Nükleer santral ile ilgili kaygılar devam ediyor
Ülkemizin 2023 vizyonu doğrultusunda yüzde 72 enerji ithal bağımlılığını azaltmak için, nükleer santraller kurulması hedefleniyor.
Bu kapsamda yapılan çalışmalarla Mersin’de Akkuyu Nükleer Santrali için Rusya ile yapılan anlaşma sonrası tüm izinler tamamlanırken, Sinop İnceburun Yarımadasında santralin işletmeye alınması, Kırklareli-İğneada da ise inşaatına başlanması planlanıyor.
Akkuyu ve Sinop nükleer santrallerinin devreye alındığında, yaklaşık 16 milyar metreküp doğalgaz karşılığı günümüz fiyatlarıyla yıllık 7,2 milyar ABD Doları tutarında doğalgaz ithalat bağımlığından kurtulmamız planlanıyor. 10.000 MW kurulu güce sahip yaklaşık 80 milyar kWh üretim kapasiteli nükleer güç santralleri ile doğalgaz ithalatının azaltılmasının yanı sıra Doğalgaz Kombine Çevrim Santrallerinin üreteceği karbondioksitin atmosfere verilmesinin de önleneceği bildiriliyor
Anlaşması yapılan Mersin Akkuyu nükleer santrali ile Sinop’ta projelendiren Türkiye’nin ikinci nükleer santralinin hayata geçmesiyle ortaya çıkabilecek dezavantajlı durumlara ülkemizin ve bölgenin ne kadar hazırlıklı olduğu merak ediliyor.
Karadeniz Bölgesinde yer alan Türkiye’nin ikinci nükleer santrali olması planlanan 4 bin 480 megavat kapasiteye sahip 20 milyar dolara mal olacak Sinop’taki nükleer santralden atmosferde salınan tehlikeli bir maddenin ilk olarak yayılacağı illerin başında Kastamonu geliyor.
Uzmanlar enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için kurulması hedeflenen nükleer santrallerin, hükümetin doğru politika yürütemediği takdirde nükleer teknoloji de daha çok ithalata yöneleceği tehlikesini taşıdığını bildirirken, çevreciler daha az maliyetli ve uzun ömürlü yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimesin gereltini ifade ediyorlar.
Sinop NGS’nin, ilk reaktörünün 2023 yılında devreye girmesinin hedeflendiğinin bildirildiği Enerji Bakanlığı’nın raporunda ise Çernobil ve Fukushima Nükleer Santrali kaza örneklerinin ülkemizde yaşanmayacağı ifade ediliyor.
Raporda, dünya ülkelerinde nükleer santrallerin yapılmaya devam edildiği, nükleer santral kurulan bölgelerin çevresindeki radyasyonun bir yıllık etkisinden tek seferde 55 kat daha fazla bilgisayarlı tomografinin radyasyon taşıdığı vurgulanıyor.
ETKİLER TEPKİLER
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak: “Sinop NGS Projesi’nde zemin etüt ve fizibilite çalışması ile ÇED çalışmaları sürüyor. Sinop Nükleer Santral Projeleri’nin inşaatının en yoğun olduğu zamanlarda toplam 20 bin kişi, işletme döneminde 7 bin kişi çalışacak. İşletmenin ömrü ise 60 yıl olacak.”
Sinop Milletvekili Barış Karadeniz: “Sinop nükleerin değil, turizmin başkenti olabilecek bir şehir. Nükleer santral sadece Sinop için değil bütün Türkiye için tehdit. Nükleer santral başta olmak üzere çevreyle ve toplumla uyumsuz, verimli tarım arazilerinde, ormanlarda, denizlerimizde ve sulak alanlarımızda, SİT alanlarında yerel paydaşların karşı çıktığı projeleri onaylamıyoruz” ( Geniş açıklama sayfa sonunda)
Gereenpace Akdeniz üyesi Avukat Deniz Bayram: “ Nükleer santrallerin yapım aşaması uzun süreli bir inşaat sürecini gerektiriyor. Üretime başladıktan ortalama 40 yıl sonra ise artık tükendiği için yine oldukça masraflı olan kapanma ve söküm süreci başlıyor. Türkiye’de söküm işlemlerini yapabilecek şirketler olmadığı gibi bu konuda uluslararası yatırımcı şirketler de çok az. Oysa yenilenebilir enerjiler hem daha verimli hem daha az maliyetli.” (Geniş açıklama sayfa sonunda)
Sinop- İnceburun- Kastamonu
Ø Termik santral yapılması planlanan İnceburun Yarımadası Sinop Merkeze 20, sınırı olduğu Kastamonu’nun Çatalzeytin ilçesine ise 100 kilometre mesafede bulunuyor. Bu mesafe deniz yoluyla 60 mile tekabül ediyor. Karadeniz Bölgesinde yer alan Sinop’tan atmosferde salınan tehlikeli bir maddenin ilk olarak yayılacağı illerin başında Kastamonu geliyor.
