Vakıf Bank Yönetim Kurulu Üyesi Halim Kanatcı, Türk bankaların sermaye yeterlik rasyolarının Avrupa Birliği’ne üye ülkelerden yüksek olduğunu söyledi.
Ülkemizde 1994 krizinden sonra 63 bankadan 40’ının battığını hatırlatan Araçlı hemşerimiz Halim Kanatcı, yeni bir ekonomik krizin beklenmediğini belirterek, “Şuanda 23 bankanın faaliyet gösterdiği Türkiye, artık mali disiplinden taviz vermeyen ülke ekonomisine sahip. Bankaların sermaye yeterlik rasyolarına baktığımız zaman Avrupa’da yüzde 8 olan oran bizde yüzde 13’lerde. Şuanda Avrupa Birliği ülkelerinden bile daha iyi konumdayız Türkiye’de bir kriz yaşanacağını düşünmüyorum. Ancak krize maruz kalabilecek ülkelerle çalıştığımız için hafifte olsa etkilenebiliriz.” dedi.
Ekonomi zirvesi gerçekleşti
Çatalzeytinliler Yardımlaşma Derneği tarafından organize edilen Gönül Mayası Adamlar programının 6. konuğu Vakıf Bank Yönetim Kurulu Üyesi Halim Kanatcı oldu. Söyleşi yöneticiliğini Albaraka Türk Kurumsal Krediler Müdürü Hüseyin Tunç’un yaptığı programda TSM sanatçısı Arzu Akça da mini bir konser verdi.
Programa, Sultangazi Belediye Başkan Yardımcısı Fevzi Dülger, Sultangazi Belediye Meclis Üyesi İzzet Açıkgöz, Ümraniye Belediye Meclis Üyesi Ali Yazlı, İsmet Kütük, Bilal Kütük, Mehmet Yayla, Hidayet Yünsel, Remzi Vatan’ın aralarında bulunduğu çok sayıda işadamı, STK temsilcisi ve dernek üyesi katıldı.
Ülke ekonomisine dair önemli açıklamaların yapıldığı programda Pınarbaşılı hemşerimiz Hüseyin Tunç’un sorunlarını içtenlikle yanıtlayan Halim Kanatcı şu bilgileri paylaştı:
Bir bankacı nasıl gönül adamı olabilir?
Bankacılık; bir tarafta kaynağı olanların, diğer tarafta kullananların bulunduğu bir meslek. Bankacıları, gerektiğinde gönüllü danışmanlık hizmeti verebilmeleridir gönül adamı yapan durum. Ben kurumsal olmayan ve finans müdürü çalıştıramayan firmalara çoğu zaman bu desteği sağlamaya çalıştım. Bankamın kazanmasını düşündüğüm kadar müşterimin yatırımını da düşünmüşümdür. Parasal alışverişin dışında insanlara insan gibi davrandık. Bugün baktığımızda halen 30 yıldır görüştüğüm kişiler var. Aldığımız eğitimin de gönül adamı olmamız yönünde etkisi olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’nin şu anki ekonomik durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çalışma hayatının içinde 40. yılım doldu. Çeşitli bankalarda ve özel sektörlerde görev aldım. Çok büyük deneyim kazandığımı düşünüyorum. Türkiye’nin bugünkü güçlü ekonomisiyle Avrupa Birliği’ne girmesine gerek bile yok.
Bilindiği gibi tüm dünya 2007 yılında baş gösteren ve 2008 yılında patlayan bir küresel kriz yaşadı. Dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan teğet geçecek demişti. Gerçekte de öyle oldu. Daha önceleri Türkiye üç misli fakirleşen, borçlanan bir ülkeydi. 2007 ve 2008 krizleri bizden kaynaklanmayan ama tüm dünyayı etkisi altına alan bir krizdi. İtalya, İspanya, Yunanistan hatta Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde en iyi durumdaki Almanya bile zor dönemler geçirdi. O Almanya ki; kamu borçlarının hizmet ve mal üretimi yüzde 70’tir. Yani yüz lira üretiyor, yetmiş beş lira borcu var. Türkiye Cumhuriyeti’nin borçlanma oranı ise yüzde 34’tür, 100 lira üretiyoruz 34 lira borcumuz var. Bu ülkemizin çok iyi durumda olduğunu gösteren önemli bir gelişme. Avrupa Birliği’ne girdiğimizde onların sıkıntılarına ortak olacağımız gibi direktiflerine de maruz kalacağımızı düşünüyorum. Bu sebeple ülkemizin Avrupa Birliği’ne girmesini istemem.
Hüseyin Tunç:
“Balık yavrusu, anne balığa; -Susadım deyince, anne balıkta yavrusuna -Her yanın su içsene demiş. Geçtiğimiz ay Almanya’da bindiğim bir taksinin şoförü 10 yıl önce Almanya’da Türk olduğumuzu söylerken ezilirdik. Ama şimdi hamdolsun gururla söylüyoruz demişti. İçeride biz belki farkında değiliz ama dışarıdan daha net görülüyor gelişmemiz. Avrupa ülkelerinden 100 bin dolar borç aradığımız dönemler oldu bu ülkede. Bugün hangi uluslararası havaalanından uçağa binseniz, içinde onlarca Türk işadamını görüyorsunuz. Buda artık kabuğunu kırmış bir ülke olduğumuzun en açık göstergesidir.
