Hüseyin Karadeniz
  1. Haberler
  2. ELALEMİN OĞLU-1

ELALEMİN OĞLU-1

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Anadolu toplumlarında çocuk yetiştirme pratiklerinin ve toplumsal kimlik inşasının en belirgin göstergelerinden biri, “elalemin oğlu, elalemin kızı” söylemidir. Bu ifade, görünürde bir öğüt ya da örnek gösterme biçimiyken, özünde bireyin kendi potansiyelini tanımasını engelleyen bir kıyas kültürünün taşıyıcısıdır. Kastamonu özelinde bu söylem, hem aile içi otoritenin hem de toplumsal denetimin araçlarından biri olarak karşımıza çıkar. “Elalemin oğlu şöyle çalışkan, kızı şöyle efendi” denildiğinde, aslında bir başarıdan ziyade idealize edilmiş bir norm tarif edilir — erişilmesi beklenen, ama asla tam olarak ulaşılamayan bir ölçü.

Kastamonu gibi kapalı, geleneksel dayanışma ağlarının hâlâ güçlü olduğu yerlerde, birey topluluk içinde tanımlanır. Bu durum, başarıyı veya iyi oluşu kişisel değil, toplumsal bir karşılaştırma zemini üzerinden anlamlandırmaya iter.

“Elalemin oğlu” burada hem rekabet nesnesi, hem de kültürel idealin taşıyıcısıdır.

Pierre Bourdieu’nün “sembolik sermaye” kavramıyla açıklarsak, “elalemin oğlu”nun övülmesi, ailelerin kendi çocuklarına dolaylı biçimde bir norm dayatmasıdır. Bu norm, yalnızca akademik başarıyı değil; edepli olmayı, ölçülü davranmayı, hatta konuşma biçimini bile kapsar.

Bu kültürel kıyas, bireyde kalıcı bir yetersizlik duygusu yaratır. “Neden ben değil de o?” sorusu, genç yaşta benlik saygısını şekillendirir. Kastamonu gençliği için bu durum, çoğu zaman sessizlikle içselleştirilir; duygular açıkça ifade edilmez, ama içe kapanıklık bir direnç biçimine dönüşür.

Bu noktada, gurbete çıkan Kastamonulu genç figürü sosyolojik olarak dikkat çekicidir. Gurbetteki birey, hem “elalemin oğlu” olma baskısından kaçar, hem de orada başka bir “elalem”le karşılaşır: sistem, kültür, dil… Böylece kıyas coğrafya değiştirir ama kaybolmaz.

Kastamonu kültüründe “fazla övünmek ayıptır”, “öyle her işte öne çıkılmaz” gibi öğretiler yaygındır. Bu öğretiler, tevazuya dayanır gibi görünse de toplumsal görünürlük korkusunu da besler.

“Elalemin oğlu şöyle zekiymiş” dendiğinde, asıl mesaj çoğu zaman “sen haddini bil”dir. Bu ifade, hem çocuk üzerinde bir disiplin aracı, hem de aileler arası gizli rekabetin sembolüdür.

Bu anlamda “elalemin oğlu kızı” ifadesi, modernleşme sancıları yaşayan taşra kültürünün aynasıdır. Modern eğitim, kentleşme ve göç arttıkça, bu kıyas biçimi şehirli söyleme evrilmiş; sosyal medyada “bak elalemin çocuğu yurtdışında okuyor” şeklinde yeniden üretilmiştir.

“Elalemin oğlu kızı” söylemi, Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi Kastamonu’da da bireysel kimlik inşasının önünde görünmez bir duvar örmüştür. Bu kültürel kıyas, topluluk aidiyetini korurken bireysel özgüveni zedeleyen ikili bir yapı yaratır.

Bugünün Kastamonulu gençliği, bu mirasın içinden sıyrılmaya çalışırken hem köklerinden kopmadan hem de kendi potansiyelini görünür kılmaya çabalıyor. Artık mesele “elalemin oğlu” gibi olmak değil; kendi hikâyesinin öznesi olabilmek.

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!