1. Haberler
  2. GÜNDEM
  3. Verilmedik belge, yapılmadık test bırakmadık

Verilmedik belge, yapılmadık test bırakmadık

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gazete İstamonu’nun çalışma ofisini ziyaret eden TSE Başkanı ve AK Parti İstanbul 1. Bölge Milletvekili Aday Adayı Hulusi Şentürk, TSE’de 4 yılda devrim niteliğinde işler başarıldığını belirterek, “Verilmedik belge, yapılmadık test bırakmadık” dedi.

Ziyarette Genel Yayın Yönetmenimiz Hüseyin Karadeniz’in sorularını içtenlikle yanıtlayan Hulusi Şentürk “Göreve geldiğimizde yaklaşık 580 alanda test yapabilen TSE, bugün bin 300’ün üzerinde metoda sahip.8 bin civarında olan belge sayısı,17 bine ulaştı. Bizden önce ancak 6 milyon yatırım yapabilen bir kuruluş vardı, geçtiğimiz yılı 70 milyon yatırımla kapattık. Yani, yatırım hacmimizi 10 katın üzerinde arttırdık ve artırmaya da devam ediyoruz. Elhamdülillah 4 yılda, 56 yılda gelinen mesafenin çok daha fazlasını kat ettik.” diye konuştu.

TSE’de görev yaptığınız 4 yıl süreyle devrim niteliğinde proje ve çalışmalara imza attınız. Sizin döneminizde kurum içinde yaşanan değişimleri aktarır mısınız?

Standart hayatımızın her safhasında olan bir gerçektir. Bizim yönetim anlayışımızla birlikte TSE’nin gerçek anlamda yaptığı işin stratejik önemini fark ettiğini söyleyebilirim. Daha evvelinde TSE belge vererek, test ve denetleme yaparak para kazanan bir yapıya sahipti. Biz meselenin belge verme, standart oluşturma ve standartların uygunluğunu kontrol etme durumu olmadığını göstermek için çalıştık. Bize göre; uluslararası ticaretin en önemli ve stratejik argümanı olan TSE’nin konusu, Türkiye’nin bulunduğu ekonomik konumu belirleme olmalıydı. Çalışmalarımıza bu yönde başladık. Ancak belirtmem gerekir ki bu algıyı oturtmaya çalışırken ilk başta oldukça zorlandık.

Gerçeğin aksine; kendini dünyada ilk 10 ’da gören bir TSE vardı

Neydi sizi zorlayan şartlar?

Yıllardır işin en doğrusunu yaptığına inanmış samimi, gayretli bir kadroya, işleyişin yanlış olduğunu göstermekte oldukça zorlandık. TSE’nin dünyanın en büyük ilk 10’unda gören yönetime, bunun aksine ilk 50’de bile olmadığını söyleyince oldukça tepki topladık. Yine TSE’nin, pazarın en büyük oyuncusu olduğuna inanılıyordu. Oysa pazarın yüzde 10’una bile hizmet veremediğimizi, bizim dışımızdaki kuruluşların elinde olan yüzde 90’lık bölümün de yüzde 80’ine batılıların hakim olduğunu ortaya koyduk. Bu sebeple her sene bir buçuk milyar dolardan fazla paramızın yurt dışına çıktığını belirttik. Tüm bunlardan sonra yol haritalarımızı çizebildik. Kendimize başlangıçta birkaç hedef koyduk.

Bu hedeflerden bahseder misiniz, hangileri gerçekleşti?

