Mehmet Reis, sektördeki son ithalat kararlarını değerlendirerek üretim ve verim artışının gerekliliğine dikkat çekti.
Mehmet Reis, sektördeki son ithalat kararlarını değerlendirerek üretim ve verim artışının gerekliliğine dikkat çekti. Kimi ürünlerde paketleyecek kadar kaliteli; kimi üründe de yeterli ürün bulamadıklarını belirten Reis, üretimin ve çiftçiliğin teşvik edilmesi gerektiğini söyledi.
Döviz kurunda yaşanan dalgalanmalardan etkilenmemek için üretimin artması gerektiğini ifade eden Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, “Nohutta yeni mahsulün kilogram fiyatı 9,5 liradan 5 liraya çekildi. Bu çok iyi bir örnek. Aynı durumu pirinç ve bulgurda da görmeyi temenni ediyoruz. Üretimi artıralım ki dolar mutfağımızı vurmasın” dedi.
Pirinç üretiminin de arttığına işaret eden Reis, “İç talebi karşılayan, ithalatı yüzde 75’ten yüzde 25’e inen bu ürünümüzü önemle ele alıp daha çok yetiştirmemiz halinde fiyatlarda oynama görmeyiz” diye konuştu.
Sorumlu toptancılar
İthal ürünlerde yaşanan zammın normal olduğunu ancak yerli ürünlerdeki fiyat artışının sorumlusunun toptancılar ve ara toptancılar olduğunu kaydeden Reis şöyle devam etti: “Barbunya ve börülce gibi ithal baklagillerin fiyatlarının artışını doğal karşılıyoruz. Ama ülkemizde yetişen buğdayın, bulgurun ve mercimeğin marketlerde pahalıdan satılması anlaşılır değil. Bu ürünler dolarla alınıp satılmıyor ki. Yerli ürünlerin fiyatlarını artırmakla ne amaçlanıyor? Şu aşamada fiyatların neden fırladığı toptancılara ve ara toptancılara sorulmalı. Anadolu firmalarının bu ürünlerin bedellerini neden arttırdığı sorgulanmalı.”
Toptancıların ve ara toptancıların fiyatlar ile ilgili teminat verememesinin pek çok markayı sıkıntıya soktuğunu dile getiren Reis, şirket olarak ülkemizin ve tüketicinin yanında olacakları taahhüt ederek, “Bu amaçla sabit fiyat uygulamasına geçtik” diye ekledi.
Tüketici, üretici ve devlet birlikte hareket etmeli
Gıda güvenliği ve tüketici sağlığı için denetimin sürekliliğine vurgu yapan Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, sanayicinin kendi iyiliği için de denetimi talep etmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Gıda güvenliği konusunda çok büyük bir mücadele veriyoruz. Ürünün sadece üretimimizden değil biz ürettikten sonra lojistik aşamasında ve rafa gelinceye kadar hatta evdeki kullanıcının da bu konuda bilinçlenmesi için çok ciddi gayretler sarf ettik. 7 yüz binin üzerinde yemek çeşitleriyle ilgili ve saklamayla ilgili kitapçıklar dağıttık. Ben söyleşilere katılıyorum anlatmaya çalışıyorum. Halkımızı bu konuda bilgilendirmemiz gerekiyor. Maalesef tüketicimizin şikayet etme durumu yok; ülkemizde bir üründe problem olduğu zaman şikayet etmiyor. Halbuki hem tüketicinin hem devletin hem üreticinin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Gıda güvenliğinin en önemli ayağıdır bence. Örneğin pilav pişmiyor. Neden pişmiyor? Diyor ki ben suyu fazla koydum pilava ya da eksik koydum. Pilav lapa yaptı ya da sert kaldı. Hayır bu hanımefendinin dikkatsizliğinden değil. Pirincin ya karışık olması ya ithal olması ya da rutubetli olmasından kaynaklanıyor. Onun için sorgulayıcı olmamız lazım. Bilgilendirmemiz lazım; hep böyle ben kazanayım cebime koyayım değil; bu konuda fedakarlık yapılması lazım. Ve biz işte bunları bütün bu kriterleri göz önüne alarak AB’nin kriterlerine uygun belgeleri aldık; bir baktık ki daha sonra bütün belgelerde olduğu gibi bunu takip etmiyor. Ben sadece Reis kalite garantisi diyorum. Benim gıda güvenliği ile ilgili söylediğim bu. Bir üretici ürettiği üründen eğer ayıplı kusurluysa önce kendisinin vicdanının sızlaması lazım, yüzünün kızarması gerekiyor önce. Buradan başlamamız lazım; denetimler olabilir olacak. Tüketicimizi bilgilendirmemiz lazım. Üreticimizi ekim aşamasında bilgilendirmemiz lazım. Tarladan çatala deniliyor ya tarladan çatala gıda güvenliğiyle ilgili bütün aşamaları bizim ön plana çıkartıp sonuç odaklı çalışmamız gerekiyor. Türkiye’de biz gıda güvenliğine dikkat etseydik bugün Türkiye sağlık açısından bu büyük problemleri yaşamazdı. Obezite başta olmak üzere birçok hastalığın sebepleri gıda güvenliğiyle yakından ilgilidir. Gıda güvenliğiyle ilgili her yönetici halkının gıda güvencesini sağlamak zorundadır. Sadece bir kere denetlemek ya da gelip bazı şeyleri görmek değil. Ürünün tüketiciye ulaşıncaya kadar bütün kademelerini bu aşamaları kontrol altında tutup tüketicinin de bu konuda bilgilendirilmesi gerekiyor. Üretici sorumlu olacak devlet denetimini sürekli ve kesintisiz yapacak. İşin sürdürülebilirliğinde bence bu yatıyor.”
