Kastamonulu olup da dünyada yüksek seviyede Türkiye’yi temsil etmek, Türk ekonomisine katkı sağlamak çok da sık rastlanan bir durum değil… Bunu en iyi başaranlardan birisiniz. Kısaca kendinizden söz eder misiniz?
Kastamonulu olup da dünyada yüksek seviyede Türkiye’yi temsil etmek, Türk ekonomisine katkı sağlamak çok da sık rastlanan bir durum değil… Bunu en iyi başaranlardan birisiniz. Kısaca kendinizden söz eder misiniz?
Ben doğma büyüme İstanbulluyum. Dedelerimiz Kastamonu Cide’den 100 -120 yıl evvel İstanbul’a göç etmişler. Gidip geliyorlarmış. Zannediyorum 1915’ten itibaren tamamen İstanbul’a yerleşmişler. Zaman zaman Kastamonu’nun dernekleri bir araya geliyorlar ancak iş gailesiyle oluyor bu da.
Tamamen iş gailesi mi? Hemşericilik kavramının biraz ağır yürümesi de etken değil midir?
Elbette. İnebolulu bir akademisyen tanıdığım vardı. Bizim Kastamonu yöresini bir araştırmışlar, insanlarını falan. Çok çekingen, içine kapanık, kimseden bir şey istemeyen, bir lokma ekmek bir hırkaya kanaat getiren insanlar topluluğudur Kastamonu.
“16 yaşında patrondum”
Neyle ilgilidir bu sizce?
Genlerle ilgili bu… Ben görüyorum, Doğu Karadeniz’de bu böyle değil mesela. Ben 1961’de yedek subaydım Diyarbakır, Erzurum, Elazığ. Doğuda gezmediğim yer kalmadı. Oralarda da insanlar bizim insanımız gibi içine kapanık değil. Karargah Bölük Kumandanlığı yaptım o devirde. 150 asker emrimdeydi. Aslında o zamanlarda da liderdim.
Liderlik vasfına sahip olmakta mı genlerle ilgili?
Ben 16 yaşımda patrondum.
Kendi işinize 16 yaşında başladınız… Nasıl başladınız?
Haliç Hasköy’de tersanemiz vardı. Ben 11 yaşındayken babam öldü. Ben ailenin en küçük çocuğuyum. 7 kardeşin en küçüğüyüm. 5 erkek 2 kız… Tersaneyi yönetmek büyük ağabeyime kaldı. Babam beni 2-3 yaşlarındayken tersaneye getirirdi. Ben hep motorların arasında büyüdüm tersanede.
Küçük yaşlardan itibaren tersaneye gide-gele işe ısındınız…
Benim zaten iş hayatına çok hevesim vardı. Ben ilkokulda ortaokulda hep iş hayatının içindeydim. Ortaokuldan sonra Tophane Sanat Okuluna gittim. Tophane Sanat Okulu Torna Tesviye bölümünden mezun oldum.
Hem pratiğini öğrendiniz hem ilmini öğrendiniz
Evet. Bizim tornacı dükkânlarımız da vardı, kiraya verdiğimiz. Bunların içine gire-çıka aşina oldum.
Babanız ölünce bir bocalama dönemi yaşadınız mı? Farkında mıydınız hadisenin?
Olmaz olur muyum? Ben yaşımın 3-4 yaş üstünde gösteren bir çocuktum.
Çabuk olgunlaşmanızda çocuk yaşta babanızı yitirmenizin etkisi var mıdır?
Acı insanı daha çabuk olgunlaştırır. Eskiden bostanlar vardı bizim yaşadığımız yerlerde. kuşak bostanlar vardı sokakta bahçede büyüdük. Civarımızda Hasköy’de Rumlar, Ermeniler, Yahudiler yaşardı. Onlardan da birçok şey kaptık.
Farklı kültürlerden bir şeyler alıp kattınız kendinize yani…
Bizde sanatkâr falan yoktu daha o zamanlar. Hep onlardan duyduk, gördük birçok şeyi.
Esnaf pek var mıydı?
Bizden esnaf da pek yoktu. Biz sahil kesiminden olduğumuz için olduğumuz için biz gemicilik motorculuk hep bunlarla ilgilenirdi. Kasım ayından itibaren havaların kötü olmasıyla motorculuk hayatı da dururdu.
