Beşincisi düzenlenen İstamonu Buluşmaları’nda Kastamonu’nun siyasi arenadaki konumu Kastamonulu milletvekillerinin penceresinden ele alındı. Programa panelist olarak katılan İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu: “Zengin kaynakların fakir bekçisiyiz.” dedi.
Kastamonu Milletvekilleri Mustafa Gökhan Gülşen, Hakkı Köylü ve23. dönem Kastamonu milletvekili Musa Sıvacıoğlu’nun katılamadığı programda Kastamonu sorunları gündeme taşındı.
“Bir’e Çeyrek Kala” temasıyla İstanbul Esenler Kültür Merkezi’nde 20 Haziran Cuma günü ikinci kez düzenlenen “Siyasetin neresindeyiz?” paneline İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu ve 21.Dönem İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise Prof. Dr. Mustafa Safran üstlendi.
İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu siyaset lobilerinin oluşturulmasının gerekliliğini vurguladığı konuşmasında, partilerin üstünde platformlara ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. “Kastamonu’daki siyasilerin İstanbul’la bağını güçlendirmesi lazım” diyen Başesgioğlu, değişik partilerde olan hemşerilerin birbirini hasım görmemesi gerektiğine de dikkat çekti.
21.Dönem Milletvekili Ahmet Güzel de Kastamonuların siyasetin içerisinde olmama sebebini iyi niyetli yaklaşımlarına bağladı. Hemşeri derneklerinde particiliğin olmaması gerektiğini vurgulayan Güzel, Kastamonu’nun değerlerinin gün yüzüne çıkması için, panellerin, sempozyumların arttırılması gerektiğine işaret etti.
Prof. Dr. Mustafa Safran ise bananecilik anlayışının yok olması gerektiğine vurgu yaptı.
Başesgioğlu: “Metropoller hemşerilik hukukundan haz etmez”
Kent kültürüyle hemşeri kültürünün karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Murat Başesgioğlu konuşmasında şunları söyledi:
Büyük metropoller ve hemşeri hukuku birbiriyle çatışan değerlerdir. Metropoller kendisine hiçbir rakip olmamasını, tek düzen bir yapı oluşmasını ister. Enbüyük rakip gördüğü güçlerden biri hemşericiliktir. Metropoller hemşerilik hukukundan haz etmezler. Çünkü onlar her zaman alternatif çıkarma ve uğraştırma potansiyelini taşır. Onun için kent kültürüyle, hemşeri kültürü karşı karşıyadır.
Metropollerde yaşadığımız halde geldiğimiz gibi kalmamız gerektiğinden bahsetmiyorum. Biz zaten tarihi hikayemiz itibariyle İstanbul’un yerlisiyiz, hatta sahibiyiz. Kimse yokken, eyalet döneminde Üsküdar’a kadar hükümdarlığımız içerisinde geçmiş. Dolayısıyla İstanbul’a bu anlamda da sorumluluğumuz var. Doğup büyüdüğümüz topraklarımıza, köklerimizin bulunduğu yerlere de sorumluluğumuz var. O kültürün yeni nesillere aktarılması, burada erimemesi gerekir. Bunu muhafaza etmemiz lazım.
“İstanbul’da gerekli lobi oluşturulamadı”
Bizim gibi çok göç veren vilayetlerin başarılı olabilmesi için kendi toprakları dışında güçlü lobilere ihtiyaçları vardır. Hem İstanbul’daki yaşayan işçilerin hayatını kolaylaştırmak adına hem de Kastamonu’nun sosyo-ekonomik kalkınması adına güçlü bir lobiye ihtiyacı var. Bu yerel basından, iş adamlarından, STK’lardan ve siyasetçilerden oluşur.Ama maalesef biz İstanbul’a en erken göç eden vilayetlerden biri olmamıza rağmen bu şekilde bir lobi oluşturamadık.
“Meclis başkanlığını iki oyla kaybettim”
Gerekli Kastamonu lobisi oluşturulamadığı için meclis başkanı seçilemedim, o dönemde bana oy vermeyen iki Kastamonulu milletvekili vardı.Güçlü bir Kastamonu lobisi olsaydı;‘Kardeşim particiliği bırakın, 50 yılda bir şans gelir meclis başkanlığı için bunu kaçırmayalım’ derdi.
