İstanbul Barosu Genel Sekreteri Kastamonulu Av. Hüseyin Özbek siyasi gündemi İSTAMONU’ya değerlendirdi.
3 Terör kadının öldürülmesini bir iç hesaplaşma olarak niteleyen Özbek, İktidarın da aymazlık içinde olduğunu söyledi.
Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta Fransa’nın başkenti Paris’teki sözde Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda PKK’nın kurucularından Sakine Cansız’ında aralarında bulunduğu 3 terörist kadın kimliği belirsiz kişilerce başlarından vurularak öldürülmüştü. S. Cansız, F. D. ve L. Söylemez’in ölümünün muhtemelen örgüt içi infaz olduğunu belirten Özbek, aralarındaki bir çekişmeden kaynaklanmış olabileceğini, hedef şaşırtmaya çalışıldığını söyledi. Paris’te öldürülen kadınların Türkiye’ye getirilerek Diyarbakır’da düzenlenen törenle defnedilmesine de değinen Av. Özbek, başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın, mitingde taşkınlık olmadığına atıfta bulunarak, “Hele şükür bir şey olmadı, teşekkür ediyorum” sözlerini de eleştiren Özbek, “Kime teşekkür ediyorsunuz, terör örgütüne mi teşekkür ediyorsunuz” diye sordu.
Özbek, “Devlet o gün orada polisini, askerini sokaktan çekmiştir, kolluk görevini PKK’lı milisler üstlenmiştir, Türkiye’nin önemli bir kenti o gün eşkıyaya teslim edilmiştir. Devletin otoritesi sarsılmıştır, daha ne olayı olacaktır, sen ne ile övünç duyacaksın, utanmalısın” diye devam etti.
“Anayasa’dan Türklük kavramı çıkarılmak isteniyor”
Diyarbakır’da o gün cam çerçeve kırılmamasını İmralı sürecinde taviz alma beklentisiyle ilgili olduğunu düşündüğünü sözlerine ekleyen Özbek, İmralı sürecinden söz edilirken Abdullah Öcalan’ın adının zikredilmemesini tuhaf bulduğunu söyleyerek, “Ne demek İmralı Süreci, İmralı’da evliya mı yatıyor, orada bizim bilmediğimiz önemli bir zat, bir peygamber mi var? Orada muhatap alınan kişi yaklaşık 40 bin insanın eli kanlı katili terör örgütü lideridir.” dedi.
Türkiye’nin bir dayatmayla karşı karşıya olduğunun altını çizen Av. Hüseyin Özbek, terör örgütü liderinin anayasanın değiştirilmesini talep ettiğini, anayasadan Türklük kavramının çıkarılarak ülke topraklarının tapusunun yarısının kendilerine verilmesini, tekli mülkiyetten paylı mülkiyete geçilmesini istediğini vurguladı.
Asıl amacın BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) çerçevesinde Türkiye ekonomisinin ve Silahlı Kuvvetlerinin güçsüzleştirilerek bölgenin petrolüne sahip olmak, batıya bağlı, emperyalizmin boyunduruğunda bir Türkiye ve Ortadoğu oluşturmak olduğunu ifade etti.
Terör örgütü lideriyle yapılan görüşmelerin ülkenin hayrına olmayacağını düşündüğünü söyleyen Özbek, sivilleşme adı altında yapılanların Türk milletine Hacı Bekir lokumu gibi yutturulmaya çalışıldığını belirtti. Fransa cumhurbaşkanının öldürülen PKK terör örgütü temsilcilerinden biriyle görüştüğünü açıklamasından sonra, başbakanın “Sen bir terör örgütü mensubuyla nasıl görüşürsün” dediğini hatırlatarak, şimdi Fransa cumhurbaşkanı, “Ben çıkarlarım doğrultusunda görüşüyordum, peki sen terör örgütünün 1 numarasıyla neyi görüşüyorsun” dese Sayın başbakan ne cevap verecektir şeklinde konuştu.
“Türk Milleti’nin kaderi Brüksel’de değil, Ankara’da çizilmelidir”
Binlerce yıllık köklü bir geleneğe sahip olan bir ülkenin bu günkü yöneticilerinin geçmişte devleti yönetenlerin kemiklerini sızlatacak kadar devlet ciddiyetinden yoksun olduklarını ifade eden bulundukları Özbek, “İktidar mensupları oturdukları koltukların, bulundukları makamların hakkını veremiyor. İktidar mensupları tarih şuurundan yoksundur, aymazlık içindedir.
Ben kendimi Türk ve Müslüman olarak tanımlıyorum, bu millete dindar görünüp milletin inançlarını kullanmanın vebali vardır. Tarih önünde hesap veremeyecek duruma düşeceklerdir. Bir ülkenin kaderi ne AB’ye, Brüksel’e bağlanabilir, ne de ABD’den gelecek talimatlara bağlanabilir. Türk milletinin kaderi çizilecekse Ankara’da çizilmelidir. İktidarın devraldığı emaneti bir sonraki iktidara ülkenin bir çakıl taşına bile halel getirmeden devretme sorumluluğu vardır.” dedi. Yargının iktidarın vesayetinde olduğunu savunan Özbek, “Yargı tamamen siyasi iktidarın insiyatifinde ve patronajı altındadır dedi
“Amaç, Orduyu itibarsızlaştırmak”
Ergenekon davasına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan İstanbul Barosu Genel Sekreteri Av. Özbek, yapılmak istenenin Türk Ordusunu itibarsızlaştırmak olduğunu belirtti. Tarihten örnekler veren Özbek, Türk Ordusu’nun tarihte 3 büyük yenilgisi olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti: ”Bu yenilgilerin ilki 1683 yılında yapılan Viyana Kuşatması sonucudur. Bu yenilgi Orta Avrupa’daki Türk egemenliğini sonlandıran önemli bir yenilgidir. İkincisi büyük yenilgi 93 harbi olarak anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’dır. Bu yenilgi sonrası Rus ordusu elini kolunu sallayarak Osmanlının başkenti, hilafet merkezi İstanbul’a kadar girdi ve Yeşilköy’e Rus bayrağını dikti, zafer nişanesi olarak da parasını bizim ödediğimiz Ortodoks kilisesi yaptılar. Benim büyük dedem sözünü ettiğim bu harpte şehit olmuştur. Üçüncü ağır yenilgimiz ise 1912 Balkan Bozgunu’dur. 500 yıl egemenliğimiz altında yaşayan ve o savaşta üzerimize çullanan ülkelere karşı büyük bir yenilgi aldık.
Bu yenilgilerden sonra ordu, millet nezdinde itibarsızlaştı.
Ordunun itibarını tekrar kazanması 1915 Çanakkale Harbi’nde olmuştur. Tek amaç Türk Ordusu’nu darbe hazırlığında olan, komplocu gibi göstererek dördüncü büyük yenilgiye mahkûm etmektir. Bu nasıl bir yenilgi? Sanal bir yenilgi, dijital kumpas. Peki bunlar neden yapılıyor? Güneydoğu’da başlayacak Kürt isyanının önünü açmak için.