Dünyanın en önemli uzun soluklu ekonomik sorunlarından biri işsizliktir. İşsizliği azaltmanın en bilindik çözümü de ekonomik büyümedir.
1980 sonrasında dünyada finans ve reel kesim krizlerinde artışlara neden olmuştur. 1992-1993 Avrupa Para Krizi, 1994 Meksika Krizi, 1997 Güney Doğu Asya Krizi, 1999 Arjantin Krizi, 2001 Türkiye Krizi ve 2008 Dünya Krizi gibi sıraladığımız önemli bazı krizler 1973 Petrol Krizi kadar etkin olmasa bile, bölgesel ve dünya genelinde ekonomik büyümelerde olumsuzluklara yol açarken, işsizlik oranlarında artışlara neden olmaktadır. Dünya ekonomisinin küreselleşmesi krizin etkilerini yayarken, işsizliği azaltma çabalarını da olumsuz etkilemektedir.
Türkiye ekonomisinin yaşamış olduğu en büyük krizlerden olan 2001 krizinde ekonomi %5,7 oranında küçülmüş ve işsizlik oranı %10 seviyelerine yükselmiştir.2008 dünya ekonomik bunalımı 2009 yılında Türkiye ekonomisinde %4,8 oranında küçülmeye neden olmuştur.
Türkiye ekonomisi de sıklaşan krizlerden yeterince nasibini almıştır.
İşsizlik oranları 2005 yılında %10,6 oranından 2014 yılında %10,7 oranına gelebilmiştir.
Nüfus son on yıllık dönemde ortalama yıllık 854 bin kişi artarken, işgücü arzı 588 bin, istihdam edilen kişi sayısı 545 bin adettir.
Türkiye son 15 yıllık süreçte ortalama %3,9 oranında büyürken tarım ve eğitim gibi istihdam oranı yüksek sektörlerin ortalamanın altında büyümesi, madenciliğin büyümesi ortalamanın bir hayli altında kalması ekonominin istihdam hızını düşürmektedir. İnşaat sektörü büyüklüğü ile istihdam üzerinde etkili olabilmesine karşın, bu sektördeki mevsimsellikte olumsuz yansımaktadır.
Türkiye’de en yüksek genç işsizlik oranı (15-24 yaş grubu) yükseköğretimli grupta olup (%31), en düşük grup ise okuma yazma bilmeyen gruptadır. Genel lise ve meslek liseleri ikinci ve üçüncü en yüksek grubu oluşturmaktadır. Genç kadınlarda işsizlik oranları daha yüksektir.
İşgücüne katılım oranı 15 yaş üstü kadınlarda yalnızca %28,1’dir.
İş arama sürelerinin ilkokul mezunlarında en yüksek olduğu, ikinci sırada en uzun iş arayanların yükseköğretim grup olduğu, okuma-yazma bilmeyenlerin daha kısa sürede iş buldukları bilinmektedir. Öğretmenlik gibi alanlarda mezunların başka iş seçeneklerin olmaması işsizlik süresini uzatmaktadır.
SONUÇ
Türkiye ekonomisi 1994 ve 2001 yıllarında iki büyük kriz yaşamış, 1997 Asya ve 1998 Rusya ve 2008 Dünya krizinden önemli derecede etkilenmiştir. Son yirmi yılda 4 kriz yılı dışında büyüme yaşamasına rağmen, büyüme ortalaması %3,9 oranında kalmıştır. 2002 yılında %10,3 oranına yükselen işsizlik 2014 yılında %10,7 seviyesiyle kalıcılık görüntüsü vermiştir.
Türkiye ekonomisinin işsizliği azaltamamasına nedeni olarak söylenebilecek en önemli faktör, Okun yasasında belirtilen potansiyel büyümenin üzerinde fiili büyüme sağlanamaması ve büyümenin istikrarsız olmasıdır.
Kırsal kesimden her yıl 1 milyona yakına insan şehirlere göç ederek işgücü piyasasına katılmaktadır. Ekonomide yaşanan büyümeyle birlikte istihdam edilen insan sayısındaki artıştan daha fazla işgücüne katılım yaşanması işsizliğinin azalmamasına neden olmaktadır.
Ayrıca, Türkiye’de bilinçli olmayan eğitim planlamasının varlığı bazı alanlarda yetişmiş eleman fazlalığına neden olurken, bazı alanlarda eleman kıtlığına neden olmaktadır.