O vekillerimiz özellikle bu konuda lobi baskısı hissetmedikleri için parti disiplini içerisinde hareket ettiler, bana oy verme dirayeti gösteremediler.Ve iki oyla da kaybettik. Hâlbuki bu bizim siyasetimizde normal karşılanır. Hemşerilik olduğu zaman, hemşeri hukuku önceliklidir. Siyasi parti genel başkanları da bunu yadırgamazdı.
“25 yılda iki tane diyanet işleri başkanı çıkardık”
Bu olay sadecebenimle sınırlı değil; Kastamonu Üniversitesi Rektörlüğü’nde aynı durumu Prof. Dr. Mustafa Safran hocamızyaşadı. YÖK’e ve cumhurbaşkanlığı makamına hocamızın ismini taşıyamadık. Son 25 yılda iki Diyanet İşleri Başkanı çıkarmış bir toprağın evlatlarıyız. Bundan çok mutluyuz ama bir Prof. Ali Bardakoğlu’nu,polis akademisi başkanını,gençlik spor müdürünü mevkilerinde tutamadık. İşte bu noktada tüm uğraşlarımız.Tüm hemşerilerimizin geleceğe güvenle bakabilmesi için, hepimizin güçlü bir lobiye ihtiyacı var ve bu lobi her daim gerekli
Dernekler siyaset üstü bir kurumdurve hiçbirsiyasi partiye angaje olmadan işlevlerini yürütmelidir. Hüseyin Karadeniz kardeşimizin tarafsızlığı, objektifliği, ona olan saygımız bizi burada buluşturdu. Demek ki; bizim partilerin üstünde bir platforma ihtiyacımız var. Bugün, işte bunu Hüseyin Karadeniz ve ekibi yapıyor. Ama Kas-Der ve Kaskon’unda yapması lazım. İnşallah bu sıkıntılardan bir an evvel kurtulurlar.
Kastamonu polis okulu Türkiye ikincisi
İçişleri Bakanı olduğum dönemde Kastamonu’ya polis okulunu açmak nasip oldu. Şuanda Kastamonu Polis Okulu’nun 1100 öğrencisi var. Türkiye’de Sarıyer’de bulunan polis okulundan sonra en büyük polis okuludur. Gölköy’de bulunan Jandarma Askeri Birliği ile beraber yıllık 100 milyon lira girdi sağlamakta memleket ekonomimize…
“Kastamonu ile İstanbul’u birleştirmeliyiz”
Kastamonu merkez ilçesi hariç diğer ilçelerimiz kan kaybediyor. Sadece yaz aylarında ve bayramlarda gidiyoruz memlekete, bu sebeple ilçelerdeki ekonomik faaliyetler azaldı.Göçü lafla durdurabilmemizin imkanı yok.Gençlere ve yetişkinlere siz orada durun demek, onların istikbaliyle oynamaktır. Bir parça orada, bir parça burada ayrı hareket etmektense bu parçaları birleştirmemiz gerekir. Bu iki parçayı birleştirecek olan derneklerdir, basın kuruluşlarıdır, siyasilerdir… Sırtımızda böyle bir sorumluluk var.Bu köprüyü kurmak konusunda benim bir düşüncem var:
“Batı Karadeniz birleşmeli”
Aslında sadece Kastamonu’yu düşünmemek lazım.Candaroğulları’ndan bu tarafa olan havzamızda Sinop, Bartın, Karabük, Zonguldak ve Çankırı var. Bizim Batı Karadeniz havzası olarak beraber hareket etmemiz gerekiyor. Batı Karadeniz’de temsil edilen bütün belediyelerin birleşmesi lazım. Kültürü, iklimi, örf ve âdeti aynı olan insanlar birbirleriyle insan kaynakları, araç gereç konusunda yardımlaşacaklar, proje çizecekler ama en önemli görevi İstanbul’la bağı kuracaklar. Belediye başkanları, ilçe başkanları her ay İstanbul’a gelerek göçü geri döndürebilmek için görüşmeler yapmalılar. Böyle bir birleşmeye ihtiyacımız var.