Kendi ülke pazarımızı sömürge olmaktan kurtaracağız bunun için de tam saha savunması yapacağız, verilmedik belge yapılmadık test bırakmayacağız dedik. Müşteri istediği anda gerekli alt yapıya sahip olmamız lazımdı. Bu hedefi 4 yılda büyük oranda başardık. Göreve geldiğimizde yaklaşık 580 alanda test yapabilen TSE, bugün bin 300’ün üzerinde metoda sahip.8 bin civarında olan belge sayısı, bin 700’e ulaştı. Bizden önce ancak 6 milyon yatırım yapabilen bir kuruluş vardı, geçtiğimiz yılı 70 milyon yatırımla kapattık. Yani, yatırım hacmimizi 10 katın üzerinde arttırdık ve artırmaya da devam ediyoruz. Elhamdülillah 4 yılda, 56 yılda gelinen mesafenin çok daha fazlasını başardık.

Yerli özel sektöre bakış hain konumundaydı

Yerli özel sektör TSE çalışanlarına göre hain konumundaydı. Onların TSE’nin kapısından girmesi, imkânlarından yararlanması yasaktı. Biz bu yapıyı da kırdık. Bizim tezimiz: ‘Devlet kuruluşu olarak özelin yapamadığını yapmakla mükellefiz. Özel yapmaya başladığında ise o alandan çekilmek zorundayız’ dı. Tabii ki tekelleşmeye müsaade etmememiz gerektiğinin bilinciyle hareket ettik. Dolasıyla tez bu olunca, yerli kuruluşlarla iş birliği anlaşmaları imzalamaya başladık. Yine yaptığımız değişikliklerle yerli kuruluşların TSE’nin laboratuvar ve altyapısından yararlanmalarının yollarını açtık. En son çıkardığımız önergeyle de artık bu yerli kuruluşlarla beraber büyük projelere ihale teklifi verebilme noktasına geldik. Amacımız yerli kuruluşları büyütmek.

100 milyon lira öz sermayeli uluslar arası belgelendirme ve gözetim kuruluşunu faaliyete geçirdik

Uluslararası alanda başarılı olabilmek için yapmamız gereken önemli bir husus da kamu bürokrasisinden kurtulmaktı. Bunun içinde yüzde 100 sermayesi TSE’ye ait bir şirket kurmak için 2 yıl uğraştık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıkmadan bir gün önce, son bakanlar kurulu toplantısında kararı imzaladı. 100 milyon sermayeyle uluslararası belgelendirme ve gözetim

kuruluşu faaliyete geçti. Dünyada böyle bir örnekte yoktu.

Bunu yaparken TSE’nin kamu görünümünden şirket kimliğine bürünmesiiçin yol da açmış olduk. TSE ilk kez standartların ekonomik önemini anlatan kitap yayınladı. Bu çalışma bizim ilgili aktörlerin dikkatini çekmemize vesile oldu.

Avrupa’da olup da biz de olmayan standarttan hiç kimse bahsedemez

TSE, AB standartlarının altında diye hep eleştirilirken 2012 yılının 1 Ocak itibariyle Avrupa standartları teşkilatının tam üyesi olduk. Bu, AB üyesi olmadığı takdirde AB’de en çok oy hakkına sahip A grup üyesi tek teşkilat olduk demektir. Avrupa’da olup da biz de olmayan standarttan hiç kimse bahsedemez.

Helal gıda alanında hiç yoktuk

İslam dünyasında yıllık 15 milyar doları aşan helal gıda belgelendirme pazarı tamamen batının elindeydi. Helal gıda alanında hiç yokken önemli mesafe kat ettik. Hedef olarak kendimizi uluslararası alana çıkmayı ön gördük. İslam dünyasında TSE’den başka bu işi yapabilecek kapasitede ve büyüklükte olan hiçbir kuruluş yok.Bu bizim açımızdan büyük avantajdı. Böylece yurt dışında ciddi bir açılım gerçekleştirebilirdik. Bu arada İslam dünyasının kendi alt yapısını kurmasını hedefledik. Konuyla ilgili İslam ülkeleriyle görüştük. Onlar TSE’e gibi bağımsız değil doğrudan hükümete bağlı kuruluşlar olduğundan uzun müzakereler ve onay aşamalarını atlattık. Büyük ölçüde helal gıda belgelendirme alanındaki hedeflerimizi başardık.

