Araçlı müzisyen Feyzullah Çelebi, tasavvuf müziği eserlerinden oluşan iki solo albümü sektöre kazandırdı.
Araçlı müzisyen Feyzullah Çelebi, tasavvuf müziği eserlerinden oluşan iki solo albümü sektöre kazandırdı. Tekke ve tasavvuf müziği repertuvarındaki eserleri seslendiren Çelebi, ‘Esrâr-ı İlahi’ ve ‘Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım’ albümlerinde Pir Şeyh Şâbân-ı Veli, Mevlâna, Yunus Emre, Aziz Mahmud Hüdâyi hazretlerinin güftelerinin yanı sıra yeni güfte ile bestecilere de yer verdi. Bestesi ve güftesi İbrahim Erkal’a ait olan Can Feda eserini de seslendiren Feyzullah Çelebi’nin iki albümü tüm müzik marketlerde, dijital platformlarda ve televizyon ekranlarında yerini aldı.
“Sanat Cenâb-ı Hakk’ın kullarına özel bir ikramıdır”
Tasavvuf müziğinin insanın ruhuna sonsuz huzur verdiğini kaydeden Feyzullah Çelebi “’Bizim musikimiz insanla başlar Allah’a götürür’ diye bir veciz söz vardır. ‘Musiki aşıkların aşkını artırır. Musiki Allah dostlarının ruhlarının gıdasıdır’ diye buyurur Hakk dostları. Sanat Cenâb-ı Hakk’ın kullarına özel bir ikramıdır, bundan en iyi şekilde istifade edilebilmesi adına albümlerimizi hazırladık” dedi.
Geleneksel Türk Sanat Müziğine olan ilgisinin küçük yaşlarda başladığını belirten Çelebi, “Sanata olan kabiliyetim çocuk yaşlarımda açığa çıktı. Cami Musikisi ile o dönem hafız, musikişinas ve üstatların meclislerinde gazel, ilahi, kaside ve Kur’an-ı Kerim’i güzel okuyarak takdir gördüm, tavsiye edilir hale geldim. Bu yol benim tasavvuf musikisine yönelmemde önemli bir başlangıç oldu” diye konuştu.
Çelebi hayatının Kastamonu, Almanya ve İstanbul üçgeninde şekillendiğini kaydederek şunları söyledi: “1985 yılında Araç’ta doğdum. Babam Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Araç’taki vazifesinin ardından Almanya’da görevlendirildi. Orta okul ve liseyi Almanya’da okudum. İlk hocam babamdır, Kur’an-ı Kerim eğitimimi ondan talim ettim. Avrupa’da Kur’an-ı Kerim yarışmalarında da Türkiye’yi temsilen çeşitli dereceler elde ettim. Ülkemize döndüğümüzde Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandım. Bu süreçte gerek hocalarım gerek çevremdekiler meşgalemin, muhabbetimin aşk olduğunun yani diğer bir ifade ile sanat olduğunun farkına vardılar. Beni bir ustaya teslim etme fikri ortaya çıktı. Böylece İstanbul Musiki Eğitim Vakfında eğitimim başladı. Öğrenciliğimiz son nefese kadar baki kalacak. Popüler müzikte de birçok piyasada bilinen insanlarla beraber olduk ama daha ziyade tasavvuf musikisi, irfan türküleri, sanat müziği olarak bütün sanatın dallarıyla buluştuk. En son hem bu camiada kendini ispat etmiş, eserler kazandırmış ve kanıtlamış sanat camiasında kıymetli bir yeri olan Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülüne layık görülen merhum Cüneyt Kosal hocamız ve popüler müzik ile tanınan ama gönlü, sesi, insanlığı ile güzel bir dost güzel bir gönül olan İbrahim Erkal’ın da aralarında bulunduğu birçok değerin besteleri ve kendi güftelerimle iki albüm hazırladık. İbrahim Erkal hayatta iken bestesi ve güftesi kendisine ait olan Can Feda eserini okumamı istemişti. Bu dileği yerine getirmem de benim için ayrıca mutluluk vesilesi. Hem repertuvar niteliğinde hem de insanlığa hizmet noktasında istifade edilmesi amacıyla böyle bir hizmete vesile olduk. Amacımız sadece güzellikleri paylaşmaktır. Bu güzellikleri paylaşmamıza vesile olan herkese emeği katkısı olan tüm dostlarıma teşekkür ederim.” şeklinde konuştu.
Popüler müzik ile tasavvuf müziğini kıyaslayan Çelebi şöyle devam etti: “’Batı müziği insanla başlar insanda biter. Bizim musikimiz insanla başlar Allah’a götürür’ diye bir veciz söz vardır. ‘Musiki aşıkların aşkını artırır. Musiki Allah dostlarının ruhlarının gıdasıdır’ diye buyurur Hakk dostları. Günümüzdeki müzik insanları anlık mutlu eden bir araçtır; eğlenceden ibaret, oysa insan hem beşeriyetini hem de ruhaniyetini beslemesi gerek. İnsan sadece içmeden, eğlenceden, yemeden ibaret değil. Tasavvuf musikisini, sanat musikisini dinleyen zümre ise farklı bir neşeye sahip yani sözler yüksek, eserler, besteler kıymetli. Dolayısı ile bütün sanat dalları kendi içinde ayrı bir yeri ve hizmeti mevcuttur ama aslolan gönüldür. Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli ‘Biz canlı insan yetiştiriyoruz’ diye buyurmuşlar. Temeli budur tasavvuf müziğinin de yani neşe, gam, yaşanmışlık, özlü sözler, mana, muhabbet aşk hali, her bir söze binlerce kitap yazılır. Bu sözler bize ışık tutuyor rehber oluyorlar Hakkın sözleri Hakk dostlarının sözleri ama amaç ise rızai ilahi. Kalıcı eserler bırakabilmemiz için yeni sözlere ihtiyacımız var yeni sözler söyleyebilmemiz için membaı gönül olan bir gönle ihtiyacımız var. Onu bulursa buldurur ise Cenab-ı Hakk o zaman o söz çürümez ve baki olur, her asırda, zamanda ayine olur yani Hz Pir efendimizin buyurduğu gibi canlı insan olur.Bu kapsamda tasavvuf müziği formunda, yeni eserler, yeni bestelerle dinleyicilerimiz ile buluşturan Cenab-ı Hakk’a hamdederiz.”
Kaynak:İSTAMONU