Albaraka Kredi Yönetim Grup Müdürü Hüseyin Tunç, Türkiye’deki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi
Çin’de yaşanan panik havasının dünyanın diğer bölgeleri ile birlikte Türkiye’de de etkisini gösterdiğini belirten Albaraka Kredi Yönetim Grup Müdürü Hüseyin Tunç, “Tüm bunlara rağmen ekonomide ciddi bir sıkıntı veya tehlike görülmemektedir.” dedi.
Türkiye’de siyasi belirsizliklerin ve toplumsal huzurun bozulmasının da etkisiyle ekonominin rahatının kaçtığına dikkat çeken Hüseyin Tunç, “Borsa İstanbul 100 endeksi 2014 Mart seviyelerine kadar geriledi. ABD Doları 3 TL’yi gördükten sonra bir miktar geri çekildi. On yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi yüzde10’un üzerine çıktı. Amerikan Merkez Bankası Fed’in Eylül’ de faiz artırımına başlaması ihtimali azalınca, altına olan talep arttı ve Türk Lirası’ndaki değer kaybıyla birlikte gram altının fiyatı 111.29 lira ile tarihin en yüksek seviyesini yakaladı. Bütün bunlara rağmen ülkemiz ekonomisinde ciddi bir sıkıntı veya tehlike görülmemekte ve beklenmemektedir.” diye konuştu.
Çin, Asya, Avrupa ABD borsaları düşüşte
İmalat verisinin son altı buçuk yılın en dip noktasına inmesinin önce Çin’de sonra dünya genelinde panik havası oluşturduğunu ifade eden Tunç, böyle durumlarda en hızlı etkilenen ve en çok zarar gören finansal alanın borsalar olduğunu belirtti.
Çin Borsası’nda yaşanan ciddi kayıplar nedeniyle borsa ve emtia piyasalarındaki yatırımcıların derhal satışa geçtiğini ve Çin borsasının yüzde 8.5’e düştüğünü bildiren Tunç şu açıklamalarda bulundu: “Asya, Avrupa ve ABD borsaları da yüzde 5’lere varan oranda düşüş kaydetti. Derinliği olmayan bazı ülke borsalarında ise kayıplar yüzde 10’ları buldu. Petrol ve emtia fiyatları da son altı yılın en alt seviyelerine geriledi.”
Türk halkı daha çok tasarruf etmeli
Türk halkının bireysel tasarruf önlemleri alması gerektiğini vurgulayan Hüseyin Tunç, şöyle konuştu: “Kapitalist ekonomi modelinin çarkları tüketim ile dönmektedir. Ancak yeterli üretim gücü olmayan ülkeler için tüketim kalıplarının genişlemesi olumlu bir durum değildir. Türkiye’ deki yüksek büyüme oranları iç tasarrufun yetersizliği nedeniyle yabancı sermaye ile sağlanmaktadır. Yabancı sermayeyi yurt içine çekmek için döviz kurları düşük tutulduğunda ithalat artmakta ve cari açık büyümektedir. Cari açığın artması durumunda ise ödemeler bilançosunu dengede tutabilmek için aşırı borçlanma gereği duyulmakta ve aynı zamanda ülkenin döviz rezervleri süratle tükenmektedir. Bu durum çoğu kez kurlarda aşırı oynamaya neden olmakta ve dövize en çok ihtiyaç duyulduğu anda döviz çıkışları hızlanarak, ülkenin ekonomik istikrarını bozucu sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan ülkemiz üretim yapısında yüksek miktarda ithal girdi kullanılmaktadır. Bu da ihracatın ithalatı karşılama oranında azalmalara, dış ticaret ve cari işlemler dengesinde ise bozulmalara yol açmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ortalama tasarruf eğilimi yüzde 30’larda iken bu oran ülkemizde yüzde 15’i bile bulmamaktadır. Gösteriş ve lüks tüketim alışkanlıklarındaki artış, bireylerin ve şirketlerin uzun vadeli ve aşırı borçlanarak kendilerini finansal kurumlara mahkum etmeleri sağlıklı bir ekonomi işareti değildir. Türk halkı daha fazla tasarruf etmek zorundadır. Nitekim atalarımız ‘İşten değil dişten artar’ sözünü boşuna söylememiştir.”
Tedbirler neler olmalıdır?
Hüseyin Tunç, yaratılmak istenen kriz ortamlarını bertaraf etmemin mümkün olduğunu belirterek şu tedbirlerden bahsetti:
ü Dünya ekonomisinde zaman aralığı giderek daralan ve tekrarlanan bu tür dalgalara karşı toplumun her kesimi alışkanlıklarını gözden geçirmelidir.
ü Döviz geliri olmayan kişi ya da kurumlar döviz bazında borçlanmamalıdır.
ü Risk iştahı riskin gerçekleşmesi halinde altından kalkabilecek düzeyde tutulmalıdır. Yatırımların cazibesine kapılarak aşırı risklere girilmemelidir.
ü Spekülatif amaçlı stok bulundurma, alım ve satımlardan uzak durulmalıdır. Herkes normal ticari kazancına kanaat ederek bildiği işi yapmalıdır. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.
ü Herkes alacağına olduğu gibi borcuna da sadık olmalı, ticari ahlak ve dürüstlüğü ilk sıraya, parayı ikinci sıraya koymalıdır.
ü Ticarette de üretimde de girişilen bir işte belli bir düzeyde neticeye ulaşmadan sık sık karar değiştirilmemelidir.
ü Öz kaynak-borç dengesi gözetilmeli ve borçlanma maliyetlerinin arttığı dönemlerde öz kaynak ağırlıklı çalışılmalıdır.
ü Bankalar sabırlı olmalı ve müşterilerini sıkıntıya sokacak gereksiz davranışlardan kaçınmalıdır. Bankalar müşterilerini yaşatarak varlıklarını güvence altına alabilirler.
ü Herkes söylemlerinde dikkatli olmalı, kriz edebiyatından kaçınmalı ve ülkemiz ekonomisinin güçlü noktaları öne çıkarılmalıdır.