Dünya petrol rezervlerinin %80’i hala OPEC dünyasında olmakla birlikte üretiminde OPEC ülkelerinin payı toplamda azaldı. %43’e düştü. ABD, Rusya ve diğer OPEC üyesi olmayan ülkelerdeki üretim artışıyla bu payın daha da azalacağını söylemek kehanet olmaz.
Eskide doğalgazda Rusya, petrolde Suudi Arabistan at başı gidiyordu. Ama ABD muazzam bir hamle yaparak şimdi hem petrol hem gazda dünya birincisi olma yolunda. Avustralya, önümüzdeki 2 yıl içinde dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz üreticisi ve ihracatçısı olarak Katar’ı tahtından indirecek.
Bu arada hiç hesapta olmayan kaya gazı, tight oil, heavy oil gibi ‘Petrol daha kaç yıl gidecek’ sorularını geçersiz kılacak yeni kaynaklar çoğalmaya başladı. Özellikle Kanada bu alanda öne çıkıyor. ABD ve Venezüella da öyle.
Suudi Arabistan, fiyatların 60 dolarda istikrara kavuşacağı düşüncesinde. Bence, 80-90 dolar aralığı hem üretici hem tüketici için önümüzdeki yıl sonuna kadar en sağlıklı şerit. Mesela Kuzey Irak’ta ürettiğimiz petrolün maliyeti 3 doları geçmiyor. Fiyatların belli bir düzeyde (en azından 80-90 dolar aralığında) olması gerekiyor.
Aslında petrol fiyatlarındaki keskin düşüş ve çıkışların tarihi perspektifine bakarsanız bu döngünün çok uzun sürmediğini görebilirsiniz. 1985-86’da, 1991-92’de, 2000-2001’de ve özellikle 2007-2008’de petrol fiyatları yaklaşık 6-9 aylık bir dilimde ya yarı yarıya düştü ya da çıktı. Son yaşadığımız 6 yıl önceki fiyat krizinde de 150 dolardan 75 dolar aralığına inmişti. Şu andaki dönemde ise petrol fiyatının 115 dolardan 60’ın altına düşmesi 6 ayda gerçekleşti. Yani çok sert bir düşüş oldu.
Eğer yine geçmişteki örneklere bakarsak, bu tür keskin düşüşlerin ardından hızlı bir yükselme yaşandığını görüyoruz. Yani önümüzdeki yıl Temmuz’a kadar 85 dolara çıkması şaşırtıcı olmaz. Daha sonra da 100 dolara çıkabilir.
Suudi Arabistan, hem OPEC’deki diğer üreticilere hem ABD, Rusya ve İran’a meydan okuyor. Son derece kararlı. Fiyatta kazanım elde etmektense piyasadaki payını korumak istiyor. Bu nedenler çok ciddi iskontolarla Çin’e, Kore’ye, Japonya’ya, Hindistan’a petrol satıyor. Üretimi kısma çağrılarına kulağını tıkıyor.
Suudilerin amacı, kaya gazı gibi yeni türemekte olan kaynakların üreticilerinin pazar payı kapmasını önlemek. İran, dünyadaki en büyük rezervlere sahip ülkelerden biri. İran’ın yeniden piyasalara giriş imkanı doğması da Riyad’ı kaygılandırıyor. Hem ticari hem siyasi sebeplerle. Eğer yatırımlar kalkarsa, İran piyasaları alt üst edebilir.
Petrol fiyatı 60 doların altına düştükten sonra kaya gazını çıkarmak pek ekonomik değil.
Fransa zaten elektriğinin %70’e yakınını nükleerden elde ediyor. Çin’de şu anda 17 adet nükleer santral var. 20 tane de yapım halinde. Türkiye’ye gelirsek kamuoyunu kazanmadan, onların kaygılarını gidermeden başarılı olunması mümkün değil. Elbette zarar edecek olan ülkeler var. Onlar da enerjiyi üreten ülkeler. Fayda sağlayacak olanlar ise bizim gibi tüketen ülkeler.
Türkiye’nin büyük enerji üreticisi ve oyuncusu ülkelerle dış ticareti, müteahhitlik, yatırım, turizm, savunma sanayi ve diğer ilişkileri de zarar görebilir. İran ile ekonomik bağlarımız, yaptırımlar gevşerse, inanılmaz boyutlara varacak.
Bu ülkelerde enerji fiyatlarındaki düşüş nedeniyle gelirler azaldığında meydana gelecek daralma ve çalkantılar hiç kuşkusuz bize de yansıyacak. Sosyal patlamalar, jeopolitik gerilimler, üretim düşüşleri de olumsuz etkileyecek.
Burada enerji üreten ülkelerden tüketenlere aslında bir gelir transferi söz konusu.