Helal gıda sertifikasıyla ilgili hangi ülkelerle iştirakimiz bulunuyor?

Sudi Arabistan,Yemen, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Kamerun, Gabon ve Sudan’la ticari anlaşmalarımızı yaptık. Bizim verdiğimiz belgelerartık o ülkeler tarafından kabul edilir hale geldi. Ayrıca Sudi Arabistan, Yemen ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ihtiyaç duyduğu belgeleri onlar adına biz düzenlemeye başladık. Geçen sene yeni başlamamıza rağmen sadece buhizmetlerden dolayı 1,7milyon civarındamühendislik geliri eldeettik. Bu sene inşallah gelir katlanarak büyüyecek.

SIMIIC’e üye ülke sayısını 10’dan 32’ye çıkardık

İslam ülkeleri arasındaki ticari bağlar Batı’nın etkisi altında kalmadan sürdürülebiliyor mu?

Başardığımız en önemli işlerden biride İslam kalkınma teşkilatı bünyesinde ben göreve gelmeden önce kurulan İslam ülkeleri standardizasyon ve metroloji enstitüsüne (SMIIC) üye ülke sayısını 10’dan 32’ye yükseltmek oldu. İslam ülkeleri arasında ticareti arttırmak amacıyla ortak standartlar belirleyen bu oluşumun başkanlığını ve sekretaryasını TSE yürütmektedir. Aramızdaki birliği oluşturarak ilk helal standartlarımızı yayınladık, kadroların eğitmeye başladık.Yeni bir aşamaya geçtik; mayıs ayında Dubai’de yapılacak olan SMIIC genel kurulunda Helal World ( dünya) adını verdiğimiz yeni bir modeli İslam dünyasına sunacağız. Bu model tüm İslam dünyasının ihtiyaç duyduğu test ve belgelendirmenin karşılıklı tanınmasını sağlayacak. Aynı zamanda da TSE’nin yapacağı çalışmaları tüm İslam dünyasında teknik dosya olarak kabul edilmesini öngörmektedir. Anlaşma hayata geçtiği takdirde İslamdünyasının belgeler ve test anlamındaki Batı’ya bağımlılığını yüzde 90 oranında ortadan kaldırmış olacağız. Hem TSE büyük bir pazara dahil olacak hem de Türk ihracatçılarının önü açılacak.

Helal sertifikadenilince aklımıza sadece gıda geliyor

Helal sertifika sadece gıdayı kapsamıyor; medikal, turizm, kozmetik ve helal hizmette en az gıda kadar önemlidir. Çok büyük bir alan ve yıllık hacmi 3 trilyon doları aşan bir dünya pazarı var. Bu pazarda standart ve belgelendirmede kimin markası öne çıkarsa o ülkenin üreticisi pazarın hâkimi olur. İşte bu projelerle TSE helal dünyanın en büyük markası haline gelecek.

TSE’de 2011 yılında göreve gelmeden hemen önce milletvekili aday adayı olduğunuzu açıklamış, hatta seçim turlarına başlamıştınız. Ancak 10 gün sonra başvurunuzu geri çektiniz.Yönünüzü Ankara’ya adresinizi meclis değil de TSE’ye çeviren kuvvet neydi?

