4 Kasım 2012 tarihinde annesini, 30 Kasım 2020 tarihinde ise babasını toprağa vermiş hem öksüz hem de yetim birisiyim artık. Annem ve babam dahil ebediyete irtihal etmiş tüm anne ve babalar için rahmet diliyorum, mekanları cennet olsun.
Bizim mensubu olduğumuz yöreler için öksüzlük ve yetimlik çok genç yaşlarımızda başlıyor. Eli ekmek tutmaya hazır hale geldiğinde her delikanlı için kaçınılmaz son gurbetle örselenmektir. Hal böyle olunca buram buram hasret kokuyoruz kendimizi bildiğimizden bu yana; anadan ayrı babadan ayrı…
13 yaşımda Çatalzeytin’den uzunca bir gurbet yolculuğuna çıkarıldığım gün, otobüs ilerledikçe kaybolmaya başlayan memleketime, geride bıraktıklarıma baktıkça ve düşündükçe alenen ağlamaktan utandığımdan olsa gerek, ömrümde ilk kez içine içine ağlamanın ne olduğunu anladığım yolculukların kentidir bizim yöre…
Şu bir gerçek ki insan bir kez yerinden ve yurdundan seyahat ettirilmeye görsün, bir daha ne durabiliyor ne de tam olabiliyor. Bambaşka yurtları mesken etmeye kalkışırken artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlaması da geç olmuyor. Burnumuzun direkleri ana, baba ve memleket hasretiyle tüterken, vakit olmuyordu artık ayrılırken ağlamaya, dönerken de sevinmeye.
İşte bu yüzden çeyrek asırdır bir yanımız gurbet, bir yanımız hasretlikler içerisinde kaldı hep. Ben doyamadım anne ve babama, doyuma engel olan kimse ve her neyse yevmil-kıyâmda ellerim yakalarında artık…
Babam Hasan Karadeniz; güler yüzlü, samimi olmakla birlikte ekmeği yenilen, buğday unu olmadığında buğday dilini sunan bir adamdı. Akraba, eş dost, misafir herkese ikram edeceği şeyleri olmuştur. Bundan büyük haz alırdı rahmetli. Dünya malına tamah etmezdi. Dünya malından daha kıymetli şeydi bir insan yüreği onun için o yüzden yürek adamıydı.
Küçük yaşlarımızda çarşıya gönderilirdik. Bize harçlık verilir, eve lazım ve alınması gerekli bir şey için para verilmezdi. Falan markete, işyerine gidilir, Hasan Karadeniz’in oğluyum selamı var der, lazım olanları söyler ve alırdık. O gün bu durumu anlamak pek öyle kolay değildi benim açımdan. Ancak bunu bugün öyle iyi anlıyorum ki; bir selamın alışverişe etkisini, alıverişe katılan selamın içerisinde barındırılan muhabbeti.
Yani söz başka imiş, selam başka. Sözsüz selam olmazmış, selamsız söz başka…
21 Kasım 2020 tarihinde Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesine acil olarak kaldırdığımız babamız Hasan Karadeniz’in, bir hafta sonra 28 Kasım 2020 saat 22.30 sularında vefat ettiğini öğrendik. 1938 doğumlu 6’sı erkek, 2’si kız 8 kardeşli bir ailenin en küçük oğlu babamı 30 Kasım günü ise Çatalzeytin Yemişli Köyü’nde ebedi istinatgâhına defnettik, mekânı cennet olsun. Babamızın ardından, dua ve samimi niyetleriyle yanımızda olan, telefon mesajlarıyla acımızı paylaşan tüm dostlarımıza minnettarım.
Mehmet, Kasım, Ahmet, Hamdi, Hüseyin amcalarımla birlikte babam Hasan Karadeniz’e Sultan Karadeniz halama rahmet diliyor, ailemizin son kalesi Fatma halama ise uzun ömürler diliyorum.