17 Mayıs 2000 tarihinde Galatasaray’ın Arsenal’e karşı UEFA şampiyonu olduğu güne kadar ulusal ve uluslararası müsabakalar kapsamında futbolun güzelliklerini doyasıya yaşamış, oynanan karşılaşmalardan da fazlasıyla o hazzı almış birisiyim.
Ancak 2000 tarihinden itibaren Türk futbolunun alt yapıda yetersiz oluşuna, endüstriyelleşmesini ve oyun ruhunu kaybetmesini de eklersek iflah olmaz bir çıkmaza girdiğini düşünüyorum. Türk futbolunun son 20 yılına baktığımızda, bu tezimin ispatı da ortaya çıkıyor. İşte bu nedenlerden dolayı özellikle Süper Lig maçlarını asla izlemem ve sevmem.
Ama Kastamonuspor’un içinde olduğu tüm lig maçlarını özenle takip ederim. İşimin bir parçası olduğundan daha çok; memleket çocuklarının taşıdığı formaya ve döktüğü alın terine saygımdandır.
9 yılı İstamonu’da olmak üzere, 13 yıldır memleketi teneffüs eden, yazmaya ve anlatmaya çalışan biri olarak, geçmişten günümüze kaybettiklerimizin ve elde edemediklerimizin de çıkış kapısı olarak görüyorum Kastamonuspor’u.
Biliyorum ki Kastamonuspor başarılı olduğunda sadece kendisini değil adını taşıdığı ili de bir üst tura taşımakla kalmayacak; alt yapısında yetiştirdiği gençleri önce ülke, ardından da dünya futboluyla tanıştıracak. Bu kadar açık ve net.
Milli Lig, 1.Lig ve Süper Lig derken yarım asrı aşan 63 sezonluk profesyonel Türk futbol hayatımızda Karabük, Bolu, Zonguldak gibi komşu iller başta olmak üzere 40 il takımı 1.Lige (Süper lige) yükselmiş ve bölgelerinin gelişimine önemli katkılar sağlamışlardır. Bu arada sadece 2020-2021 sezonunda Süper Ligde 11 il adı taşıyan takım seyredeceğiz.
Bırakın il adlarını bir kenara, 1.Lige (Süper lige) yükselmiş, oynadıkları futbol ve bıraktıkları etkiyle Türk milletinin aklına kazıdığı ilçe hatta semt adları ve takımlarına ne demeli?
Beşiktaş, Bakırköy, Başakşehir, Beykoz, Beyoğlu, Kasımpaşa, Sarıyer, Zeytinburnu, Göztepe, Karşıyaka, Akhisar, Akçaabat, Altınordu, Alanya, Keçiörengücü, Buca ilçe takımlarına Vefa, Karagümrük, Alibeyköy, Hacettepe ve Yeşildirek gibi semt takımlarını eklersek Kastamonuspor’a neden eğilmemiz gerektiği ortaya çıkar.
Kastamonuspor için son iki sezondur, direkt ve endirekt şekilde kendisini kulübün içerisinde bulan ve sergilediği fedakarlıklarla bana göre tüm Kastamonuluları mahcup eden Cengiz Aygün ağabeye ve tabi ki kulüp başkanımız Enes Ege Aygün’e bir değil binlerce teşekkür etmemiz gerekir. Bu teşekkürle birlikte Kastamonu valiliğimizin öncülüğünde şehrimizin takımına sahip çıkılması da bir başka sevindirici olay.
Bu takım için herkes elinden geleni yapmalı. On yıllarca güdülen yanlış politikalarla yerinden yurdundan edilip gurbetçi konumuna getirilerek hakkı gasp edilen Kastamonuluların, kendisi olana, rengini ve adını taşıyan spor kulübüne sahip çıkarak markasını büyütme görevi bulunuyor. Sana ne, bana ne, ona ne diyerek geçmez bu ömür.
Kastamonu Valiliğinin Kastamonuspor adına açtığı hesap numarasına herkes gücünce destek olmalı, ben de hemen bu çağrıya katılarak üzerimden vebali atıyor, keyifle memleketin çocuklarını izlemeye başlıyorum.
Ezcümle: “Bir memleket değerleri üzerinde daha değerlidir; kaybetmeden değer bilmek ve göstermek gerekir.”
Kalın sağlıcakla…