Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Karadeniz’in sorularını yanıtlayan CHP eski milletvekili Faik Tunay, erken seçimin Türkiye’nin felaketi olacağını ifade etti
Erken seçimin Türkiye’nin felaketi olacağını ifade eden 24. Dönem İstanbul Milletvekili Faik Tunay, “Siyaset adamı ve devlet adamı olmak farklı şeyler. Seçim süresince siyaset adamı olarak sahadaydık ama şimdi devlet adamı olma zamanı. Şimdi hükümet kurmalı, aksi takdir de ülkenin altına dinamit koyulmuş olur” dedi.
Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Karadeniz’in sorularını yanıtlayan CHP eski milletvekili Faik Tunay, olası koalisyon değerlendirmesi yaparak ” Yeni hükümet ivedilikle kurulmalı. Öncelikle muhalefet partileri bir koalisyon kurmayı denemeli ancak bu pek mümkün gözükmüyor. En yakın ihtimal AK Parti- CHP ya da AK Parti- MHP koalisyon ortaklığında düşünülüyor. Kurulan hükümet ister azınlık ister koalisyon olsun en az bir buçuk yıl yoluna devam etmeli. Aksi takdirde yaşanacak erken seçimin Türkiye’nin altına dinamit koyacağını düşünenlerdenim.” diye konuştu.
Türkiye’nin kutuplaşmanın en fazla olduğu seçim dönemini 7 Haziran’da yaşadığını ifade eden Faik Tunay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemlerinin hem iç hem de dış politikaya olumsuz etkilerinin yansıdığını belirtti.
Tunay, “Bu dönemde gerginlik ve kutuplaşma hat safhadaydı. Siyasiler seçim dönemi boyunca birbiriyle uzlaşamadılar. Burada bütün siyasi partiler ve siyasetçiler suçludur. Ancak aslan payı cumhurbaşkanındaydı. Cumhurbaşkanın aleni bir şekilde seçildiği partiye oy istemesi çok hoş olmayan bir seçim dönemi yaşamamızı sağladı. “şeklinde konuştu.
24. Dönem İstanbul Milletvekili Faik Tunay iç ve dış politika hakkında kendisine yöneltilen sorulara şu cevapları verdi:
CHP bu seçimden başarıyla çıkmış mıdır?
“CHP tarihinde belki de ilk kez milletin sorunlarıyla bire bir ilgilenen, toplumun farklı kesimindeki birçok insana dişe dokunur vaatlerle yaklaştı. Alışılmışın dışındaki söylemlerinden vazgeçti, projelerinden bahsetti. Tüm bunlara rağmen yüzde 25’de kaldı. Bu bir başarı değildir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da zaten başarılıyız demedi. CHP’nin oy oranında değişme olmamasını parti yönetimi muhakkak araştıracaktır, araştırmalıdır.”
AK Parti’nin güç kaybetmesini neye bağlıyorsunuz?
“Tek başına iktidarlar belli bir zamandan sonra güç zehirlenmesi yaşıyor. Sayın Ahmet Davutoğlu, tek başıma iktidar olmazsam görevi bırakırım demişti. Bir önceki seçim döneminde AK Parti’nin oyu yüzde 50 oranındaydı, 9 puan düşüş yaşandı. AK Parti’nin yeniden tek başına iktidar olamamasının birçok nedeni var. 17-25 Aralık süreci güven ortamını sarstı. En alt kademeden üste doğru uzanan bir kibir söz konusuydu, muhalefet ne yaparsa yapsın bizi geçemez düşüncesi hakimdi. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan seçim meydanlarında aktif olması, muhalefete yüklenmesi, kendisiyle aynı fikirde olmayan herkesi paralelci olarak nitelendirmesi hoş karşılanmadı. Devletin içinde zarar veren bir yapının olduğunu kabul ediyoruz. Bunların çıkarılması gerekirken, ortada bulunan toz bulutuna herkes konuluyor. Eleştiren herkes, paralel olarak lanse ediliyor. Ayrıca çözüm süreci de zarar verdi.
“Çözüm sürecini destekliyorum ama…”
Çözüm süreci sizce baştan itibaren yanlış bir adım mıydı?
Çözüm sürecinin olması gerektiğine inananlardanım, destekliyorum da. Akan kan dursun. Ülkeye barış gelsin. Buna karşı çıkmak mümkün değil. Yıllardır adı bile konulamayan bir sorunla baş etmek kolay değil. Ancak bu sorun hepimizin sorunuyken, iktidar Abdullah Öcalan’la, Recep Tayyip Erdoğan’ın arasına sıkıştırdı. HDP barajı geçince bir anda terör örgütü oldu. Dolmabahçe’de 10 maddelik adımlar paketi açıklanırken, AK Parti ve devleti temsilen bulunan Yalçın Akdoğan’ın yanında Sırrı Süreyya Önder oturuyordu. O zaman Selahattin Demirtaş kötü bir adam değildi, HDP teröre destek vermiyordu. Bu parti ne zaman seçime tek başına girmeye karar verdi ve barajı aşacağı tahmin edildi, AK Parti o zaman çözüm sürecinin baltalanacağını söyledi. Doğu’daki, Güneydoğu’daki vatandaşlar bu yalpalamadan rahatsız oldu. Tüm bu sebepler partinin oy kaybetmesine sebep oldu.
