Sevgili İstamonu Gazetesi okuyucuları, sizlere bu ilk yazımla merhaba diyorum.
Ben İstamonu Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdür Büşra Sarıdoğan. Aslen Adıyamanlı, ruhen İstanbullu, fahri olarak ise Kastamonuluyum. 4 yıl gibi uzun bir süre Kastamonu’da olup ilçelerinden, sokaklarına kadar köşe bucak gezdiğim, bana göre Batı Karadeniz’in İncisi olan bir şehre gönül vermemek elde mi? Tanıştığıma kendi adıma memnun oldum, bundan sonra her hafta sizlerle bu köşede buluşmayı heyecanla bekleyeceğim. İlk yazımı, siz değerli okuyucularımızla buluşturmanın büyük bir heyecanıyla yayınlıyorum. İyi okumalar.
Cumhuriyetin 100. yılını kutlama telaşı, heyecanı ve her şey daha güzel olacak umudu ile girdiğimiz 2023 yılı, maalesef umduğumuz gibi olmadı. 100 yıla sığabilecek ne kadar olay varsa yaşadık ve olan biten onca şeyden sonra artık hiçbir şeyin bizi şaşırtamayacağı bir hale geldik.
Geçen koca bir asrın, çeyrek asrını bile değerlendirdiğimizde ne derece derin kabuslar yaşadığımızın göstergesi niteliğinde; Ergenekon, Balyoz operasyonları, anayasa referandumu, 17-25 Aralık operasyonları, bitmeyen terör saldırıları ile gündemde olan Kızılay, Merasim Sokak, Taksim, Reina terör saldırıları, 15 Temmuz askerî darbesi, olağanüstü hâl, başkanlık referandumu ve seçimi, şehit haberleri, pandemi gibi birçok olayın ardında 2023 yılından umut, huzur ve ekonomik özgürlük beklemek elbette hepimizin hakkıydı.
Ama henüz takvimler 6 Şubat’ı gösterdiğinde, 11 ilde yaşanan depremle yeni güne uyandığımızda, aslında o beklenen güzel günlerin bu yıl da bizlere uğramayacağını anlamıştık.
Kahramanmaraş merkezli ve 14 milyona yakın kişiyi doğrudan etkileyen depremde Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elâzığ’da küçük kıyamet olarak hafızalara kazınan günde sadece binlerce bina yıkılmadı. Kayıplar sadece cana gelmedi veya maddi kayıplar olmadı. Kiminin umutları, kiminin hayalleri yıkılırken kiminin ise hayatta tutunacak tek dalı kırıldı.
Bir yandan depremin izlerini silmeyen çalışırken bir yandan da 14 Mayıs’a ertelenen seçimleri düşünmeye başladık. Aslında neyi düşüneceğimizi şaşırdığımız bir dönemde, belki de seçimleri düşünmek biraz olsun kafamızın içindeki sesleri susturmaya çalışmanın farklı yoluydu. Kim bilir…
14 Mayıs geldi çattı, seçimler gerçekleşti, ilk raundda kimse istediğini alamayınca ikinci raund için kollar sıvanda, kapı kapı gezilip kapalı kapılar ardında anlaşmalar yapıldı. Kimine göre en mantıklı hamleler yapılırken, kimine göre en başından beri aday gösterilmemesi gereken kişinin ise kazanacağı umudu vardı. Tam da bu anda, denize düşen yılana sarılmışta olabilir, bilemedim doğrusu.
Kimin, kime, neden ve niçin sarıldığını ise sizin özgür düşüncenize ve geniş hayal gücünüze bırakıyorum.
Ben, Hatice’den çok neticeyle ilgilenerek, 21. yılına da iktidarda giren AK Parti’yi tebrik ederken, bir yandan da bu başarının mimarı olduğunu düşündüğüm ana muhalefet ve diğer muhalefet partilerini de ayakta alkışlamak istiyorum.
Bu durumu sadece Türkiye’de mi böyleydi? Hayır tabi ki!
Özetle, Dünya genelinde her şeyin kötüye gitmeye başladığı. Savaşların yaşandığı, egoların tatmin edilmesi için birçok masum canın yok olduğu bir yıldı. “Dost acıda olsa gerçekleri söyler” cümlesinde bahsi geçen dost olmak istemezdim burada ama ayna tutmak bana kaldı bu sefer.
Hepimizin umudu olan 2023 yılı… Neydi bu yaşananlar? Yüz yılın özeti mi? Yoksa, gelecek yüz yılın fragmanı mı?