“GAP modeli uygulanmalı”
Batı Karadeniz bölgesi olarak benim bunca yıldan sonra vardığım gerçek şu ki; bizim rutin devlet ödenekleriyle kalkınmamız mümkün değil, mutlaka ekstra ödenek lazım. GAP gibi Doğu Anadolu projesi gibi, Doğu Karadeniz projesi gibi bizim de özel bir kalkınma projesine ihtiyacımız var. Projeyle, liman, demiryolu, eksik kalan karayolu yapılacak, bölgemiz nasıl kalkınır fikrinde yol haritaları oluşturulacak kalkınma projesine ihtiyacımız var. Bence tüm siyasetçilerin önündeki hedefin bu olması lazım.
Zengin kaynakların fakir bekçisiyiz
Mesela; Kastamonu orman varlığı, maden varlığı açısından çok zengin. Ama biz zengin kaynakların fakir bekçisiyiz. Küre’de maden çıkıyor. Azdavay’da, Ağlı’da, Şenpazar’da maden çıktı. Bunların katma değeri maalesef ilçelerimize kalmıyor. Hep birlikte ayağa kalkarak buralardan elde edilen gelirin yüzde 3’ünü ya da 5’ini bölgelerimize bırakmaları konusunda ısrarcı olsak, genel bütçeden 5 kuruş almadan orman köylümüzü, esnafımızı ihya ederiz. Bu projeyi meclisteki arkadaşlarımızla da konuşuyoruz, gündeme getireceğiz.
“Siyaset sahnesine çıkın”
İstanbul’da nüfusumuz çok fazla; her 10 kişiden biri Kastamonulu, her 4 kişiden biri Batı Karadenizli. İstanbul’un %25’i Batı Karadenizli bu rivayetle birlikte hareket etsek İstanbul’da büyükşehir belediyesi dâhil her tarafta söz sahibi oluruz. Hemşerilerime acizane tavsiyem kendilerine yakın gördükleri parti platformlarında siyasete girmeleri. Siyaset sahaya çıkmasanız oynanacak oyun değil, hiç kimse sizi elinizden tutup bir yere getirmez. Hele İstanbul siyaseti daha zordur. Çünkü biz sahaya inmeden sahanın bütün mevkileri tutulmuştur. Bizim gibi geriden gelen insanlara ancak şuanda yedek kulübesinde yer var. Hepimizin aynı partide yer alması zaten mümkün değil. Ama değişik partilerde olsak bile birbirimizi hasım görmeden, nasıl yardımlaşabiliriz, dayanışma içerisinde olabiliriz, buna bakmalıyız.
Siyaset birlikte yapılan bir iştir,seçtiğimiz insanlara sahip çıkmamız da gerekiyor. Muhtar da olsa, belediye meclisinde de olsa, esnaf teşkilatı, sivil toplum, Kastamonu dernekçiliğinde de olsa birbirimize sahip çıkmamız lazım. Bundan kaybetmeyiz, hepimiz kazanırız.
Güzel: “Doğru teşhis her zaman doğru neticeye varır”
Kastamonuluların birlik olması çağrısında bulunan Ahmet Güzel ise “Kastamonuluların hiç sahibi yok. Kastamonuluların sahibi sadece ve yine Kastamonululardır. “ dedi.
Güzel konuşmasına şöyle devam etti:
Eğer kendi aramızdaki değerleri yüceltmesini bilmiyorsak, o zaman en büyük hatayı baştan biz yapıyoruz. Aramızda çok büyük dostlarımız var. Yıllarca siyaset yaptılar. Daha önce iş adamlığı yaptılar. Bu salonda olmayan büyüklerimizde var. Ama Kastamonulular olarak biz maalesef iki şeyi beceremiyoruz. Birincisi kendi kendimizi tanıtamıyoruz. İkincisi de aramızdan birisi biraz yükselmeye başladığında hemen aşağı çekmeye başlıyoruz. Bu ikisi de bize yakışmıyor. Ama biz bunları geleneksel olarak yapıyoruz.
Kastamonulular neden siyasetin içerisinde değil?