Tek partili iktidarın yönetimde olmasının etkisi nedir?
Koalisyonla idare edilmek bir memlekette en büyük sıkıntıdır. Daha önce hazine bankaları koalisyon üyeleri tarafından adeta bölüşülürdü. Bir dönem hatırlayalım; IMF’nin bir müdürü gelir, ülkemizde talimatlar yağdırır ve giderdi. Hatta 2002 yılında 61 yıllık bir banka olan Vakıf Bank’ın zarar ettiği gerekçesiyle elden çıkarılmasını bile istemişlerdi. O dönemde IMF yetkilileri Fransız bir banka tarafından satın alınması için girişim başlatmış ve350 milyon dolar daha verirseniz biz bu bankayı alırız söylemleriyle karşılaşmıştık. Bugün Vakıf Bank’ın sadece öz kaynakları yaklaşık 14 milyar liradır. Bu başarıda tek parti iktidarının etkisi de fazladır. Eskiden Türkiye Cumhuriyeti’nin mal ve hizmet üretiminin yüzde 90’ı faize gidiyordu. Bugün kaynaklarımız var. IMF’ de söz sahibi bir ülke olmamızın yanı sıra yöneticimiz var. Ayrıca artık borç verir konuma geldik.
Öte yanan Avrupa Birliği ülkelerinin de en muzdarip olduğu şey koalisyonla yönetilmektir.
Türkiye’de kriz bekliyor musunuz?
Dünyada krizler üç kağıt ekonomisinden çıkıyor. Dünyada hisse senedi gerçeği var. Amerika’da ve Japonya’da yüzde 0 olan faizler Avrupa ülkelerinde yüzde 0’la 1 arası değişir. Para sahipleri de en büyük kazancı hisse senedinden elde etmek istiyor.
Türkiye’de1994 krizinden önce 63 tane banka vardı, şuanda 23 tane var. Hepsi o krizlerde battı. Şuanda bankaların durumu çok rahat. Mali disiplinden taviz vermeyen ekonomimiz var. Bankaların sermaye yeterlik rasyolarına baktığımız zaman Avrupa’da yüzde 8 olan oran bizde yüzde 13-15 civarlarında. O yüzden ben kriz beklemiyorum. Ancak krize maruz kalabilecek ülkelerle çalıştığımız için hafifte olsa etkilenebiliriz.
Şirketler bankalara borçlanırken, bankalar çok mu rahat davranıyor?
Biz2009 yılında 5 yıl vadeli borç verirken düşünüyorduk. Bugün geldiğimiz noktada 15 yıl vadeyle kredi veriyoruz. Faizler düşünce haliyle istenilen kredilerin yüzde 80’i; işletme, ihtiyaç, yapı kredileri oluyor.
Benim asıl dikkat çekmek istediğim nokta; Türkiye’de 3. köprü, İstanbul-İzmir otoyolu, 3. havalimanı, otoyollar, hızlı trenler gibi çok büyük projeler var. Ülkemiz 2020’ye kadar Doğu’dan Batı’ya, Güney’den Kuzey’e bağlanacak. Bu yatırımların hiç biri için Türkiye yurt dışından bir dolar kredi almadı. Kredi alınmadığı gibi de bunların hepsini Türk bankaları finans ediyor. Özellikle kamu bankaları tercih ediliyor. Bugün kamu bankasını yanına almadan hiç kimse iş yapmıyor. Özel bankalarda artık devletine güvendiği için devlet bankasını yanına almak istiyor.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bir ülkedeki en sağlam yapı taşı aile birliğidir. Yabancılarda boşanma oranına baktığımız zaman yüzde 70’lerde geziyor ama Allah’a şükür Türkiye’de öyle bir şey yok. Bir oğlum, bir de kızım bulunuyor, benim sermayem çocuklarımı güzel yetiştirebilmek. En büyük yatırımım onları güzel şekilde yetiştirip vatana millete hayırlı evlat yapabilmek. Ülkemizdeki gençlerin de ahlaklı, dürüst, komşusuna ve ailesine saygılı olması geleceğimize umut saçıyor.
Halim Kanatcı Kimdir?
1955 yılında Araç’ın Güzlük Köyü’nde doğan Halim Kanatcı, ilkokul eğitimin ardından İstanbul’a gelmiş, ortaokul ve liseyi burada tamamlamıştır.
1976 yılında İstanbul İTİA İşletme Bölümü’nden mezun olan Kanatcı, Garanti Bankası’nda 13 yılı yönetici olmak üzere 24 yıl, Finansbank ve Toprak Bank’ta da 3 yıl Şube Müdürü olarak görev yapmıştır.
İstanbul Marmara Eğitim Sağlık Kurumları A.Ş.’de genel müdür ve T.C. Maltepe Üniversitesi’nde mütevelli heyeti üyeliği görevlerinden sonra İstanbul/Maltepe Belediyesi’nde 2004-2009 yılları arasında başkan yardımcılığı görevini de üstlenen Halim Kanatcı, 28.04.2009 tarihinde Başbakanlık makamı tarafından T. Vakıflar Bankası T.A.O. yönetim kurulu üyesi olarak atanmıştır. Aynı zamanda T. Vakıflar Bankası T.A.O. kredi komitesi üyesi ve kurumsal yönetim komitesi üyesidir.