Bakliyatta güvenli ürün tüketilmesi için saklama koşulları hakkında bilgi veren Mehmet Reis şöyle devam etti:
Böceklenmeyen pirinçten korkun
“Rafta bir ürün böceklendiği zaman bize ceza kesiliyor. Bir böcek için bu doğal bir süreçtir aslında pirinç böcek yapar örneğin. Ama nohut, fasulye onlar en az 1 sene dayanıklı; böcek yapmaz. Pirinç fasulye, nohut, mercimek nemli ve rutubetli ortamda değil güneş almayan kuru ortamlarda saklanılması gerekiyor. Kalorifer yanlarına konulmaması gerekiyor hatta koku olmayan yerde olması lazım. Yanında kokulu olan bir ürün olmaması lazım biz niye tuzun içine pirinç koyuyoruz nemini rutubetini alsın diye. Böceklenmeyen pirinçten korkun. Ürünü ihtiyacınız kadar alın, kavanoza da konmaması lazım; bez torbaya konulması gerekiyor. Çünkü pirinç tanesi canlı, nohut fasulye canlı olarak tencereye konup kaynadıktan sonra ölüyor. Mutfakta en sıcak yere konulursa tabii böcek yapacaktır. “
En çok hileyi ucuz ürün yapıyor
“Şu an perakende noktalarının pek çoğu sadece fiyat odaklı. En ucuz ürün en çok satar düşüncesiyle maalesef üreticinin hilelerine ortak oluyor. Asıl ürünün arkasında paketin arkasında ne yazıyorsa ürün cinsi ya da ürünün menşei aynısı yazılması lazım. Tüketici kandırılıyorsa birinci sorumlu kendisidir. En ucuz diye siz ararsanız en ucuz ürün size en çok hile yapılarak rafa gider.”
Açık ürünlerin gıda güvencesi yok
“Açıkta satılan bakliyat ürünlerine talep maalesef 2001 krizinden sonra artmaya başladı. Açıkta satılan her ürünün sağlık açısından sıkıntıları var. Bir markanın sorumluluğu oluyor. Açıkta satılan ürünler maalesef daha çok karışık ürünler ve üzerinde yazılan menşei ve cins oranları çok farklı. Paketli bir ürün satan kişi olarak farklı algılanıyor ama biz doğruyu söylemekten hiçbir zaman kaçınmayacağız. “
Uzun vadeli tedbirler almalıyız
“Artık dünyada uzun vadeli tedbirler alınıyor. Yani 2050 yılında dünya nüfusunun 9.3 milyar olacağı bizim ülkemizin 95 milyon nüfusa ulaşacağı belirtiliyor. Ülke yöneticileri böyle hesaplamalar yapıyor. Günü kurtaran çalışmalar değil; yılı kurtaran çalışmalar değil… Nüfus artışına paralel üretim yapmamız lazım. Şöyle anlaşılmasın tarım nüfusu ne kadar çoksa tarım üretimi o kadar fazla olur, değil. Yani Avrupa’da yüzde 3’ler yüzde 5’ler seviyesinde. Türkiye’de şu anda yüzde 20. Bizim tarımda istihdamı arttırmamız lazım. Tarıma yatırım yapmamız lazım. Gelişmiş olan ülkeler daha çok tarıma yatırım yaptığı için Amerika’nın 3 milyon tona yakın pirinç fazlası var. İsviçre’de de aynı orada. Tarımın bu ekonomide çok büyük yeri var. “
Yerli tohuma sahip çıkalım
Doğru yerde doğru zamanda en iyi şekilde üretim yapabilmeliyiz. Önce tohumlarımıza sahip çıkalım; toprağımıza sahip çıkalım, toprağımızı koruyalım; sularımızı kirletmeyelim ve tasarruflu kullanalım. Önce bunu yapalım ve gençleri çiftçiliğe teşvik edelim en önemli konu. Gençleri çiftçilik yapmak için ne gerekiyorsa yapalım. Ve ilaçlama, gübreleme, sulama hakkında bilinçlendirelim üreticiyi.”
Kaynak: İSTAMONU