Kendimi bildim bileli siyasetin içinde bir adamım. Daha önce AK Parti İstanbul İl Başkan Yardımcısı olarak görev yaptım. 2007-2009 seçimlerini İstanbul SKM başkanı olarak ben yönetmiştim. 2007 yılında milletvekili adayı olmam yönünde genel merkezden istekler olmuştu. Ancak şirketlerimi yeni kurduğum için bu teklifi kabul etmemiştim. 2011 yılına geldiğimizde şirketlerin rayına oturduğunu söyleyip yeniden göreve çağırdılar. Bende il başkanının (Aziz Babuşcu) onayını alarak milletvekili aday adaylığı başvurumu gerçekleştirdim. Tabii o dönemde TSE başkanı istifa etmiş, olağanüstü kongreye gidilecekmiş. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, benim TSE için uygun olduğumu ancak milletvekili aday adayı olduğumu söylemiş. O da ‘TSE çok daha önemli Hulusi’ye söyle bıraksın adaylığı geçsin kurumun başına.’ talimatını vermiş. Hal böyle olunca 10 günlük süreçten sonra siyasete bir parantez açarak kendimizi TSE’de bulduk. Düşüncemizde böyle bir durum yoktu. Cumhurbaşkanımızın TSE gibi önemli bir kuruma problemleri benim çözebileceğimi düşünerek göndermesi onur verici.

Ne zaman tanıştınız Sayın Erdoğan’la?

Ben1989 yılında mahalle temsilcisiyken, kendisi il başkanımızdı. O dönemden beri tanışığız, alt üst diyaloğumuz vardı.

AK Parti kurucular kurulunda var mıydınız?

Kurucular kurulu kurulduktan bir süre sonra yasa gereği seçime gidince il yönetimi istifalardan dolayı düştü. Yapılan yeni atamalar sırasında il yönetimine girdim. İlk olağan kongrede tüm mesaimi yeni kurduğum şirketlerime vermem gerektiği için il yönetiminden ayrıldım. 2006 yılındaki olağan kongre sonrası geri geldiğim ilde 2011 yılına kadar çalışmalarımı sürdürdüm.

AK Parti’de yer almanın sizin için taşıdığı önem nedir?

En azından yaşlandığımızda torunlarımız ‘Dede biliyor musun eskiden Türkiye çok kötüymüş. 2000’li yıllarda bir lider gelmiş, parti kurmuş. Türkiye’yi onlar kurtarmış.’ diye anlattığında; bizde gururla torunumuza sarılıp, ‘Evet yavrum o kadronun içinde deden de vardı diyebileceğiz.’ Bu çok onur verici. İslam devleti Abdülhamit’in ardından ilk kez Tayyip Bey döneminde başını yerden kaldırmıştır. Bu büyük bir sorumluk veriyor insana. Bu başı tekrar indirmenin hesabını hiçbirimiz veremeyiz. Düne kadar kendini kurtarmak için adım atan Türkiye bugün attığı her adımda çevresini düşünmek zorunda. Liderlerin, milletvekillerin aksine yurt dışında sokaklar Türkiye ve Tayyip Erdoğan diyor.

Gezi olayları, 17 Aralık -25 Aralık operasyonları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Gezi olayları ağaç kavgası olmadığını sokaktaki çocuk bile biliyor. Ağaç kesilmesine karşı çıkanlar neden Kanal İstanbul’dan, 3. köprüden vazgeçmemiz için ültimatom vermeye kalkıştılar. Ağaç kesmekten vaz geçin demediler. 17-25 Aralık da kesinlikle cemaatin iktidarla hesaplaşması değildi. Türkiye’ye diz çökertmek için bir oluşumu kullanma olayıdır. Elhamdülillah Türkiye diz çökmedi. Bisküvi kutusuna her Cuma para atanların ağızına ayakkabı kutusunu dolamasına anlam veremiyorum. Tabi bunu konuşan çok fazla kesiminde Cuma’ya gitmediğini bildiğimiz için onu da yadırgamıyoruz. Gerçekten yanlış yapanı gördüğümüzde affetmeyiz. AK Parti Türkiye’nin en büyük partisi. Bugün her 2 kişiden biri AK Partili, buradan hiç yanlış insan çıkmayacak demeniz Türkiye’nin yüzde 50’sinde bir tane bile yanlış insan yok demek. Kusura bakmayın böyle bir şey yok, olamaz. Bundan sonra Türkiye’ye yeniden operasyon düzenlenebilir ama inşallah daha hafif atlatırız. Çünkü bunun 2 yılda ödediğimiz ekonomik bedelleri çok yüksek.