Babanızdan kalan işleyen bir çark vardı. Siz ne koydunuz üzerine?
Ben çok şey koydum. Babam bizim meslekten değildi. Motorları tamir ederdi. Bizim yaptığımız iş farklı bir şeydi.
“Bütün hayatım çalışmayla geçti”
Sanayiciliğe ne zaman başladınız?
1955 yılında Sanat Okulu’nda
n mezun olacağız. Ben tornacıyım, bir abim Şirket-i Aliye’de çalışıyor o da tesviyeci. Benim büyüğüm, onun da boyahanesi vardı tersanenin içinde. Ben gelip para koyalım, torna alalım dedim, öyle başladık. Son senem Sanat Okulunda ben saat 17.00’de gelirdim, bırakırdım kitapları işe koyulurdum. Usta 18.00- 19.00 gibi giderdi, ben gece 24.00’e kadar çalışır, sonra uyur, okula giderdim. Bütün hayatım çalışmayla geçit. En az 30-40 sene boyunca çalıştım.
30-40 sene boyunca çalıştınız, artık işlerinizi oğullarınıza devretmeye başladınız…Genel anlamda yeni nesli ve çocuklarınızın iş yönetme kabiliyetini nasıl buluyorsunuz?
Bizim çocuklarımız işine eşine sadık. Öyle yetiştirdik. İyi gidiyorlar, daha iyisini de yaparlar.
Gözüm arkada kalmaz diyor musunuz?
Devir değişti. Bizim zamanımızın sanayiciliği yok. Teknoloji artık dünya devi… Bizim zamanımızda yeni bir makine yapmak kolay değildi, çok zor şartlar altında yapılıyordu. Şimdi teknoloji o kadar ayakaltına düştü ki herkes yapıyor. O zamanlar üretim çok zordu ama şimdi Üretmek çok kolay, satmak zor.
Siz dünyanın önde gelen isimleriyle rekabet ediyorsunuz Türk ekonomisinde yön veren konuma ulaştınız. Bu bizim için övünç kaynağı sizden sonraki nesle bırakınız ve bu bıraktıklarınız dünya durdukça devam edecek bu nasıl bir duygu?
Demir çelik çok zor bir sanayi… Dünyada da kolay değil bu. Dev şirketler var. İkinci, üçüncü nesil taşıyamadı, battı.
ABD’nin dev demir çelik merkezileri kapandı. Biz bunları çok gördük, bu yüzden çok zor. Biz Çin’e 15 seneye kadar ihracat yapıyorduk şimdi üretmediği bir şey yok her şeyi ihracatını yapıyor. Dünya demir çelik üretimi 1,5 milyar ton, bunun yarısını Çin üretiyor.
“Kastamonu’yu daha iyi yerlere taşımalıyız”
Türkiye olarak bizim üretimimiz ne kadar?
Bizim en çok üretim yaptığım yıl 2011 yılı 38 milyon ton. 750 milyon ton ile kıyasladığımızda çok fark var. Ama Türkiye dünyada 8.sırada üretim bakımından.
İÇDAŞ olarak Türkiye’de kaçıncı sıradasınız?
Ereğli Demir Çelik’ten sonra 2’nciyiz. Üretim olarak 1’inci sıradayız?
Siz spora da destekte veriyorsunuz…
Ben 1991 yılında Bakırköyspor’un yönetimindeydim. Bakırköyspor’u, 3. Lig’den 1. Lig’e taşıdık. 1994 yılında Fenerbahçe’de yöneticilik yaptım. Okocha’yı biz getirdik.
Kastamonuspor, profesyonel ligden düştü, maddi olarak da kötü durumda… Destek vermeyi düşünür müsünüz?
Ben spordan elimi ayağımı çektim. Gider maçlarını izlerim.
Spor yapıyor musunuz?
Evet, günde yarım saat, 1 saat spor yapıyorum.
Kaç yaşındasınız?
1939 doğumluyum, 74 yaşındayım.
Hayatınızın bundan sonraki bölümünü nasıl geçireceksiniz?
Çalışarak…(tebessümle) Çalışmazsanız öbür tarafa çok çabuk gidersiniz. Çalışmak en güzel ibadettir. Hemşerilerime mesajımdır; bir araya gelmeli, çalışmalı, Kastamonu’yu daha iyi yerlere taşımalıyız.