Çernobil ve Fukuşima’da ne oldu?
Çernobil Reaktör Kazası: Kiev’in 140 km kuzeyinde bulunan Çernobil Nükleer Santrali’nde gerçekleşen kaza, her biri 1.000 Megawatt (MW) gücünde olan dört reaktörün hatalı tasarımının yanı sıra reaktörlerden birinde deney yapmak için güvenlik sisteminin devre dışı bırakılıp peş peşe hatalar meydana gelmesi nedeniyle oldu. Nükleer Güç Reaktörünün 4. ünitesinde 26 Nisan 1986 günü erken saatlerde meydana gelen kaza sonrası atmosfere büyük miktarda fisyon ürünleri salındığı 2 gün sonra tüm dünya tarafından öğrenildi. Patlama sonucu ilk etapta Çernobil’in 10 kilometrelik tehlike çemberine giren yaklaşık 50 bin nüfuslu Pripiat boşaltıldı. Patlamada 2 bin tonluk çatı havaya uçtu ve 8 tonluk radyoaktif yakıt atmosfere karıştı. Reaktörü söndüren itfaiyecilerden 31’i yüksek radyasyona maruz kalarak olay yerinde hayatını kaybetti. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, felaketin gerçekleştiği 30 kilometrelik bölgede yaşayan, çalışan, güvenlik hizmetleri yapan, tasfiye ve temizleme işlemlerine katılan 600 bin kişi yüksek dozda radyasyona maruz kaldı. Ukrayna, Belarus ve Rusya’da yaklaşık 5 milyon kişi radyasyon riski olan bölgelerde yaşamaya devam ediyor. Felaket sonrasında bölgedeki ülkelerde tiroit kanseri, lösemi, diğer kanser türleri, katarakt ve bebeklerde doğuştan patolojik rahatsızlık oranlarında artışlar yaşandı. Psikolojik rahatsızlıkların yanı sıra sosyal ilişkilerde dışlanmalar nedeniyle sıkıntılar ortaya çıktı. Radyasyona yüksek düzeyde maruz kalan gruplarda yer alan 120 bin kişi kanserden ölme riskiyle karşı karşıya kaldı.
Patlamanın ardından sadece 4 numaralı reaktör mühürledi. Diğer 3 reaktör çalışmaya devam etti. 1991 yılında 2 numaralı reaktör çıkan yangında hasar görmesi sonucu, artan uluslararası baskılar sonucunda 1996 yılında 1. reaktör, 2000 yılında ise su basması sonucu 3. reaktör devreden çıkarıldı. Patlamanın meydana geldiği 4. reaktör binasının radyasyon yayma riski hala devam ediyor. Santralin, 2065 yılına kadar tamamen ortadan kaldırılması planlanıyor.
(https://onedio.com/haber/bir-900-yil-daha-kimsenin-yasamayacagi-hayalet-sehir-pripyat-229431)
Fukuşima Nükleer Santrali
11 Mart 2011’de Richter ölçeğine göre 8,9 büyüklüğündeki Büyük Doğu Japonya Depremi ve ardından oluşan tsunami Nükleer Santrali sular altında bıraktı ve elektrik kesintisine neden oldu. Reaktör soğutma sisteminin pompasını besleyen güç birimlerinin bozulmasıyla ısındı, reaktörler erimeye başladı ve hidrojen hava patlaması gerçekleşti. Bu nedenle ortama büyük miktarda radyoaktif madde salındı. Bin 700 metrekareden daha büyük alan kirlendi. Fukushima İdari Bölgesi’nden 160 bin kişiyi tahliye edildi. Uluslararası Atom Enerji Ajansı tarafından Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Olay Ölçeği’ne göre Çernobil kazasından beri en şiddetli kaza olarak değerlendiriliyor. Öte yandan yeraltı soğutma havuzlarından sızıntı hala devam ediyor. Santrali’nin çevresine yer altında buzdan bir bariyer yerleştirmeye hazırlanıyor; yaklaşık 312 milyon dolara mal olan yapı, nükleer santralin çevresindeki toprağı donduracak borular ve radyoaktif su için de türbinler içeriyor. Dondurma işlemi tamamlandığında reaktör çevresinde yer altında 1,5 kilometre uzunluğunda buzdan bir duvar oluşacak. Böylece 800 bin tondan fazla su bulunduğu sanılan santralden sızan radyoaktif suyun yayılması önlenmiş olacak. Fukuşima Nükleer Santrali yakınlarındaki dokuz yerleşim birimi hala kapalı bulunuyor.
