2005 yılında başlayan sivil toplum hayatım, o günden itibaren kıyısı kenarı değil, hep merkezinde yer alan bir çalışma azmiyle devam etti. Hamdolsun halen de devam ediyor. Bu süreç boyunca çok değiştiğimi ve birçok konuda geliştiğimi görebiliyorum.
Dünya sürekli değişirken ve giderek küçük bir köy halini alırken değişmeyen kurallarımız var. Mesela; bu kadar çok dernek ve dernekçilik geçmişi olan bir ilin mensuplarının hala kendileri arasında “demokrasi kültürünü” oluşturamamış olması çok ilginç ve bir o kadar da vahim geliyor bana.
Örneğin; genel kurullarda birden fazla listenin her zaman kutuplaştırdığını düşünürüz. Oysa her yarışma ve mücadelenin içerisinde farklılıklar ve tatlı sertlikler olur. Önemli olan genel kurul adabı içerisinde ve terbiye sınırını aşmadan bu tür farklılıkları ve tatlı sertlikleri büyütmeden, kavga konusu yapmadan içimize sindirebilmemiz, bunların korkulacak şeyler olmadığını bilmemizdir. Çok listeli ve bol adaylı kongreler aslında ufuk açıcıyken, tek listeli kongreler yeni insanların yetişmesi ve yönetim süreçlerine katılması konusunda kısır döngü içerisinde olduğumuzu, yenilikçi projeler üzerinde farklı düşünceleri olgunlaştırmadığımızı da göstermektedir.
Şurası bir gerçek ki derneklerimiz bu haliyle bile insanımıza çok şey kattı. Tanışma, kaynaşma, yardımlaşma gibi temel kavramların yanı sıra kendini ifade etme, özgüven, topluma hitap gibi birçok özelliği kazandırdı bizlere.
Ama inatla değişmeyen ve uzun süre de değişmeyeceğini düşündüğüm kafa yapımız mevcut. Proje üretmeyen / üretemeyen, hemşerisinin ayağına gitmeyen/gidemeyen bir girdabın içinde döne döne kendini imha eden bir yapıda kaybolmamak için can çekişiyoruz adeta. Oysa günümüz bilişim ve iletişim çağı her şeyi bir anda toplamak ve toparlamak daha mümkün hale gelmişken uzağız aktif hale gelmekten.
Bu hafta “bilinen yanlışlar ve bilinmeyen doğrular” diye ikiye ayırmak mümkün yukarıda özeti geçen yazımı.
Başına başkan seçildiğimiz kurumların önceliklerini okumakta ve uygulamakta ciddi zafiyetlerimiz var. En büyük sorunumuz hedef belirleyememektir.
Genel bir kanı ise düşündüğünü planlayamayan, planladığını ise uygulayamayan bir kafa yapısındayız.
Birçok derneğimiz, yenilikçi ve bakış açıcısı değişmemiş insanlar yumağından arınmamış olunca, sadece yönetim listesi 25 kişi olan birçok derneğin kongresinde de 20 kişinin katılımıyla seçime gidilmesi doğal artık.
Başkan seçerken genelde bizim için iki kriter önemli hale geliyor; ya “iyi adam” ya da “maddi durumu iyi”. Bu kriterler çerçevesinde ilerleyince “liderlik” vasıfları başlamadan ölüyor. Sonrası mı? Ben istemedim ki “seçtiler.”
Bilmek lazım ki, bu işlerde ne iyi adam olmak yetiyor. Ne de paralı!
1- Seçilen başkan adayı, görev dağılımı esnasında yetkili isimleri belirlemede zorlanır hale gelmekle kalmıyor. Görev dağıtımı yapılan kişileri yönetmekte ve görev vermekte zorlanınca ortaya “görev bilincini” yitirmiş bir yönetici çıkıyor.
2- Her başkan kendi (sınırlı sayıdaki) yaş skalasında kişilerle muhatap oldu. Diğer yaş gruplarının istek ve beklentilerinin ne olduğunu soramayınca, cemiyette kendisini yenileyemeyen, sürekli artan yaşlı nüfusa sahip, zoraki görev verilmiş ve halen yapabilirim derdinde olan insanlar çoğaldı.
3-Unvanında “Yardımlaşma” ve “Dayanışma” yazan derneklerimiz, yıllardır yardım ve dayanışma işlerini bize proje diye yutturdular maalesef. Alan el ile veren eli buluşturmak zaten asli vazifeleriyken yaptılar bunu. Öğrencisine burs verirken de çanta, defter, önlük yardımı yaparken de bu böyleydi. Evi yanana, muhtaç olana verirken de adına proje yapıyoruz dediler.
4- Bilinen kahvaltılı ve yemekli toplantıların dışında, aşure, piknik, gece gibi organizasyonlarla biten ve daha da ötesine gidemeyen nice 2-3 seneler gördük.
5- Herkes bu değişmesi ve dönüşmesi gereken sistemin farkında aslında, değişen ve dönüştüreni bulduğunda kulp takmaya da hazır ne hikmetse…
6- Çok büyük boşluk içerisindeyiz. Her yaş grubuna hitap edecek, onları önemseyecek, farkındalık yaratacak, işlerin içerisinde olamadığımızı görüyorum. Eski ve karasaban düzenle ilerleyen lokal dernekçiliğimizin geldiği nokta ya tabela ya da çanta dernekçiliği.
Gün bizden daha iyi yapanları alkışlama günü. Marifet, alkışı kıskanmak, hafife almak değil, daha yüksek alkışı almaya aday olmaktır…
Ez cümle, bilmemiz gereken en önemli konu “artık mızrak çuvala sığmıyor” ya karasaban düzenle eski sistem alın teri dökmeye, koş baba dön başa devam edeceğiz ya da akıl teriyle daha az zamanda çok kaliteli işler yapacağız.
Seçenek bizim…