Yerinde Say!
Son günlerde moda Afganlar ve Suriyeliler… Konu ise ‘Düzensiz Göç’.
Derin bir iç çekişle birlikte; özellikle 1980 sonrası ‘Düzensiz İç Göç’ hareketinin Kastamonu’dan ve Anadolu’dan neler aldığını anlatmaya kalksak sayfalar dolusu yazılar çıkar elbette.
Ancak sadece nüfus bakımından bile irdelesek Kastamonu’yu, sanki bir asırdır bu memlekete ‘Uygun adım- Yerinde say’ diye komut verilmiş.
1927 yılı ilk nüfus sayımına göre; 335 bin 601 olan Kastamonu nüfusu, aradan geçen 94 yılda 42 bin 449 kişi artarak ancak 378 bin 50 kişiye çıkabilmiş. Aynı Kastamonu bağrından 2 milyon kişiyi Zonguldak, Karabük, İstanbul başta olmak üzere, büyükşehirlere ve yurt dışına göç vermek zorunda kalmış.
Bu yetişmiş ve yetişecek olan büyük bir beyin göçüdür…
1999 depremi sonrası il olan Düzce’nin nüfusu o günlerde 160 bin civarında. Bugün 400 bin kişiye ulaşan Düzce’nin Batı Karadeniz’de bulunan 7 il arasında Zonguldak’tan sonra ikinci yoğun nüfusa eriştiğini görünce gıpta etmemek mümkün mü?
Biz il olarak 94 yıldır yerimizde sayarken, aradan geçen 22 yılda bir buçuk kat büyüyen Düzce nasıl meydana geldi, neler yapıldı ve yapılıyor?
Vaziyet ayan beyan ortadayken siyasilerimiz mecliste gündem dışı söz almaya, iş dünyamız ve meslek odalarımız günü kurtarmaya devam ede dursun(!)
Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyeti 26. Başbakanlığını yapan Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun İstanbul’daki medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldiği programa katılım sağladım. Sorular bölümünde Davutoğlu’na düzensiz iç göç hareketinin 100 yıldır Kastamonu’ya sadece 42 bin 449 artı nüfus katarken, bağrından 2 milyon insanını büyükşehirlere kaptırdığını hatırlattım.
Anadolu’nun kanayan yarası göçe tedbir ve önlemleri konusunda parti politikalarının ne olduğunu, “İl bazlı değil de ilçe bazlı kalkınma modeli olmazsa ilçeler ve köylerde nüfus bitme noktasına geliyor, ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki sorumla yönelttim.
Tespitlerimin yerinde olduğuna vurgu yapan Davutoğlu’nun verdiği cevapta anladığım en net bölüm; “22 aylık başkanlık döneminde yapısal dönüşüm diye adlandırdığı 1380 adımlık programın hayata geçememiş olmamasıydı. Eğer bu plan gerçekleşseydi, ilçe bazlı kalkınma programları ile ilçe ve köyler hak ettiği yatırım alabilirdi.” oldu.
Bu soruyu ve cevapları da sosyal medyada paylaştım.
Yorumlar fecaat.
“Yeni kurulmuş parti neler yapabilirmiş, daha önce başbakanmış neden yapmamış” gibi dana altında buzağı arama cinsinden söylemler.
Bakın Türkiye’de bulunan her bir siyasi parti, en büyük örgütlü sivil toplum kuruluşudur aynı zamanda. Ortak akıl ve iradeyle sorunlarımızı her siyasi ve sivil toplum ortamında değerlendiremez, gerçekleri konuşamazsak bir 90 yıl daha kaybederiz.
Son yıllarda Kastamonu’ya onlarca şey yapılmıştır ancak 100 yıllık biriktirilmiş, yığınla sorunumuz olduğu ve güdük kaldığımız da ortadadır.
İstanbul’un yüzölçümü 5 bin 340 kilometrekare ve metrekareye düşen insan sayısı 2 bin 980; Kastamonu yüzölçümü 13 bin 108 kilometrekare, metrekareye düşen insan sayısı ise 29. İstanbul’un 25 yıl sonraki nüfusu ise 23 milyonu aşacağa benziyor, biz ise bu gidişle ancak 400 bini buluruz gibi geliyor…
İnce zekâsıyla, hiciv sanatının çok güzel örneğiyle aklına hayran bırakan; mandaya söğüt dalına yuva yaptıran, yavrusunu sineğe kaptıran, öküzü torbadan düşürmekle yetinmeyip, müezzini minareden uçuran toplumun, okyanuslar geçip, küçük bir derede boğulmaması lazım.
Değil mi?