*Enerji Bakanlığı verilerine göre;
Dünyada nükleer santrale bakış
Ø Nisan 2016 itibariyle, 31 ülkede 446 nükleer santral işletmede olup, 16 ülkede 63 adet nükleer santral da inşa halinde.
Nükleer santralin radyasyon etkisi
Ø Nükleer santral yanında yaşayanların alacakları radyasyon miktarı bir yılın toplamı olarak 0,05 mSv’den azken; günde 1 paket sigara içenin bir yılda alacağı doz miktarı 4 kat (0,2 mSv), bilgisayarlı tomografi yaptıran bir kişinin tek seferde alacağı radyasyon 55 kat (1,1 mSv) ve düzenli uçuş yapan pilot ile uçuş personelinin bir yılda alacağı radyasyon 180 kat (9 mSv) daha fazla. Ayrıca, kömür (termik) santraline yakın yaşayan bir kişi kömür ve nükleer santrale yakın yaşayan bir kişiye göre 3 kat daha fazla radyasyona maruz kalıyor
Tarım ve turizmi engeller mi?
Ø En fazla nükleer güç santraline sahip olan (104adet) ABD’nin, 42,8 milyar dolarla dünyada en fazla tarımsal ürün ihracatı yapan ülke olduğu bilinmektedir. 58 nükleer santrali bulunan Fransa da, en fazla tarımsal ürün ihracatı yapan 2. ülkedir. Fransa’da Paris’e 200 kilometreden daha yakın alanda 6 nükleer, İspanya’da Madrit’e 4, İngiltere’de Londra’ya 9 nükleer santral bulunmaktadır. Fransa’da bulunan Loire Nehri üzerinde 14 adet nükleer güç santrali olmasına rağmen nehir üzerinde tarihi kalelerin bulunduğu bot ile yapılan pastoral bir gezinti çok popüler bir turizm aktivitesidir. Bunun dışında ABD’de yer alan Kaliforniya eyaletindeki “Turkey Point” nükleer güç santralinin soğutma suyunda timsah yetiştirilmektedir.
Neden yenilenebilir enerji kullanılmıyor?
Ø Yenilenebilir enerji güvenlidir, ancak güvenilir (sürekli) değildir; alternatif enerji kaynağıdır. Nükleer santraller, mevsimden ve iklim şartlarından bağımsız olarak sürekli çalıştırılabilmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızın iklim koşullarına bağlı olmaları ve bunun sonucu olarak üretilecek elektriğin sürekli olamaması nedeniyle, nükleer santral gibi baz güç santrallerine her halükarda ihtiyaç duyulmaktadır.
Enerji’de ne kadar dışa bağımlıyız?
Ø Doğalgazın yüzde 98’i,petrolün yüzde 92’si kömürün yüzde 30’u ithal edilmekte Enerji ithal bağımlılığımız yüzde 72.
Nükleer santral enerji ihtiyacının ne kadarını karşılayacak?
Ø 10.000 MW kurulu güce sahip yaklaşık 80 milyar kWh üretim kapasiteli nükleer güç santralleri (Akkuyu ve Sinop) devreye alındığında; yaklaşık 16 milyar m3 doğalgaz karşılığı günümüz fiyatlarıyla yıllık yaklaşık 7,2 milyar ABD Doları tutarında doğalgaz ithalat bağımlığından ülkemiz kurtulacak. Doğalgaz ithalatının azaltılmasının yanı sıra Doğalgaz Kombine Çevrim Santrallerinin üreteceği karbondioksitin atmosfere verilmesi engellenecek.
90’lı yıllarda nükleer enerjiye olan talebin azalması kazalar değil!
