Kestane dendiğinde kestane şekeri nedeniyle akla ilk gelen Bursa’dır. Ancak ülkemizde en fazla kestane üretimini Aydın ilimiz gerçekleştirmektedir. Leblebi deyince de akla Çorum gelmektedir. Burada da en fazla Leblebi üretimi ise Denizli’nindir.
Bu iki örnekten anlaşılacağı gibi, ne ürettiğiniz, neyi ürettiğinizden daha fazla, kentle uyumlu neyi markalaştırdığınız çok daha önemli hale gelmektedir. Kestane üretimimiz 2020 yılında 65 bin ton seviyesinin üzerinde. 2 milyona yakın ağaçtan ve 130 bin dekar alanda kestane üretiminin yapıldığı ülkemiz de bu rakamlarla Dünya’da kestane üretiminde üçüncü sırada yer alıyoruz.
Sadece Kastamonu sahil ilçelerimizde 18 bin dekar alanda kestane üretimi mümkün. Bu da ülke üretimimizin %10’dan fazlasını biz üretebiliyoruz anlamını taşımaktadır. Burada içler acısı durum şu ki, 2015 yılında 9 bin 715 ton kestane üreten ilimizin 2020 yılı kestane üretimi ise 3 bin 300 ton.
Hem kestanesine hem de balına coğrafi işaret tescili aldığımızdan itibaren oluyor bu gerileme. Buna sebep olan nedenler üzerine de ayrı bir yazı kaleme de almak gerekir mutlaka. Cide, İnebolu, Bozkurt, Çatalzeytin ve Doğanyurt ilçelerimizin olmazsa olmazı kestane için esaslı ve planlı bir çalışma yürütülmelidir.
Kastamonu’da 24’ü yöresel gıda ürünleri, 9’u el sanatları olmak üzere toplamda 33 coğrafi işaret tescil sayısına ulaşmış durumdayız. Ancak ortada garip bir durum var. Bu ürünleri sadece biz biliyoruz. Kıt imkânlarla ölmesin, kaybolmasın diye belgeletmişiz gibi bir durum söz konusu. Bu ürün satışlarını endüstriyel hale getiremediğimizde ve ekonomiye kazandıramadığımızda sorun daha da içinden çıkılmaz hale geliyor. Yapılması gereken her şeye teşvik yerine belirlenmiş ürünler üzerinden pazar ve üretim payını arttırmak olmalıdır.
875 bin hektar alanda en verimli ormana sahip ilimizin orman varlığının içerisinde kestaneden fındığa, mantardan elmaya birçok ürünün farkına varamadığımız ortada. Yerel idare ve yerel yönetimler eliyle, Ziraat ve Ticaret Odaları iş birliğiyle kestaneyi Kastamonu’da kebap haline getirmek, yüce yaradana doğa üzerinden sunduğu nimetlere yapılmış en büyük teşekkür olacaktır.
Selam ve dua ile