Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Recep Özdirek yazdı: Oruç bizi nasıl tutar?
İnsan beden ve ruhtan meydana gelmiştir. Bu yüzden bir insanın sağlıklı olabilmesi bu iki yönünün de iyi beslenmesine bağlıdır.
Bedenimizi yiyecek ve içeceklerle besleriz. Böylece hayatiyetimizi devam ettiririz. Sağlıklı besinler alırsak sağlıklı bir hayat süreriz. Yediğimiz şeylerin temiz, sağlıklı olduğuna dikkat etmezsek bu takdirde de hasta oluruz. Yine hayatımızı devam ettiririz ama pek çok sağlık problemiyle de karşılaşırız.
Ruhumuzu ibadetlerle besleriz ve böylece ruhumuzun hayatiyetini devam ettiririz. Ruhumuzu besleyen ibadetleri kurallarına uygun olarak yerine getirirsek gönlümüzü ve ruhumuzu sağlıklı beslemiş oluruz. Fakat ibadetlerimizi düzenli şekilde yerine getirmez yerine getirirken de gerekli titizliği göstermezsek bu takdirde de ruhumuz ve gönül dünyamız hasta olur. Manevi hastalıklara ve problemlere maruz kalırız.
İbadetlerin hem bedenimize ve hem de ruhumuza faydaları vardır. Biz bunu ibadetin bedenimize ve toplumumuza olan faydalarını ve bize kazandırdıklarını ibadetlerin şekil yönü olarak ifade ediyoruz. İbadetlerin gönül dünyamıza olan faydalarını ise ibadetlerin özü ve manevi yönü olarak ifade ediyoruz.
Bunu bir misal ile izah edelim. Yemeğin kalitesi iki şeye bağlıdır. Birincisi kullanılan malzemenin kalitesi ikincisi de işçiliğin kalitesi. Çok kaliteli malzememiz varsa ve fakat işçiliğimiz iyi değilse kaliteli bir yemek ortaya çıkmaz. Benzer şekilde çok iyi işçiliğimiz var ve fakat kaliteli malzememiz yoksa yine ortaya çok kaliteli bir yemek çıkmaz. Başarı için her ikisinin de kaliteli olması gerekir.
İbadetlerimizi de tıpkı buna benzetebiliriz. İbadetlerimizin iki yönü bulunmaktadır. Bir ibadetin kabul olması ve ibadetlerden beklenen fayda ve gayeleri bizin için gerçekleştirebilmesi bu iki yönünün de güzelce yapılmasına bağlıdır. İbadeti yerine getirirken ki halimiz, tavrımız samimiyetimiz, hassasiyetimiz bu ibadetin kalitesini belirler. Allah katında makbul olup olmaması ibadetin şekil ve öz olarak ifade edebileceğimiz iki özelliğinin belli bir kalitede olmasına bağlıdır.
1- İbadetin dış yönü, onun dışardan görünen “yapılış şekli”ni ifade eder. Her ibadet, belli bir takım davranış ve şekillerden oluşur. Dışarıdan bakıldığında bizi ibadet adına ilk karşılayan şey, bu şekil ve davranışlardır. İlmihal kitaplarında bulunan bilgiler genelde ibadetlerin bu dış yönüyle ilgilidir. Biz ibadetlerin bu dış yönüyle ilgili kuralları yerine getirmezsek ibadetimiz geçersiz olur. Bu şekil şartlarını titizlikle uygularsak ibadetimiz şekil olarak tamamdır. İbadetlerin maddi, şeklî yönünü bize bir takım güzellikler, kıymetler, kazandırır.
Oruç ibadeti de dışardan bakıldığında, yemeden, içmeden uzak durmak şeklinde görülür. Bir insanın oruç tuttuğunu nasıl anlarız. Yemek yemez bir şeyler içmezse demek ki oruç tutuyor deriz. Oruçluyken yemeden içmeden uzak kalmamız bizim vücudumuzda bir takım etkiler yapar. Sağlıkla ilgili bize bazı şeyler kazandırır. Peygamberimizin “oruç tutun sıhhat bulun” (ibn Mace, Sıyam 67) hadisinde ifade buyrulan sağlıkla ilgili birçok kazanımlar elde ederiz.