Ø 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, güvenilir kaynaklardan enerjiyi sağlama arayışı enerji dünyasının en önemli gündemi haline gelmiştir. Özellikle 1970’li yılların başında ortaya çıkan petrol dar boğazı, bu arayışları hızlandırmış ve güvenilir enerji kaynağı olarak nükleer enerjinin ön plana çıkmasını sağlamıştır. Bunun sonucu olarak 1980’li yılların ikinci yarısına kadar yüksek kapasiteli birçok nükleer reaktör kurulmuş ve işletmeye alınmıştır. 1980’li yılların sonuna doğru ise nükleer enerjiye olan talep artışı azalma eğilimine geçmiş ve 1990’lı yıllar boyunca durağan hale gelmiştir. Bunun nedeninin, Three Mile Island (1979, ABD) ve Çernobil (1986, Sovyetler Birliği) nükleer kazalarının olduğu söylense de, asıl etken dünya ekonomisindeki yavaşlama ve doğalgazın enerji pazarına girmesidir.
Ø Ne kadar güvenli?
Japonya Fukushima Daiichi nükleer santrali 2. Nesil, bugün kurulan Nükleer santraller 3. nesil ve güvenlik önlemleri daha da artmış.
Açıklama Detayları:
CHP Sinop Milletvekili Ve TBMM Çevre Komisyonu Üyesi
Barış Karadeniz: “Sinop turizm kültür ve eğitimin başkenti olmayı hedefliyor”
Sinop; turizm, kültür ve eğitimin başkenti olmayı hedefliyor. Bu hedefin gerçekleşmesi için büyük bir gayret içindeyiz. Sinop’un dünyada, Türkiye’de ve Karadeniz Bölgesi’nde sahip olduğu kültür varlıkları ve doğal zenginlikleri bakımından özel bir yere sahip olduğunu çok iyi biliyoruz. O nedenle, kentin geleceğinin kalbine bir hançer gibi saplanması planlanan, Sinoplunun istemediği projelere karşıyım. Nükleer santral başta olmak üzere çevreyle ve toplumla uyumsuz, verimli tarım arazilerinde, ormanlarda, denizlerimizde ve sulak alanlarımızda, SİT alanlarında yerel paydaşların karşı çıktığı projeleri onaylamıyoruz. Sinop’un turizmde marka olma yolunda avantajları var. Bununla birlikte kültürel ve doğal zenginlikleri de içine kattığımızda Sinop’un marka olması için önünde engel yok.
Her şeyden nükleer santral Sinop için bir tehdit. Ama yalnızca Sinop için değil. Bütün Türkiye için tehdit. Nükleer santrallere karşı duruşumuzun belli bir alt yapısı var. Sadece karşı olmak için karşı olmuyoruz. Bugün dünyayı tehdit eden en önemli tehlikelerden biri çevre kirliliğidir ki, kirlilik her geçen gün hızla artıyor. Elbette, enerji, insanlık için yaşamsal öneme sahip. Nükleer enerji, elektrik üretimi için kullanılan kaynaklardan yalnızca bir tanesidir; güneş, doğalgaz, su, rüzgâr gibi diğer kaynaklardan da elektrik üretilmektedir. Bugün dünyanın terk etmeye başladığı bir teknolojiyi Türkiye’ye ithal ediyorlar. Bir zamanlar nükleer santrallerden 300 milyar KWH’in üzerinde elektrik üreten Japonya 2013 ve 2014 yıllarında nükleer santrallardan hiç elektrik üretmedi. 2011 yılındaki Fukuşima’da yaşanan felaketten sonra Japonya’da nükleer santrallardan elektrik üretimine son verildi. Diğer taraftan Çernobil faciasının üzerinden 30 yıl geçti. Ancak, etkileri halen sürüyor. Çernobil’den en çok etkilenen bölgelerden olan Karadeniz’de her evde en az iki kanser hastası var. Çernobil gibi çok acı bir tecrübe yaşamış Karadeniz halkı nükleer santral istemiyor. Nükleer Santrali Sinop’a kurdurmak isteyenler, Türkiye’nin dışa bağımlılığını isteyenlerdir. Ekonomik açıdan Türkiye’yi büyük bir zarara uğratacak bu proje, hatta diğer iki projeden vazgeçilmelidir. Sinop’ta kurmayı planladıkları nükleer santralde yakıt olarak uranyum kullanacaklar. Uranyumu olmayan Türkiye, sadece Sinop’ta yapılacak nükleer santrali çalıştıracak yakıt için 3,5 milyar dolar harcayacak. Bugün doğalgaz bağımlısı olan Türkiye, Sinop Nükleer Santrali’ne bir yılda ödenen elektrik bedeli ile doğalgaz satın alsa, Sinop Nükleer Enerji Santrali’nde üretilen elektrikten yüzde 65 daha fazla miktarda elektrik üretilebilecektir. Yani, Sinop Nükleer Santrali’nin elektrik üretimi açısından dışa bağımlılığı azaltacak söylemi doğru değildir. Aksine Türkiye’nin net bir şekilde dışa bağımlılığını arttıracaktır.
