Prof. Dr. Mustafa Kaya, Şeyh Şaban-ı Veli’yi 450 yıldır yaşatan kuvvetin düşünülmesi gerektiğini vurguladı.
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kaya, Kastamonulular Dayanışma Derneği (Kas-Der) ve Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı iş birliğinde “Vuslatının 450. Yılında Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli” etkinlikleri çerçevesinde İstanbul’da bin kişilik salona seslendi.
Şeyh Şaban-ı Veli’nin başlattığı tasavvuf anlayışının günümüzde Afrika, Asya ve Avrupa’da hüküm sürdüğünü kaydeden Prof. Dr. Mustafa Kaya, “Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleriyle başlayan yürüyüş Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarını içine almıştır. 450 yıllık bir bereketten bahsediyoruz. 450 yıldır yaşatan kuvveti nereden alıyor onu düşünmek gerek. Şeyh Şaban-ı Veli’nin şirketi ya da sponsoru yok, üstelik bize bıraktığı bir yazılı eseri de yok ama insanlar onu arıyor. Bu sır üzerine yoğunlaşmak lazım” dedi.
Kendini bilen rabbini bilir
Prof. Dr. Mustafa Kaya önemli şahsiyetlerin anlatımına özen gösterilmesi gerektiğine işaret ederek şunları söyledi: “Tasavvuf dünyası bizim kültürümüzün atar damarlarından biridir. Tasavvufu anlamak için İslam’ı bilmek gerekir. İslam’ı doğru anlayabilmek için insanı anmak gerekir. Hz. Pir’le birlikte bu toprakların ruh dünyasında mühim değişimler olmuştur. İnsanları dost yapmanın yollarını aramıştır, bütün muttasıfların görevi budur. Allah dostu olmak bütün müminlerin hedefidir. Öte yandan büyükleri anmak ve anlamak çok mühim bir konudur. Çünkü büyükler Allah’ın bize açtığı en büyük lütuf kapılarıdır. Bu kapıları çalmamız gerekiyor. Bu kapıları çalarak kendimize gelmemiz gerekiyor. Bu dünyadaki ana vazifemiz budur. ‘Kendini bilen rabbini bilir’ sözünü mümkün olsa da 7,5 milyara duyurabilsek. İnsan kendini lütuf kapılarının tecrübeleriyle bilebilir. Anmak kolay ama mesele büyükleri anlamak. Büyükleri anlamak için ter dökmek, emek vermek gerekir. Onların derdini ve sırlarını anlamak lazım gelir. Şeyh Şaban- ı Veli’yi ya da diğer büyükleri bir saat içinde anlatmak tehlikeli bir havadır. Büyükleri okumak, anlamak vazifemiz, gücümüz oranında anlatmak da vazifemiz fakat tek şartla; haddimizi bilerek. Kimden bahsettiğimizin farkında olacağız. O zaman dediklerimizin bir tesiri olur gerisi aktörlükten ibarettir hiçbir işe yaramaz yani hiçbir bereketi olmaz.”
Kaynak: İSTAMONU