TSE’de hazır işleri yoluna sokmuşken neden tekrar milletvekili aday adayı oldunuz?

Güç olarak bakarsanız 20 milletvekilliğine bedel bir kurum. Ancak Türkiye’de bazı bürokratik engelleri için başka imkânlara sahip olmamız gerekiyor. TSE’de benim getirebileceğim çizgi bellidir. Birçok değişim yapılması lazım. Mesela; 4 yıl uğraştım, hala Türkiye’de bir standardizasyon stratejik belgesi yayınlayamadım. Karşımızda müthiş bir bürokrasi var. Oysa Amerika, Fransa gibi gelişmiş ülkeler mutlaka stratejik belgeleri vardır. Bu işi çok iyi biliyorum mesele Türk standartları değil, Türkiye’nin bu alanda önünün açılması ve İslam dünyasının sömürüden kurtarılması. Siyasi imkânı elde edecek olursam Türkiye’de İslam dünyasının önünü açacak gerek program anlamında, gerek mevzuat anlamında çok ciddi çalışmalar yapabileceğime inanıyorum.

Çakma değil, çatlak bir Kastamonuluyum

Memleketinizle pek anılmıyorsunuz, çakma bir Kastamonulu musunuz?

Çakmaklığın tanımında öncelikle uzlaşmamız gerekiyor. Anne ve babası Çatalzeytin’in Çubuklu köyünde doğmuş, babasının amelelik yapmak için geldiği İstanbul’da, Fatih ilçesinin Çarşamba semtinde dünyaya gelmiş biriyim. Düne kadar Kastamonu hemşericiliği üzerinden siyaseten prim yapmıyordu, Kastamonuluyum diye ortaya çıktı diye düşünülüyorsa; elhamdülillah hiçbir zaman prim yapmanın derdinde olmadım. Bugünde bu anlamda Kastamonuluyum demiyorum.

Kendinizi nasıl tanımlarsınız?

52 yaşındayım Allah’tan başka hiçbir kulun önünde bu baş eğilmedi. Eğer eğilecekse bence başı keselim daha iyi. Kimseye eyvallahım yok, olmaz. Eyvallahım olsaydı devrim gibi değişiklikleri yapamazdık. Hayatım boyunca tanımadığım biri sırf hemşerim diye kefil olmadım ya da bulunduğum konumda birileri istiyor diye görev değişimi yapmadım. Dolayısıyla ben çakma Kastamonulu değil çatlak bir Kastamonuluyum. Benim için ilkeler ve değerler önemlidir. Bunun bedeli ne olursa olsun hepimiz ödemek zorundayız.

TSE otomotiv test merkezi ve Ar-Ge tesisi kurmak için kolları sıvadı. Bu yatırım Kastamonu’ya getirilemez miydi?

Sırf dostlar alışverişte görsün diye bir şey yapılmaz. Ülke kaynaklarının boşa harcanmasının bedelini hep birlikte ödüyoruz. Daha önceki dönemlerde siyaseten yapılan birçok yatırım kaderine terk edilmiş vaziyette şimdi. Kalifiye eleman, lojistik imkân hepsini bir kenara bırakalım, bir kere coğrafya buna müsaade etmiyor. Yatırımın yapılacağı yerin rakımının 350 metreyi geçmemesi gerekiyor, Kastamonu’nun bu şansı yok. Ama şunu belirteyim TSE Kastamonu’ya bölge müdürlüğünü benim dönemimde kurdu. Benim önceliğim elbette Kastamonu’ydu, arkadaşlarım bunu biliyordu. Ancak incelemeler sonucu arkadaşlarım gerçekte de bölgenin en uygun şehrinin Kastamonu olduğunu söyledi.

