featured
  1. Haberler
  2. CEMİYET
  3. Sürmanşet’in Konuğu: Mehmet Reis

Sürmanşet’in Konuğu: Mehmet Reis

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gönül Mayası Adamlar programına katılan Mehmet Reis, Gözde Yüksel’in sorularını cevapladı

Hayat altın tepside sunulmuyor hiç birimize. Bazılarımıza tepsi bile verilmediği gerçeği varken, şansın bizden yana olduğunu görmek tamamen baktığımız yöne bağlı.

“İnebolu’da doğan yoksul bir ailenin çocuğu, 7 yaşından bu yana çalışarak okuyan ve hukuk fakültesine uzanan bir başarı öyküsü. Balıkçı, can kurtaran, taksi şoförü, tezgahtar, bulaşıkçı garson, ramazan davulcusu, işportacı ve nihayet şimdi kuru gıda sektörünün en büyük devlerinden biri” Doğduğu yerde doyamayan bir göçmen kuşağın hikayesini bu cümlelerle anlatıyor Türk televizyonlarının ilk kanalı TRT.

Çocukluğunda eve odun taşımak için cebinde ip bulunan, babasının balık satışlarını bakkaldan kiloyla aldığı naylon torbayla arttırmayı hedefleyen Mehmet Reis bizimde SÜRMANŞET’e ikinci kez konuğumuz oluyor başarı hikâyesiyle.

Bu sefer benim değil; değerli ortağım Gözde Yüksel’in sorularını yanıtlayan Reis, katıldığı Gönül Mayası Adamlar programında geçmişin izlerini taşıyor geleceğe umutla…

İğne deliğinden defaatle geçen, feleğin çemberini inatla tersine çeviren ve sıfırdan zirveye ulaşan hikâyenin başrolü Mehmet Reis’in İstanbul’da kurtlar sofrasında yem olmamak için verdiği mücadele sizlerle…

Hukuk fakültesi için İstanbul’a yolculuk

Samsun Eğitim Enstitüsü’nden İstanbul’a eğitimin için geldim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanmıştım. Üniversitedeki hocam hayat meşgalemi anlamış olacak ki; sadece amfideki pratik çalışmalara katılmamı söylemişti. O dönemde sabahları Unkapanı’nda katiplik yapar, öğleden sonra okula gider, akşam üzeri de Fatih’te sabaha kadar taksicilik yapardım. Yani bir koltuk da 3 karpuz taşıdım.

Sandalyede uyuduğumu bilirim

Hukuk fakültesindeyken ağabeyim trafik kazası geçirdi. Bir dizi ameliyat oldu. Hastanede refakatçı kaldığım günlerde sedyeden kalkıp, hukuk başlangıç imtihanına girdim. Unkapanı’ndaki bir pirinç firmasında 7 yıl asgari ücretle katip olarak çalıştım. Geceleri de takside çalıştığım için çoğu zaman sandalyenin üzerinde uyuduğumu bilirim. Tek başıma bekar evinde yaşadım uzun süre.Önce işyerinin yakınında bir barakada kalıyordum daha sonra Esenler’de tek odalı eve taşındım. Hiç unutmam pembe kapaklı bir tencerem vardı. Onda yemeği pişirir, kapağında da yerdim. Evlendiğimde de çeyizim olmuştur. Asla dışarda yemek yemezdim, hiçbir şey yoksa çay tabağına domates, biraz zeytin koyar onları yerdim.

Fakülteden nikah masasına

Eşimle hukuk fakültesinde tanıştım. Yaşadığım zorlukları, asgari ücretle çalıştığımı biliyordu. İstemeye gittiğimizde ailesi bana evi nasıl geçindireceğimi sordu. ‘Bir sandık portakal, bir sandık limon alır, satarım yine de evimi geçindiririm’ dedim. (Tebessümle) Eşim hala ‘Beni bir sandık portakal ve limonla kandırdın’ der.

11 Kasım, Reis Ailesi’nin onur günü…

Eşimle doğum günü olan 11 Kasım’da evlendik. Evlendiğimizde sadece İnegöl’den taksitle aldığımız döşeğimiz ve yine taksitle aldığımız yüzüğümüz vardı. Yemeğimizi benim çeyizimde getirdiğim tencerede pişirir, komodinin üzerinde yedik. Bir yıl elektriksiz evde kaldık. Ramazan ayında karşımızdaki kahvehanenin dolabına su koyar, orucumuzu o suyla açardık. Yaşadığımız tüm bu olumsuzluklara rağmen eşim hiç şikayet etmedi, hayatımda en çok destek olan kişi olmakla birlikte cefakar biridir. O yıllarda hiç unutmam bir dede gelirdi evimize. İlk önce eşin nasıl, ardından işin nasıl diye sorardım. Anlam veremezdim neden ilk eşimi sorduğunu. Eğer evde huzurunuz var ise işinize de yansıyor. Ben ilk iş yerimi 11 Kasım 1981 yılında, cebimde 1 kuruş bile olmadan açtım.

