Ülkemizde “çabuk ve çok kazanma” kültürü, 1950’li yıllarda düşünsel olarak devreye sokuldu ve devam eden on yıllarda vazgeçilmez haline geldi. Ne yazık ki dış ticaret, doğru bir zemine oturtulamadı. Yön olarak Batı seçildi ve Batı ile rekabet edebilecek kurumlar, kuruluşlar oluşturulamadı. Oldu ve oluşturuldu ise de Batı karşısında cüce kaldı.
İstanbul, şiştikçe şişti. Resmen şu an obezite. Nüfusu bile net değil. Taşı toprağı altın değil; taş ve toprak, hatta çamur, su göleti falan.
Bu kent nasıl kurtulur?
Azıcık kafa yorunca bulunuyor aslında. Bu kent yani İstanbul, yaşanılası bir kent olacaksa Batı Karadeniz’e muhtaçtır.
İstanbul’u yönetenler kesinlikle sorun ortağı olarak Batı Karadeniz’i dikkate almalıdırlar şu sebeplerle:
1_İstanbul’a göbek bağının en çok olduğunu düşünen insanlar, İstanbul’a yakın olan yerlerde daha rahat edebileceklerini benimseyebilirler. Bolu’da, Düzce’de, Karabük’te, Bartın’da, Zonguldak’ta, Kastamonu’da, Sinop’ta istihdam edilmek, ulaşım ve iletişim çağında bu insanlara zor gelmez. Yaşam daha da sadeleşir ve insanlar kendileri için zaman ayırabilirler. İstanbul’da sadece işe gidip gelmek neresinden bakarsanız bakın en az üç saati almaktadır. İnsan yaşamında üç saat, çok büyük bir zamandır. Hangi anne hangi baba üç saatini kendisine, evine ve çocuklarına ayırabiliyor? Bu aynı zamanda toplumsal huzur açısından da değerlendirilmelidir.
2_Ülke ekonomisi açısından da ilginç sonuçlar doğuracak, bakir alanlar üretime açılacaktır. Emek veren emeğinin hakkını daha kolay ve kısa yoldan alabilecek, mutlu olabilecektir.
3_İstanbul’u yönetenler, Batı Karadeniz’e yatırım yaparlarsa ya da özendirirlerse kendi yönetim alanlarında daha derin bir soluk alacaklar ve aynı zamanda yeniden seçilmek için çok büyük bir avantaj elde edeceklerdir.
4_Eğer bu yatırımlar sonucu İstanbul nüfusunun bir bölümü Batı Karadeniz’e akarsa (ki akacaktır) bu yöneticilerin İstanbul’u kurtarmış olmalarından dolayı tercih edilme süreleri oldukça uzayacaktır. Yeşil alanı olacaktır, imarını daha rahat yapacaktır ve İstanbul’u İstanbul yapacak fırsatlar yakalayacaklardır.
5_İstanbul yöneticileri aynı zamanda nüfus kökeni olarak başka illerin de sorumluluğunu taşımış olduklarını düşünmeliler. Yani seçilmek için Kastamonululardan oy alıyorsa, Kastamonululara ve Kastamonu’ya bir karşılık vermeyi borç olarak görebilmelidirler.
İyi de bu nasıl mı olacak?
İstanbul’u yönetenler, bütçelerinden kısmi paylar ayıracaklar ve Batı Karadeniz’de öncelikle hizmet sektöründe yatırım yapacaklar. Kardeş kentler ve ilçeler seçecekler. Seçtikleri yerel kardeşlerine, yönettikleri İstanbul’un olanaklarından bir kısmını sunacaklar. Yani Sinop Beşiktaş’a gelmeyecek, Beşiktaş Sinop’a gidecek; tiyatrosuyla, korosuyla, şenliğiyle…
İki örnek vereyim:
*Batı Karadeniz adı altında buluşan illerin en zayıf ilçelerine birer huzur evi yapılsa. (Bir İstanbul belediyesi için çerez parası.) Başvuruların yüzde ellisi İstanbul’dan olacak, yüzde ellisi yerelden dense. Hem kendisini anlatacaktır hem de taa o ilçeden şükran alacaktır. O ilçeye, yılda beş yüz ziyaretçi gelse….
*Batı Karadeniz’de İstanbul belediyelerinin yirmi ya da otuz kişilik misafirhaneleri olsa. Ve sadece kendi personellerine hizmet sunsa o ilçenin esnafı nasıl nefes alır?
Bayrampaşa Belediyesi, Batı Karadeniz’de bir spor kompleksi yapsa ve bizim güzel çocuklarımıza açsa fena mı olur?
YANİ…