“MHP başaramadı”
Seçim sonrası MHP’nin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
MHP eski milletvekili Sinan Oğan, “Türk milliyetçilerinin partisi MHP, Osmanlının başkenti, Türk dünyasının göz bebeği İstanbul’da HDP’nin gerisinde kaldı” dediği için partiden ihraç istemiyle disipline sevk edilmiştir. Koskoca MHP’nin çıkardığı vekil sayısı 80, bu seçime ilk kez giren ve yok saydıkları HDP’nin vekil sayısıyla eşit. Her şey ortada.
“Suriye’de iç savaş yoktu ama demokrasi de…”
Daha önce dış ilişkiler komisyonunda görev aldınız… Türkiye’nin Suriyelilere gösterdiği politika doğru mudur?
Mübarek ramazan ayını yaşıyoruz. Türkiye’den kim yardım istiyorsa bize onu elimizi uzatmak boynumuzun borcudur. Bu bize atalarımızdan kalan bir miras, ahlak, kültür ve gelenektir. Bundan yana bir problem yok. Ben hiçbir zaman Türkiye’nin pasif olmasını savunmadım Dış İlişkiler komisyonundayken de böyleydi. Türkiye 600 yıllık imparatorluk, 90 yıllık cumhuriyet geçmişine sahip koca bir devlet. Sınırları kalemle çizilmiş ülkeler arasında değil. Çok köklü bir devlet geleneğimiz var. Tabi ki biz aktif olacağız. Orta Doğu’da aktif olacağız. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir zaman başka bir devletin cumhurbaşkanını, başbakanını, başkanını ya da hükümetini düşürmek için legal veya illegal işlerin içerisinde olmadı. Hani komşularımızla sıfır sorun olduğu söyleniyordu. Bugün bakıyorsunuz sıfır sorunu geçtik sorun olmayan komşumuz yok. Türkiye’nin Orta Doğu’da tek dostu Katar kaldı. Türkiye’nin bugün 5 tane ülkede büyükelçiliği yok. En çok eleştirdiğimiz hükümetler döneminde böyle bir tablo ile karşı karşıya kaldık mı? Türkiye büyüdüğü için komşuları onu çekemediği için mi bu durumdayız? Yoksa Türkiye bölgede yalnız kalmaya başladığı için mi?
Pasif olalım demiyorum. Komşumuzun sorunuyla ilgilenmeyelim demiyorum. Türkiye hiçbir zaman bu dönemde olduğu gibi başka bir ülkenin iç işlerine aleni bir şekilde karışmadı, ben bunlara karşıyım.
Bizim kendi derdimiz zaten kendimize yeter. 77 milyonluk koca bir aileyiz. Suriye’den yüz binlerce insan geldi. Mülteciler geldi bir insanlık dramı yaşanıyor. Onların buralara gelmesi evsiz barksız kalması hoş şeyler değil. Türkiye’nin de bunda ama az ama çok parmağı var.
Esat diktatör, zalim, onun savunan hiç kimse yok ama şu da var; Esat’ın babası da diktatördü, o da zalimdi. Sayın Erdoğan Esat’la beraber tatil yaparken de Esat bir diktatördü ve zalimdi. Suriye’de iç savaş yoktu ama demokrasi de yoktu, insan hakları ihlalleri o zaman da vardı. Erdoğan içerdeki muhalefet gibi dışarıya da muhalif olunca Türkiye’nin hiçbir dostu kalmadı. Bunları da konuşmamız lazım.
Sizin gibi aktif ve her kesime kendini sevdirebilmiş bir milletvekilinin 25. dönemde CHP’den aday gösterilmemesinin nedeni nedir?
Bu konuda konuşulacak ve söylenecek çok şey var. Ancak ben her zaman ki gibi susma hakkımı kullanacağım. Siyaset uzun soluklu bir iş. 24. dönemde mecliste görev yaptım. Gece yastığa başımı koyduğumda vicdanen rahat uyuyabiliyorum. Hatalarım olmuştur, eksiklerim ve yanlış söylemlerim olmuştur. Ama ben CHP’yi farklı kesimlere açma gayretindeydim. Bu süreçte CHP logosunun ve bayrağının giremediği yere ben Faik Tunay olarak girdim. Seçmenlerimiz defaatle farklı bir profil çizdiğimi söylemiştir. Televizyonlarda vicdanlı ve ahlaklı kimliğimle partimi temsil etmeye çalıştım. Olmam gereken her yere gittim. Biz inançlı insanlarız 25. dönemde olmayışımız için bunda da bir hayır vardır der ve susarız.