Uğraşanlara, başkanlık yaptı

Unkapanı kurtlar sofrasıdır. Orada köpek balıklarıyla yüzmeyi öğrenmek için çok mücadele verdim. Ürünümün kamyondan indirilmesine bile müsaade etmediler. Ekmek paramı kazanmama kimse engel olamayacak diye çalıştım, sabrettim. Şükürler olsun sabrımın karşılığını gördüm. İstanbul Ticaret Odası’nda komite başkanlığı, Rami Toptancılar Gıda halinde başkan vekilliği, daha sonra Mega Center başkanlığına kadar pek çok yer de görev aldım. Buralarda da hakir görüldüğüm dönemlerde kendimi kabul ettirmem zor oldu. Yaradan Allah’ın vermiş olduğu sabır insana çok şey veriyor. Önemli olan sabırla beklemek.

Size yapılan kötülüklere karşı beddua ettiğiniz oldu mu?

Hiçbir zaman kin ve intikam duymak istemedim. Özellikle anne – baba bedduasının tutacağına inanan biriyim. Annemi bir gün kızdırmıştım bana ah etmişti, o gün kamyonla kaza yaptım. Onun için beddua edilmesini istemem. İnsanız, aklımızdan zaman zaman geçiyor, böyle durumlarda şükrediyorum. Hayat öyle dikenli bir yol ki; insanın başına çok iş veriyor Allah, yaşadıklarımıza verdiğimiz tepkilerle sınıyor bizi.

Hayat mücadelenizde size destek olan, yüreklendiren biri var mıydı?

Babam vefat ettiğinde henüz 19 yaşındaydım. Bana sadece 1 kere aferin dediğini hatırlıyorum. Ancak o ciddi görünüşünün ardında çok güzel bir yürek vardı. Vefat ettiğinde cebinden çıkan not defterinin ilk sayfasında “Bak şu çeşmenin haline su içecek tası yok, kırma kimsenin kalbini yapacak ustası yok” yazıyordu. İstanbul’a geldiğimde babamın bana yazdığı mektuplar hayata dört elle sarılmamı sağladı. Onlar benim yol haritamı çizdi. Mektuplarında; oğlum işten artmaz dişten artar, tasarruflu ol, terlenmiş para zor harcanır, öğütlerine yer vermişti. Bir de oğlum, akarla kokarla uğraşma derdi.(Tebessümle) Ancak o öğüdünü dinleyemedim Taşköprü’de sarımsakla uğraşarak dünyanın en güzel işini yaptım.

Şans hazırlıklı olana geliyor…

Çok küçük yaşta çalışma hayatına atılmışsınız, çocukluğunuzda en çok neyin hayalini kurardınız?

Hayatımın her döneminde ayağı yere basan hayaller kurdum. Eğer ağacı zamanında budamazsanız o ağaç büyümez. Hep kendi kendimi budamayı ve telkin etmeyi çok sevdim. Zaman zaman içimizde bazı volkanlar patlıyor ama onu fiziki şekilde gösterirseniz başarılı olamazsınız. Daha ilkokul yıllarımdan dersime çalışıp; anne babama ve daha sonra ülkeme faydalı olabilmeyi düşündüm. Hiç bir zaman tatil yapmadım. Şans inanın hazırlıklı olana geliyor. “Yörük at yemini kendi attırır” diye bir söz var inanın ki siz azimli olmazsanız kısmet ayağa gelmiyor.

Şansta eğitimin yeri nedir?

Yüksekokulu tamamlayamamış biriyim. Keşke diplomamı asabilseydim. İçimde ukdedir. Şansta eğitimin yeri var ve önemlidir ancak ben tecrübeyi daha çok önemsiyorum. Tecrübe; ne parayla, ne de eğitimle elde edilebilir. Tecrübe yaşanarak elde edilir, yaşlanarak değil. Eğitim denilince sadece aklımıza okul gelmemeli, anne ve baba eğitimi de hangi yaşta olursa olsun önemlidir.

Taşköprü sarımsak fabrikasında ürün ve kota daraltmasına gidilmesindeki sebep nedir?

Bin dereden su getirmeyi sevmem. Taşköprü’de şuanda her şeyin hesabı, kitabı var. Sarımsak tesisi bizim sosyal sorumluluk projemizdi ve işletme 14 yılın 7 yılı zarar etti. Kastamonu Üniversitesi ve TÜBİTAK’la ortak yürüttüğümüz çalışmalar devam ediyor. Burada maksadımız sarımsağın standardını daha üst seviyelere çıkarmak. İlk defa tarihinde Taşköprü’de sarımsak daha henüz şubat ayına girmeden bozulmaya başladı. Eskiden sarımsağı balkonun kenarına koyardınız ve bir yıla yakın duruyordu ama artık durmuyor, bozuluyor. Bu konuyla ilgili çalışma yapıyoruz. Metro grosmarketleriyle ortak bir çalışma yaptık. 50 dönüm arazide ekim yaparak, iyi tarım uygulama projesini gerçekleştirdik. Coğrafi işaretli yerli sarımsağı ektik. Kastamonu’yla ilgili olan konularda ben hiçbir zaman kaçmadım. Çünkü o geminin içerisinde hepimiz varız. Gemiyi hiçbir zaman terk etmedim, etmemde.