Memleketimin geri kalmışlığını hazmetmek mümkün değil

Kastamonu’nun geri kalmışlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Müthiş tarihi güzelliklere sahip ve bir zamanlarda Osmanlı’nın önemli sancaklardan biri olan Kastamonu, bugün ne yazık ki Türkiye’nin ortalamasının çok altında ekonomik seviyede. Kastamonulu olarak, memleketimin geri kalmışlığını hazmetmek mümkün değil. Daha düne kadar biz hizmet alamıyoruz diye dağa çıkanların mezraları bile bizden

daha iyi haldeydi. Bizim bölgenin topraklarında yaşan insanlar memleketine ihanet etmiyor. Eğer aynı mantığa biz de sahip olsaydık bu ülkede kimse yaşayamazdı. Kastamonu’nun ucuz projelerle kalkınabileceğine inanmıyorum. Boşalmış köyleri, ilçeleri ciddi anlamda ayağa kaldıracak, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan çok kapsamlı projelere ihtiyacımız var. Derdimiz bugün çocuklara iş bulmak olmamalı. Çocuklarımızın yarın iş arama derdinin olmayacağı bir ekonomik sistemi kurmak olmalı.

Üç çocuğunuz bulunuyor, iyi bir baba olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Büyük oğlum Mustafa 27 yaşında gemi makine mühendisi bu sene ulaştırma bakanlığı tersanelerinde imtihanı kazandı. Kızım 22 yaşında şehir üniversitesi uluslararası istiklal ve siyasalda okuyor, inşallah seneye oda bitirecek. Küçük oğlum 15 yaşında Maltepe’de orta sona gidiyor. İlk oğlum için vicdanımda bir yara vardır. Ekonomik anlamda ayakta kalabilmek için mücadele ettiğimiz ogünlerde akşamları da siyasi mücadele içindeydik, eşimi doğum sonrası hastanede bile bekleyemedim. Gençliğin verdiği heyecanla dünyayı kurtarma aşkıyla evde durmak bizim için züldü. Yıllar sonra bunun ne kadar büyük bir hata olduğunu anladım. Ancak diğer ikisi için öyle bir yaram yok. Hele küçük oğlum el bebek gül bebek büyüdü.

Peki, nasıl bir eşsiniz?

Siyaset ve iş dışında hiçbir hayatım olmadığı için eve ayırmam gereken vakti rahatlıkla ayırıyorum onla ilgili bir problem yok. Ancak gezmeyi çok sevmediğim için hanım çok kızar. Bir orda haklıdır. Bende evdeysem oturayım kitap okuyayım istiyorum.

Sadece okumakla kalmıyorsunuz bildiğimiz kadarıyla. Bu kadar işin arasında kitap yazmaya nasıl vakit buldunuz?

Okumayan insanın kendisine de ülkeye de fayda getireceğine inanmıyorum. Çocuklarımla mümkün mertebe her akşam en az yarım saatlik kitap okuma zamanımız vardır. Onlarında bu çok hoşuna gidiyor. 14 tane kitabım var. 7- 8 tane de birileriyle yazdığım kitaplar bulunuyor. Makaleler, araştırmaları saymıyorum bile. Vakit bulamıyorum diyenlere anlam veremiyorum. Her akşam dizi ve evlendirme programı seyretmeye ayrılan vaktin onda birini ayırmaları yeterli oysa.

Sıra dışı biri olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Son derece sıradan olduğumu düşünüyorum. Ancak piyasada o kadar çok sıra dışı insanlar var ki ben sıra dışı kalıyorum, problem orada.

Dizi izlemediğinizi öğrendik, futbol maçı izler misiniz, tuttuğunuz bir takım var mı?

Bizim gençliğimizde Avrupa Yakası’nda yaşayanlar Galatasaraylıydı, Anadolu Yakası’ndakiler ise Fenerbahçeli. Ben de 3 yaşımdan itibaren Maltepe’de olduğum için Fenerbahçeliyim ama futbolu milli maçlar hariç takip ettiğim söylenemez.