Siyaset; ülkeye, insanımıza, toplumumuza hizmettir. Bu söyleme istinaden Kastamonuluların siyasetin içerisinde olması gerekiyor. Ama hemşerilerimizin neredeyse binde biri siyasetin içerisinde. Kastamonulular çok iyi niyetli olduğu için, ülkede her şeyin düzgün gittiğine inandıkları için siyasete müdahale etmemiştir, Kastamonu’muza hizmet etmek ve isteme noktasında olmamıştır. Çok uzun süreler Kastamonu siyaseti sadece ve sadece memur tayinleriyle ünlenmiş, sonunda Kastamonu’muz hizmetle tanışmış ve bugünlere gelmiştir.
Sadece Kastamonu siyaseti yapılmalı
Doğru teşhis her zaman doğru neticeye varır. İstanbul dernekçiliğinde biz yanlış yapmıştık, bu durumun farkına vararak düzeltmek için çalışmalara başladık. Hedefimiz Kastamonulular arasına particiliği sokmamaktı. Partiler hepimizin gönlünde kamalıydı, sloganımız “Kastamonu Partisi” olmuştu. Bu durumun sonucunda bir anda Kastamonu dernekçiliği İstanbul’da büyümeye başladı. Aradan geçen zaman zarfında ise dernek başkanlarımızın siyasi parti temsilcileri olduklarını görüyoruz. Kırk parçayız, herkes birbiriyle ya az konuşuyor ya da konuşmamayı tercih ediyor. Bu durum bize yakışmıyor. Tekrar birleşebilmek için evimizde yaptığımız siyaseti mutlaka bırakmamız gerekiyor. Derneklerimiz sadece Kastamonu Partisi siyaseti içerisinde olmalı.
Ancak Kastamonu siyaseti yaptığımız takdirde hep birlikte doğru hedefe gidebiliriz. Böylece Kastamonular daha çok temsil edilebilir.
Milletvekili çok şey yapar, yeterki…
Önümüzde milletvekili seçimleri gibi bir şans var, daha çok temsil edilme şansımız…İstanbul’da Kastamonuluların milletvekili çıkarmasını istiyorum. Bunu yapmamız için mutlaka ve mutlaka birlikte olmamız gerekiyor. Bir milletvekili çok şey yapar. Yeter ki o Milletvekili, milletin vekili olsun.
1999 seçimlerinde değişik partilerden İstanbul’da Kastamonulu üç tane milletvekili çıkarmıştık. DSP’den aday olarak biri bendim. Kişisel çabalarımla, Kastamonuluların verdiği destekle nasip oldu. Allah razı olsun hemşerilerimden.
1999 -2002 yılları arasında Kastamonu’ya giden para, cumhuriyet tarihinde giden paranın toplamından çok fazlaydı. Bunu İstanbul ve Kastamonu milletvekillerimizle bir arada çalışarak başardık. El birliğiyle o dönemde Kastamonu’ya güzel şeyler yaptık. Milletvekili olmak önemli ama milletvekilliği yapmakta önemli.
Kalkınma turizmle olmalı
Kastamonu’nun kalkınması turizm ile olmalıdır. 1999 yılında davetli olmadığım haldeKendimi sorumlu sayarak Kastamonuluların toplantısına katıldım.
Dönemin valisi, Kastamonu milletvekillerimiz ve işadamalarımızın olduğu toplantıda “Kastamonu’nun doğası bozulmamalı ve Kastamonu turizmle kalkınır. Kastamonu’da bunun dışında yan sanayilere de düşünürüz” dediğimde, bana itimat etmediler. Kastamonu’nun geldiği noktada onları mahcup etmenin fikrinin doğru çıkmasının onurunu yaşıyorum.