Sizce, Kastamonu’nun geri kalması bilinçli bir politika mıdır?

Kastamonu’da bir geri kalmışlık veya ayak uyduramamışlık varsa önce kendimizi sorgulamamız lazım. Maalesef kendimize toz kondurmak istemiyoruz. Hatalarımızı kendimiz tespit etmemiz gerekiyor ya da söylenen eksiklikleri göz önüne almamız gerekiyor. Kastamonu’nun 1920’lerde olan iş ve insan potansiyelinin şimdi olmadığını görüyoruz. Şahsım Türkiye’nin tarım politikasıyla ilgili dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok bakana sorun ve çözüm önerileri sundum. Bugün yüzde 10 gibi işsizliğin çaresi tarımdadır. Cari açığa karşı mücadele yapacaksak illa tarım diyorum. Kastamonu’nun sorunu, Türkiye’nin de sorunudur. Tarım, hayvancılık ve ormancılık denilecekse Kastamon akla gelmelidir. Sorunlara çare terk edilen o topraklarda diyorum. Bir de günümüzde meclis çatısı altında hangi siyasi görüşü olursa olsun milletvekilleri yöreleri için daha aktif olmalılar. Ben inanıyorum ki; Rize doğumlu 20’ye yakın milletvekili vardır. Onlar Rize’yle ilgili konularda bir araya gelip hep birlikte çalışma ve gayret içerisindeler. Belki klişe bir söz olacak ama Kastamonu hak ettiği yerde değil maalesef. Geçmişte bizimle aynı olanaklara sahip iller şimdi açık ara öndeler. Bizim insanımız her ne olursa olsun vatanım milletim sağ olsun ben başka bir şey istemiyorum diyecek kadar mütevazı.

Siyasete atılmayı düşünüyor musunuz?

Ben önce bir vatandaşım, daha sonra bir iş adamıyım. Bu her dönemde sıkça gündeme gelen ve her defasında sürekli reddettiğim bir konudur. Önemli teklifler aldım. Teşekkür ediyorum, ancak ben 36 yıllık tecrübemle işadamı olarak ve tarımsal değerlerimizle ülkemize ve geleceğine daha fazla katkı sunduğumu düşünüyorum. Siyaseti hiç düşünmedim.

Hangi futbol takımını tutuyorsunuz?

Fenerbahçeliyim. Ancak Galatasaray UEFA kupasını ülkemize getirdiğinde 40 yıllık Galatasaraylı gibi olmuş ve büyük gurur yaşamıştım. Şimdilerde futbolda amatör ruhun kaybolduğuna inanıyor ve hiçbir karşılaşmayı takip etmiyorum.

İki kız evladınız var… Erkek evladınız olsun ister miydiniz?

Genç yaşlarda erkek evladım olmasını istemedim dersem yalan olur. Ama bugün baktığımda iyi ki kız çocuklarım olmuş diyorum. Yanlış anlaşılmasın ama inanın kızlar daha vefalı oluyorlar.

Emekli olmayı planlıyor musunuz?

Hoca Alahu ekber dediğinde emekli olacağımı söylerim hep. Bana ihtiyaç duyanlar olduğu sürece son kullanma tarihimi geciktir ya rabbim diye dua ederim.

Hayatınızda en çok üzüldüğünüz anı nedir?

Çocuğum bir yaşındaydı. İstanbul’da kış olmuştu. Kömür bitti. Dışarıya kömür almaya gittik. Adam kömürün içerisine deniz taşları koymuş. Daha sonra gittim bir yerden odun aldım odun ıslak çıktı. Önce odunu kuruttum. Sonra sobanın içerisine attım. O anı hiç unutmam.

İnsanlık değerlerinizden vaz geçmemelisiniz

Tecrübelerinizden yola çıkarak, gençlere ve ailelere tavsiyeleriniz nedir?

Yaşadığım tüm zorluklar ile bilendiğimi düşünüyorum. Bugün bulunduğum konum için çok çalıştım da oldu demiyorum. Ben işimin hamalıyım. Hala bunu söylüyorum. Hayatınızda çok önemli mevkilerde olabilirsiniz ama o çok büyüdüğünüz anlarda insanlık değerlerinizden vaz geçmemelisiniz. Gençler seveceği işi yapsın. Başarılı yol çok dardır, bu yolda ilerlemek için muhakkak kendinizi ayarlamanız lazım. Denizdeki balığı tutmadıktan sonra o balığı yiyemezsiniz. Eğitim anne babanın çocukken öğrettikleriyle başlayan bir süreçtir. Sabah kalkınca yüz yıkamak, çocuklara tasarrufu öğretmek, sağlıklı beslenmeyi aşılamak eğitimdir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

İstamonu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!