Yeni bir hikâye ve büyüme modeli ihtiyacının kamu yönetimi tarafından en azından kararlı bir şekilde sahiplenilmesi ve giderek kıtlaşan çoğu da dış borçlanmaya dayanan kaynakların tüketim ve verimi düşük gayrimenkul yatırımları yerine ihracata, döviz kazandırıcı hizmetlere ve sınai üretime yönetilmesinin yol haritasının temel unsuru haline getirilmesi zorunlu görünüyor.
Ne pahasına olursa olsun çıpasız büyüme tercihinin ve risk yönetiminin ihmalinin, sonuçta bizi döviz borçlarını milli gelirinin yarısının aşmış, kişi başı milli geliri de yeniden 8 bin dolarak düşmüş bir ülke haline getirdiğini, orta gelirli ülkeler liginden yeniden gelişmekte olan ülkeler ligine yol aldığımızı görmeli ve bu gidişi durdurmalıyız.
Yeni ve büyük altyapı projelerinin ertelenmesi, sendikasyon kredilerindeki teminatların (DİBS faizlerinde ve CDS primlerinde yükselme nedeniyle) yetersiz kalması nedeniyle doğan döviz pozisyonu ihtiyaçlarının gerekirse kamu enstrümanlarıyla desteklenmesi kritik önem taşıyor.
Artık yumuşak inişi sağlayamadığımız bu vardığımız aşamada hiç değilse sert iniş önlemeye, çarkların dönmesini sağlamaya çalışmalıyız. Bütçe açığının minimuma indirilmesi, vergi ve ihale mevzuatlarının reforme edilmesi, para otoritesinin başta faiz olmak üzere bütün enstrümanlarını serbestçe kullanması da diğer acil ihtiyaçlar. Birinci önceliğimiz yeni bir istikrar paketi olmalıdır.