Hayatınızda hiç keşke dediğiniz oldu mu?

Mutlaka iniş çıkışlarımız, üzüldüğümüz oldu ama hamdolsun keşke dediğim hiç olmadı. Bulunduğum gün doğru olanın kararını vermişimdir. Olan olayı o günün şartlarına göre değerlendirmek lazım.

Sevmediğiniz bir huyunuz bulunuyor mu?

Çok insan seviyorum. Yönetici olarak almam gereken kuralları alıyorum ama ondan sonra günlerce uyuyamıyorum, belirli bir noktadan sonra yükü taşıyamıyorsunuz çünkü. Fazla merhametliyim o yönüme çok kızıyorum. Merhametim iş hayatımda adaletime engel olmuyor ama özel hayatımda tam tersi. Özel hayatımda akılla hareket edebilmeyi isterdim. Bunun acısını maddi manevi çok çekiyorum.

Duygusal mısınız, hiç ağladığınız oldu mu mesela?

Mesela; Yeşilçam filmi hiç seyredemem, ağlarım. Bu birazda geçmişimden kaynaklanıyor. Liseye kadar tek hayalim yırtık olmayan bir ayakkabıyla okula gitmekti çünkü. Üzüntüden çoğu insan gibi defalarca ağlamışımdır. Ancak sevincimden bir kere ağladım. O da oneminute olayıdır. O gün ağlamaktan, evden havalimanına nasıl gittiğimi hatırlamıyorum.

İstamonu Gazetesi’nin sizde uyandırdığı his nedir?

Annemleri Kastamonu’ya bırakırken, benim Gerede’ye kadar ağzımı bıçak açmaz. Gerede’den sonra şarkılar türküler söylerim. Hanım da çok kızar bu duruma. Memleketle ilgili bir şeyle karşılaştığınızda o duyguyu tarif edemiyorsunuz ama içinizde hoş bir coşku yaşıyorsunuz. İstamonu da bu heyecanı yansıtıyor. Yerel basınının zorluklarını bilen biri olarak, size bu zorlu yolda kolaylıklar diliyorum.

Bu yıl özellikle İstanbul 1. Bölge’den siyasetin içinde uzun yıllardır var olan deneyimli isimler milletvekili aday adayı oldu. Milletvekili aday adayı olan hemşerilerinize bir mesajınız var mı?

Milletvekili aday adayı olan Kastamonuluların tamamına yakını arkadaşımız. Halim abiyi (Kanatcı), Maltepe belediye başkan yardımcılığından itibaren tanırım, çok severim. Kemal Akar’la İstanbul il yönetiminde uzun yıllar aynı masa etrafında çalıştık. Perihan Paksoy geçtiğimiz dönemde de aday adayı olmuştu o zaman ben SKM başkanıydım. Allah için en güzel çalışan aday adaylarımdan biriydi. Sinan (Aktaş) Üsküdar ilçe başkanımızdı onunla da uzun yıllardır siyasi birlikteliğimiz var. Geçen seçimlerde sadece İstanbul genelinden bir aday çıkarabildik. Oysa her bölgeden adayımız olmalıydı. İnşallah her bölgeden bir Kastamonulu aday çıkar. Aday olup seçilince ucuz politikalar peşinde koşmayalım da gerçekten hem İstanbul’daki Kastamonuluların İstanbul’a entegresini sağlayacak hem de asıl memleketimizi gerçekten ciddi projelerle ayağa kaldırabilecek hizmetler verelim. Çünkü sadece İstanbul milletvekili olmayacağız, aynı zamanda Kastamonu’yu da temsil eden bir milletvekili olacağız. Kastamonu’dan gelecek milletvekili arkadaşlarımızla beraber ciddi organizasyonlarla Kastamonu’ya dönükte güzel projeleri geliştirmemiz gerekiyor.

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!