Prof. Dr. Mustafa Safran
Programın açılış konuşmasını yapan Mustafa Safran:
“Zaman zaman bu toplantılara katılıyorum. Çok sevdiğim saydığım insanlarla karşılaşıyorum. Âcizane üniversitede bakış açısı neyse onu da yansıtmaya çalışıyorum. Memnunda oluyorum. Ama inşallah hayırlı sonuçları da görmeyi arzu edenlerden biriyim. Çok değerli iki siyasetçi hemşerimiz, iki değişik bakış açısıyla ama ortak payda Kastamonu olarak siyasetin gözüyle Kastamonu, İstanbul’da Kastamonu, Kastamonuluların İstanbul’daki siyaseti ve siyasi gücü neden nerede eksikliklerimiz var. Nerede neyi yapamadık, nerede hatalar yaptık ve biz neden bir olamadık, diri olamadık değerlendirmelerini isteyeceğiz.” şeklinde konuştu
Prof. Dr. Mustafa Safran, kapanışta ise şu tespiti dile getirdi: “50 yaşındayım daha öğreneceğim çok şey var. Son olarak mesajım şudur; Bize ne olmayacak. Bana ne olmayacak. Boşver olmayacak. Ben yoksam mesele yok, olmayacak. Her koyun kendi bacağından asılır, olmayacak. Gemisini kurtaran kaptandır, olmayacak. Beni sokmayan yılan bin yaşasın olmayacak. Ata sözlerini tersine çevirdiğimiz gün; o gündür!”
İstamonu Buluşmaları hakkında panelistlerin görüşleri
SAFRAN: Bu anlamda İstamonu Buluşmaları’nın bugün 5.’si oluyor. Sn. Karadeniz ve Sn. Yüksel bu çalışmaları severek yapıyorlar. Gördüğüm şu ki; seriye bağlamış vaziyetler. Allah yollarını açık etsin. İnşallah beklenen ve beklediğimiz neticeleri alırız.
GÜZEL: Kastamonu çok önemli bir şehir ama önemli bir şehir olduğunu anlatan yok. Osmanlı döneminde bile Anadolu’daki beş önemli kentten biri Kastamonu ama bunu dile getiren yok. Çünkü İstamonu buluşmaları gibi organizasyonlar yapamıyoruz…
BAŞESGİOĞLU:Yapmış olduğumuz toplantı Kastamonululuğun öne çıktığı bir toplantıdır. İstamonu ailesine ve çalışanlarına çok teşekkür ediyoruz. Hüseyin Karadeniz ve ekibi desteklenmeye değer bir çaba içerisinde. Yaptıkları işin çok zor olduğunu da biliyorum. Hele içerisinden geçtiğimiz süreç hasebiyle çok zor. Ona dokunma, buna yaranma gibi kaygıların aksine İstamonu, Kastamonu gerçeğini avazı çıktığı kadar haykırıyor.
* Birçok yerel ve ulusal medya mensubunun takip ettiği program; plaket taktimi ve toplu fotoğraf çekimiyle son buldu.
Programa; işadamı Mehmet Reis, Erdoğan Sürücü, Şerafettin Özkan, Akif Özkan, İsmet Kütük, Mehmet Görgülü, Sungur Gedik, Ayhan Ünal, Mehmet Enver Ünal, Remzi Vatan, Yaşar Kayacan, Ayhan Sekmen, Ahmet Yazıcı, Hüseyin Uzunhasan, Murat İster, Yaşar Kayacan, Cemal Şenol
Büyük Birlik Partisi MYK Üyesi Ahmet Yelis, Küçükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Hamza Gönenç, Fatih Belediye Meclis Üyesi Şenol Özdemir, Bağcılar Belediye Meclis Üyesi Abdullah Özdemir ve Mahir Karakaş, Sarıyer Belediye Meclis Üyesi Salim Kain ve Ali Görgülüer, Kâğıthane Belediye Meclis Üyesi İbrahim Toprak
Genç KASİAD Yönetim Kurulu Üyeleri, KASGEG Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Küçükşabanoğlu ve yönetim kurulu üyeleri,
STK üyesi Hidayet Yünsel, KASDERFED Yönetim Kurulu başkan yardımcıları ve üyeleri, Kas-Der Kâğıthane Şube Başkanı Mehmet Akın, Fatih Şube Başkanı Selahattin Kara, Başakşehir Şube Başkanı Esat Bodur, Bayrampaşa Şube Başkan Vekili Naim Altundal, Daday Dernek Başkanı Hikmet Şahin, Kastamonu Gençlik Hareketi Başkanı İbrahim Şabano ve yönetimi ile birlikte çok sayıda STK ve siyaset camiasına mensup kişi katıldı.