha üst basamaklara çıkacağını görebilmemiz gerekiyor.
Onlar nerede olurlarsa olsunlar bizim hissedemediğimiz kimi sancılarla büyümeye ve yerel yarar üretmeye çalışıyorlarken bizim, onların sancılarından uzakta kalmak gibi bir lüksümüzün olmaması gerektiğine inanıyoruz. KASİAD’da, bu heyecanı gördüğünde varlığını katlayacak, iş yüklenme güvenini artıracaktır.
Unutmamamız gereken şu: Bizim, böylesi oluşumlara her zaman ihtiyacımız var ve onların da bizim onları sahiplenerek elimizden geldiğince desteklememize ihtiyaçları var.
Çok koptuk, çok kopuk yaşıyoruz. Lafa gelince sayımızdan söz ediyoruz ama işlevsel yapılarımıza sahip çıkmakta o kadar becerikli olamıyoruz.
20 yıldır yüreklice Kastamonu adını İstanbul’a kazıyan arkadaşlarımıza, kardeşlerimize, büyüklerimize özledikleri ve hak ettikleri değeri vermekte kıskanç davranmayalım.
Çünkü onlar, “bizim” olmayı kendilerine şiar ederek yola çıkmış insanlar ve biz de artık onların “bizim” olduğunun farkında olalım (MI) ?…