İbadetlerin malzeme kısmı burasıdır. Burada fıkhın şekil kurallarına uymak kullanılan malzemenin kaliteli olması anlamına gelmektedir.
2-İbadetin bir de iç yönü ve özü var. Bu öz, ibadeti yapan kişinin o esnadaki ruh halinde kendisini gösterir. Kişinin, ibadete vücut veren davranış ve hareketleri yaparken ki niyeti, samimiyeti, Rabbiyle olan manevi yakınlığı, yapılan davranışa ibadet değeri ve anlamı katar. İşte bu hal, o ibadetin özünü ifade eder.
Nitekim peygamberimiz orucun bu yönüne dikkatlerimizi çekmiş ve buradan elde edeceğimiz manevi kazancı şu şekilde ifade etmiştir: “Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203)
İbadette bu öz, bu kalbî boyut güçlü olmazsa, geriye sadece orucun şekliyle elde edilen menfaatleri elde etmiş oluruz ama oruç tutarken elde etmemiz gereken bir takım manevi değerleri elde edememiş oluruz. Oruç tutarken kişinin o esnadaki niyeti, Rabbine olan yakınlığı bu ibadetin manevi boyutunu yani özünü oluşturur. Orucumuzun kalitesi, Allah katındaki değeri oruçtan beklenen manevi kazançlar bu hususlarla ilgilidir.
“Ademoğlunun her amelinin (sevabı) kat kat fazla verilir. Hayır (güzel) ameller, en az on misliyle yazılır. Bu, yedi yüz misline kadar çıkar. Allâh Teâlâ şöyle buyurmuştur; «Oruç, bu kuralın dışındadır. Çünkü o, sırf Ben’im içindir, Ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım. Kulum Ben’im için şehvetini, yemesini ve içmesini terketti.» Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, iftar vaktindeki, diğeri de Rabbi’ne kavuştuğu andaki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku, Allâh indinde misk kokusundan daha hoştur.” (Müslim, Sıyâm, 164)
İbadetlerimizin işçilik kısmı da burasıdır yani ibadetlerimizin manevi yönüdür. İbadeti yaparken içinde bulunmamız gereken ruh hali bizim işçiliğimizin kaliteli olması anlamına gelmektedir. Oruç tutarken manevi yönümüzü geliştirmemiz ve bu yöne önem vermemiz oruçtan beklenen maddi ve manevi bütün kazançları elde etmemizi sağlar.
Oruç, sadece sabahtan akşama kadar aç ve susuz kalmak değildir. Aynı zamanda kavga, yalan, dedikodu ve başkalarının gönlünü kırmak gibi her türlü kötü ve çirkin davranışlardan da uzak durmaktır. Bu şekilde tutacağımız oruç, Peygamber Efendimizin ifadesiyle “günahlardan ve ateşten koruyan bir kalkan” olacaktır. Eğer helâl olan yiyecek ve içeceklerden uzak durduğumuz halde haramlardan kaçınmazsak, orucumuzun Allah katında hiçbir değeri olmaz. Sevgili Peygamberimiz bize bunu şöyle bildirmiştir: “Kim yalan söylemeyi ve yalan dolanla iş görmeyi terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.” (Buhârî, Savm, 8.
Ramazan günlerimizi hatimler okuyarak, zikirler, salavatlarla manevi bir atmosferde ihya edersek, günahlara yaklaşmadığımız gibi helal ve mübah olan şeyleri bile Allah rızası için terk etme hassasiyetini kazanıp iç alemimizi zenginleştirirsek, fakir fukaraya sadaka vererek, ihtiyaç sahiplerine kol kanat gererek iyilik yaparak ramazanın ve orucun sosyal yönünü canlandırırsak orucu Rabbimizin rızası doğrultusunda tutmuş oluruz. Böyle bir orucun bize olan faydalarını, kazançlarını hem şahsımızda ve hem de toplumumuzda hemen görmeye başlarız.
Oruç bizi nasıl tutar?
Biz orucu nasıl tutarsak oruç bizi öyle tutar. Orucu görev savmak olarak yaparsak oruç da bizi savar. Oruca dört elle sarılır ve titizlikle gönül hoşluğuyla tutarsak o da bizi dört elle tutar bizi cennete kadar götürür.
Hazırlayan: Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Recep Özdirek