Japonya ve Rusya en büyük nükleer darbeyi yemiş iki ülkedir Türkiye olarak kalkıp onlara nükleer santral yaptırarak bir de üstüne “nükleer santraller güvenlidir” demek, akıl karı değildir.
Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarının çeşitliliği açısından zengin bir coğrafya, bu enerji türleri görece daha çevre dostu olarak düşünülebilir. Bizim her şeyden önce enerji talebindeki artışın dinamiklerini sorgulamamız gerekiyor. Talep artışı kimin ihtiyaçlarını karşılayacak? Nasıl bir kalkınma anlayışımız var? Rüzgar ve güneş enerjisi alternatiflerini hayata geçirirken hedeflediğimiz daha yüksek büyüme ve modernleşme yerine, daha iyi ve adil bir yaşam olmalı. Ancak bu şekilde rüzgar ve güneş enerjisi, çeşitli toplulukların da kararlarda söz sahibi olduğu katılımcı süreçlerle hayata geçerse gerçekten sürdürülebilir bir şekilde kullanılabilir.
Avukat Deniz Bayram
Sinop’ta Türkiye’nin geçmiş dönemde Fukuşima’dan önce Japonya Hükümeti ile yapılan ikili anlaşma söz konusuydu. Bu ikili anlaşmada sadece enerji üretim kullanımı için bir takım görüşmeler yapıldı. Ancak özellikle Fukuşima nükleer kazası sonrası Japonya Hükümeti ile ve Japon Nükleer Şirketleri ile belirli bir aşamaya gelmiş olan bu proje şu anda somutlaşmamış durumda. Fakat her zaman için Sinop’taki nükleer santral projesi özellikle Enerji Bakanlığı tarafından canlı tutulmaya devam ediliyor.
Greenpeace olarak sadece Türkiye’de değil dünyada nükleer santrallere karşı kampanyalarımız mevcut. Çünkü nükleer santrallerde nükleer enerji kaza riski hiçbir zaman sıfırlanamaz. Nükleer enerji üretiminin çok ciddi anlamda hem toplumsal hem çevresel hem de sosyal tehlikeleri söz konusu. Bunu en yakın Fukuşima’da gördük. İhtiyacımız olan enerjiyi yenilenebilir enerji kaynaklarından çok rahatlıkla sağlayabiliriz. Yenilenebilir enerji üretiminde risk sıfırken, eğer süreçlere uygun hareket edilirse çevresel etkileri de söz konusu değildir. Türkiye’deki yenilenebilir enerji kömür ya da nükleer enerji gibi kirli ve riskli enerji üretim biçimlerinden değil mümkün olan yenilenebilir enerji üretim kaynaklarından sağlanması gerekir. Ayrıca nükleer santrallerin ömürleri en fazla 30-40 yıl kadardır. Bu gün dünyada son yıllarda tamamlanmış ve faaliyete geçmiş herhangi bir nükleer enerji santrali bulunmamaktadır. Çünkü inşaatları ortalama 10-15 yıl kadar sürer. Bu yıllar içerisinde inşaattan kaynaklı çevresel zararlar da oluşmaktadır. Öte yandan üretimi durdurduğu zaman o santralin söküm süreci de oldukça zor bir süreçtir. Söküm işlemlerini yapabilecek firma Türkiye’de yokken, uluslararası yatırımcılar arasında da çok azdır. Bugün üretimi durdurulan nükleer santraller söküm sürecini bekleyen, hatta söküm süreci gerçekleşememiş maalesef atık sorunları devam eden santraller olarak atıl kalmaktadır. Böyle bir ortamda 30 yıl boyunca enerji üretecek nükleer santrali mi tercih edersiniz, yoksa herhangi bir sağlık etkisi olmayan ve daha ucuz daha toplumsal, sosyal ve ekonomik olarak düşündüğünüzde daha az maliyeti ve daha çok faydası olan, güneş olmaya devam ettikçe enerji üretecek bir üretim modelini tercih edersiniz? Dünyamız için 30 yıllık bir enerji üretimini değil aynı güçte enerjiyi, daha sağlıklı enerji üretim kaynaklarından tercih etmeyi ve o alanlarda yatırım yapılmasına ilişkin, o alanlarda hukuksal düzenlemelerin yapılarak, bu yatırımların kolaylaştırılmasına ilişkin planların hayata geçmesi gerekiyor.